Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "İslam şeriat değildir" başlıklı bir bildiri yayımlayan 14 ilahiyatçıya cevap niteliğinde bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "Gariplere ne mutlu" hadisinden hareketle, garip olmaya dair bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "Nasılsanız, öyle yönetilirsiniz!" sözü üzerine bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim mitinginde Gazze için yaptığı duaya istinaden bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Erdoğan-Sisi görüşmesinin ardından iktidarı, doğru-yanlış her türlü icraatında destekleyen zihniyeti eleştiren bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "Vehn hadisi"nin siyasi yönüne işaret bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "cumhuriyet tartışması bitmiş bir tartışmadır" sözüne binaen bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Gazze için yapılacaklar bağlamında yapılması gereken esasi hususlara dikkat çeken bir makale yazdı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Rasulullah'ın, İslam'a ve Müslümanlara ihanet eden Yahudilere karşı takındığı tavrı konu edinen bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Müslüman Âlimler Birliği heyetinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ziyareti üzerine bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, mevcut iktidarın gayri İslami icraatlarına bir mazeret olarak sunulan "takiyye" kavramını konu edinen bir makale yazdı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, şehadetinin 98. sene-i devriyesinde Şeyh Said'in kıyamının gerekçesini yazdı...
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, “zaruret, mahzurlu olanı mubah kılar” ilkesinin hakikatini ortaya koyan bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, makalesinde; seçimler öncesinde oy kullanmaya fetva veren hocalara seslendi.
Kaldırılışının 99. yıldönümünde İlahiyatçı, Yazar Abdullah İmamoğlu'nun Hilafet mesajı
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Afganistan İslam Emirliğinin üniversitelerde kız öğrenciler hakkında aldığı yasaklama kararına gelen tepkileri değerlendiren bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Arapçada kullanılan "nasiye/perçem" kelimesi üzerinden teslimiyet/tabiyet konusunu değerlendiren bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Hicret’in 1444. yıldönümü vesilesiyle bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "Ramazan Teslimiyet Zamanı" başlıklı kampanya çerçevesinde Allah’ın vaadi ve Rasul’ün müjdesine teslim olmanın önemini ortaya koyan bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Yahudi varlığı temsilcisi Herzog’un ziyareti sonrası yeniden gündeme gelen Medine Vesikası konusuna açıklık getiren bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Ebu Leheb örneğinden hareketle İslâm ve Hilâfet düşmanı medya manipülasyonunu kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, "Değerlerimize Sarılma Zamanı" başlıklı Ramazan 1442 kampanyası çerçevesinde "Kur’an’a Bağlılık" konulu bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, 10. yılına giren Suriye devrimine dair bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, son zamanlarda İslâmi camiada bazı hocalar arasında yaşanan tartışmalara binaen tartışma üslubuna dair bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu zalime yardımcı olmak konusunu haiz bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, Hayreddin Karaman’ın “İktidardan neyi beklemeliyiz?” başlıklı makalesine cevap niteliğinde bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, İslâmi cemaatler tarafından Allah’ın dinine yardım etme davasında nerede yanlış yapıldığına dair bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, yöneticilerde mevcut bulunan söz ve amel tutarsızlığına dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu makalesinde; Ayasofya’nın statüsüne dair fıkhi hususlara değinen bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu makalesinde; Cumhurbaşkanının eşcinsellikle ilgili açıklamalarından hareketle gerçek liderin nasıl olması gerektiğini yazdı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, İslâm ümmetine sirayet eden demans hastalığına dair bir makale kaleme aldı.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu makalesinde, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın eşcinsellik konulu hutbesine gelen tepki ve destekleri İslâmi zaviyeden değerlendirdi.
Yazarımız Abdullah İmamoğlu, koronavirüsün gündeminden hareketle dünyayı ifsat eden kapitalizmin özellikle kadın-erkek ilişkilerine etkisini yazdı.
Artık Müslümanlar İstanbul Sözleşmesi’nin ailenin huzurunu dağıtan ve varlığını dinamitleyen bir gerçek olduğunu fark etmeli ve buna karşı da bir duruş sergilemelidir.
Bizler, olmamızı istediğiniz laik kimliğe bürünmektense “muhakkak ki zindan sizin benden istediğinizden çok daha hayırlıdır” diyen Yusuflarız!
Hâlâ haykırmayacak mısınız, demokrasinin hakiki yüzünü? Hâlâ anlatmayacak mısınız Müslümanlara, yaşananların demokrasinin acı meyvelerinden kaynaklı olduğunu?
Kınadıklarınızdan farkınız olsun istiyorsanız Boraltan ruhunu öldürün ve hakiki ensar olun!
Belki bu bayram arife çiçeklerimizin yeniden can bulduğu bayram olmadı/olmayacak. Ancak Hilâfet Devleti çatısı altında arife çiçeklerimizin sokaklarımızı çiçek bahçesine çevireceği huzur ve güven dolu günler yakındır.
Bağrımızda fitne tohumları ekerek kardeşliğimize zeval getirmeye çalışanlara inat, kardeşliğimize zarar getirecek her türlü davranıştan uzak durmalı ve kâfirlerin beklentilerini kursaklarına dizmeliyiz.
...kapitalizm artık tıpkı bumerang etkisi gibi kendi sonunu hazırlamaktadır. Hal böyle olunca bugün dünyanın hasta adamı ‘kapitalizm’, yarının sağlıklı adamı ise ‘İslâm’dır.
Temennilerin can bulması için yapılması gereken zulmün kaynağı kapitalist sistemi hayat sahnesinden uzaklaştırmak ve yerine İslâm nizamı gölgesinde emin ve istikrarlı bir dünya vadeden Râşidî Hilâfet Devleti’ni ikame etmektir.
“Anneler çocuklarını emzirirken onlara İngiliz düşmanlığını da emzirsinler/anlatsınlar.”
Kapitalizmin ve beşerî sistemlerin uygulamaları altında hayatta kalma mücadelesi veren İslâm ümmetinin hâli izaha muhtaç değildir.
Şiarımız; zalimin günahına ortak olmak ve yine zalimin zulmüne tepkisiz kalmak değildir. Bilakis karşısında arz-ı endam edip duyarlılığımızın gereği hakkı haykırma olmalıdır. Üzerimizdeki ölü toprağını silkelemek ve günaha/zulme karşı kaybettiğimiz duyarl
Öyleyse kardeşlerim yapılması gereken; samimiyetle laik demokratik cumhuriyet yönetiminin başlı başına yaşadığımız karanlık dünyanın kaynağı olduğunu korkusuzca haykırmaktır. Haykırmakla kalmayıp bu zulmü bize reva gören idarecileri muhasebe etmek ve zulm
Bütün bu yürek dağlayan vicdansızlıkların, ahlaksızlıkların müsebbibi mademki laiklik, demokratik düzendir, öyleyse bütün yetkililere, kaygılılara ve de söz sahiplerine bir önerimiz var; haydin o halde, asıl suçlu karşınızda arzı endam ediyorken onu tevki
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir(!)” diyenlerin “Egemenlik Allah’a aittir” diyen bir peygamberi kendi günahlarına ve yaptıklarına alet etmeleri ne büyük bir iftiradır. Allah’ım şahit ol ki biz senin övgüyle bahsettiğin elçin Hz. Yusuf’a atılan bu ç
Doğru tavır, hayatı kokuşturan, haramlarla, münkerlerle ve zulümlerle dolduran çağdaş cahiliye ve tağuti sistemi tüm kurumları ile reddedip hayattan söküp atmaktır. Bununla birlikte Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın dinini Hilâfet eliyle hâkim kılmak için O’na
Hilâfet, İslâm dininin yaşanabilmesinin yegâne garantörüdür. Hilâfet olmaksızın Allah’ın razı olduğu bir hayatın tesis edilebilmesi imkânsızdır. Öyleyse çalışanlar bunun için çalışmalıdırlar.
Ne Allah’ı memnun etmeyen cümleleri alkışlarız ne de yanlış karşısında susarız. İslâm’ın ilkeleri de hükümleri de evrenseldir. Güncellenmeye muhtaç olan İslâm’ın şeriatı/hükümleri değil meseleyi İslâm akidesi penceresinde
Hocalar hakka dair hiçbir şeyi gizli tutmamalıdır. Ki onların diliyle, eliyle hak açığa çıksın. Muttaki âlim Ahmed bin Hanbel’in dediği gibi: “Âlim takiyyeye icâbet edecek olursa, cahil de zaten cahil; o halde hak ne zaman açığa çı
Madem Müslümanlara zerk edilmeye çalışılan; Allah’a rağmen hüküm koymanın diğer bir adı olan demokratik laik sistemdir, bilinsin ki; İslâm’ın hakikatlerini haykırmaya adanmış dillerimiz, gönüllerimiz, bedenlerimiz zulümlerinize or
Bilinmelidir ki laik demokratik cumhuriyet devleti çatısı altında münkerlerden korunabilmek imkânsızdır. Münker üreten fabrika niteliğinde olan demokratik laik cumhuriyet nizamı var olduğu ve bu nizama yönelik karşıt bir duruş sergilenmed
İndirilen dinin neresinde yazar, zulme rıza göstermek? Neresinde vardır, Allah’ın mülkünde Allah’a söz hakkı vermeyen demokrasinin yöneticiliğini yapanlara karşı sükût etmek? Belli ki siz dini çoktan, kendi arzularınız doğrultusunda
Sünnet müdafaası zalime meyletmemeyi, demokrasiyi, laikliği ve beşerî nizamların hepsini inkâr etmeyi gerektirir. Demem o ki; hem Sünnet muhafızı edasıyla söylenen sözler olacak hem de Rasulullah’ın asla yapmadığı/yapmasını yasaklad�
Evet, kâfirleri dost edinmek mutlak surette haramdır. Kâfirlerle işbirliği ve dostluk tutanlara bu yanlışı hatırlatmak da bizim vazifemizdir. Hem de kimseden korkmadan, çekinmeden kınayıcının kınamasına aldırış etmeden... Vazifemiz ve �
Hilafet’in ilgasından bugüne kadar böyle idi ama artık istiyoruz ki bundan sonra Müslümanların temiz kanları yöneticilerin ihanetine kurban gitmesin…\r\nBayram bizimse sevinci de bizim olsun…\r\nArtık bayramlarımız bayram, şekerlerimiz
Hem Kur’an Müslümanlığından bahsedeceksiniz, Müslümanlara hitaben Müslüman olmaya davet edeceksiniz ama diğer taraftan Allah’ın ayetlerine ve taleplerine uygun hareket etmeyeceksiniz; bu, en hafif tabirle samimiyetsizliktir. Bundan sonra s�
İnsanlık Hilâfet Devleti’nin uygulayacağı İslâm’a ve İslâm’dan sadır olacak adalete muhtaçtır. Dolaysıyla Hilâfet olmadan yeryüzüne adaletin hâkim olmasını beklemek beyhudedir. Çünkü adaletin ve huzurun garantörü İslâm, ya�
Ve Hilâfet Devleti için çalışanları alaya alanlara verecek cevabımız: Evet biz olmaz dediğiniz o ümmetiz, devletimiz de ütopya olarak gördüğünüz Râşidî Hilâfet Devleti’dir. Allah bizlere o günlerin Yusufları olmayı nasip etsin…
Müslümanlar üst üste yaşadıkları bu sarsıntıların ağırlığından biçare iken, 1950’lerde Allah’ın inayetiyle âlim, müctehid Takiyuddin en Nebhânî Hilâfet’in yeniden ikamesi için Hizb ut-Tahrir’i tesis etti ve çok bir zaman ge
bu ümmet, söyledikleriyle yaptıkları çelişen, paradoks tutumlar sergileyen yöneticilerce yönetilmeyi hak etmiyor. Bu ümmet insanlık için çıkartılmış en hayırlı ümmettir.
Başkanlık sistemi her ne kadar Hilâfet modeline benzetilse de kati surette temelde ayrışan ve hiçbir şekilde de harmonize edilmesi mümkün olmayan yönetim şekilleridir.
Müslümanların özlem duyduğu liderler, zalim karşısında eğilmeyen, Allah düşmanlarına geçit vermeyen Abdulhamid gibi liderlerdir. Bugün Müslümanlar, Abdulhamid gibi halifelerin uygulayacakları İslâm’a ve İslâm’dan sadır olacak ada
Söz ve amel birlikteliği insanın söylemlerindeki samimiyeti belirlemenin en önemli kıstaslarındandır
Allah’ı razı etmek gayesiyle hayatını sürdüren Müslüman şeytani engelleri bir bir aşarak mutlu sona, rıza-ı ilahiye ulaşmayı arzular.
Takdir edersiniz ki bir Müslüman açısından bir konunun doğruluğu ve herhangi bir işin saygınlığı/kabul edilişi İslam’ın o konuya ilişkin verdiği onaya bağlıdır.
Ey Yöneticiler! Müslümanların duygularıyla oynamaktan vazgeçip Müslümanların duçar kaldığı katliamlara son vermek üzere ordularınızı ne zaman hareket ettireceksiniz?
Ramazan Ayı’nın hayrına, rahmetine ve bereketine eşcinsellerin düzenledikleri “Onur Yürüyüşleri” gölge düşürdü.
Öncelikle birkaç gün önce zalimane bir şekilde, hunharca katledilen Özgecan Aslan’a Allah’tan rahmet, yakınlarına da sabr-ı cemîl niyaz ediyorum.
Cumhuriyet’ten bahsederken ve sistemin bekçiliğine soyunurken bu işe besmeleyle başlamış olmasını çok absürt karşıladım
27 Mart tarihinde Dışişleri Bakanlığı’ndaki ‘yüksek güvenlikli’ toplantının ses kayıtları
Birileri bizim mukadderatlarımızla dalga geçecek ve bizler buna kayıtsız kalacağız… Bazıları Peygamberimizi ve
Öncelikle gerek Suriye’de gerekse Mısır’da ve sair İslâm Beldelerinde zalimlerin zulmüne duçar kalan ve şehid
Yeni Ümit ve Hira dergilerinin organize ettiği “ Ortak yol haritası: kollektif şuur ve icma” temalı sempozyum 27-28 Nisan
“İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın.
Müslümanların İslâmî düşünce yetisini kaybettikleri ve İslâmî düşünebilme konusunda zafiyet gösterdikleri üzücü bir
Bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı(!) kutlamalarını daha geride bırakırken, bu gündem, Cumhuriyet konusu