Boraltan sadece Aras Nehri üzerinde bulunan bir köprü adı mı sizce? Ya da sadece bir mekânı mı temsil etmektedir? Ne sadece bir köprü adı ne de belli bir mekâna hasredilen isimdir Boraltan... Bilakis Boraltan;
- Dün olduğu gibi bugün de celladına teslim edilen mazlumları temsil eder.
- Sınırın ötesine teslim edilmeleri halinde düşmanın kurşunlarına hedef olmayı bekleyen kardeşlerimizi temsil eder.
- Kardeşi tarafından sahip çıkılmayıp düşmana teslim edilen mağduru temsil eder.
- “Düşman bekler karşıda, önüne kattı beni, can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni…” mısralarının dizelendiği yeri temsil eder.
- Reel politik safsatasının bir gereği olarak düşmana teslim edilen kardeşlerimizi temsil eder.
- Muhacire ensar olamamayı temsil eder.
- Umutları öldürülen, ölen umutlarıyla ölüme gönderilen muhacir kardeşlerimizi temsil eder.
- Acıyı, ölümü, çaresizliği temsil eder.
Kısacası Boraltan; mazlumların, mağdurların celladına teslim edilmesini temsil eder…
CHP’de var olan “Boraltan Ruhu”nu AKP Yaşatmaya Devam Ediyor!
1944 yılında Türkistan, Sovyet Rusyası tarafından işgal edilmişti. Sovyet rejimi kendisine karşı tehlike olarak gördüğü her şeyi yok etmeye kararlıydı. Özellikle Türklerin yaşadığı ülkelerde taş üstünde taş bırakmayan Sovyet rejimi Azerbaycan’daki Türkleri de hedef almıştı. Sovyet rejiminin katliamlarından kaçarak Türkiye’ye sığınmak isteyen 146 Azerbaycanlı kardeş tarihe geçen bir olayın aktörleri oluyor. Azerbaycan’daki Sovyet birliklerinden kaçmayı başaran kardeşlerimiz, Iğdır’daki sınır kapısına yakın yerde, Aras Nehri üzerindeki Boraltan Köprüsü’nü geçerek Türk sınır karakoluna sığınıyor. Türkiye’de “Milli Şef” döneminin yaşandığı yıllara denk gelen olayda, 146 Azerbaycanlının Türkiye’ye sığındığını duyan Sovyetler hükümeti, bu kişilerin derhal SSCB’ye iadesini istiyor. Azerbaycanlı sığınmacılar Türkiye’ye sığınarak kurtulduklarını düşünüyorlardı. Ancak öyle olmadı. Kardeşlerimizin beklentileri karşılanmadı ve düşmana teslim edildiler. Karşıda bekleyen düşman askerlerince oracıkta kurşuna dizildiler. Milli Şef Dönemi’nin CHP’si bu insanlık dışı uygulamayla Boraltan faciasının tarihe kara bir leke olarak geçmesini sağlamıştır. Şayet Boraltan, mazlum ve mağdur muhacirleri umutlarıyla ölüme göndermeyi temsil ediyorsa; umutlarıyla ülkemize sığınan muhacir kardeşlerimizi ülkelerindeki zalimlere iade eden mevcut iktidar da aynı şekilde Boraltan ruhunu yaşatıyor demektir.
Nasıl mı? Kısaca, neler söylenmiş, neler yapılmış ve yapılmaya devam ediyor, birlikte hatırlayalım… Dönemin Başbakanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun Suriyeli kardeşlerimize takındığı çirkin tavrı şu sözlerle eleştirmişti: “Sayın Kılıçdaroğlu sen kimin torunusun bilemem. Biz böyle bir ecdadın torunuyuz. CHP'nin bugün Suriye'den sığınan mültecilere takındığı çirkin tavır aslında kendi tarihinden tevarüs ettiği bir tavırdır. Bugün Suriyeli mültecilere karşı çok çirkin, kaba bir tavır takınan CHP, kendi tarihinde de zaten bunu defalarca tekrarlamıştır.” Sosyal medya hesabı üzerinde yayınladığı mesajda ise şöyle demişti: “CHP nasıl Boraltan Köprüsü'nün lekesini yüzünde taşıyorsa yarın da Suriyelilere gösterdiği kabalığın lekesini yüzünde taşıyacak.” Erdoğan’ın Boraltan faciası üzerinden CHP zihniyetini eleştirdiği yazıları ve açıklamaları tabii ki sadece bunlardan ibaret değil. Örnek olması bakımından yeterli olduğunu düşünerek iktifa ediyorum. Yine Erdoğan gördükleri zulümlerden ötürü ülkelerini terk edip Türkiye’ye sığınan özelde Suriyeli kardeşlerimiz hakkında şöyle açıklamalarda bulunmuştu: “Bizler Türkiye olarak yaklaşık dört yıldır sizleri burada misafir etmenin memnuniyeti, sevinci ve haklı gururu içerisindeyiz. Sizler muhacir oldunuz. Mecburiyet içerisinde yurtlarınızı terk ettiniz. Bizler de ensar olduk sizin için tüm imkânlarımızı seferber ettik. Kim ne derse desin sizler bize asla yük değilsiniz.”
Zamanın behrinde söylenenler bunlar… Peki ya şimdi? Başka bir ifadeyle söylenen sözler ve yapılan açıklamalar acep amelle desteklendi mi? Yani gerçekten muhacir kardeşlere ensar olundu mu?
Yukarıda da ifade ettiğim gibi Boraltan ruhu mevcut iktidar tarafından fazlasıyla yaşatılıyor maalesef… Bunun ispatı mahiyetinde birkaç örnek vermek istiyorum.
Mısır’da hakkında idam kararı olan rejim muhalifi Muhammed Abdulhafız Hüseyin Türkiye yetkilileri tarafından ülkesine geri iade edildi. Bu kardeşimizin gördüğü aşırı işkenceden dolayı akli melekesini kaybettiği iddia ediliyor. Kardeşinizi ölüme hazırlayarak mı ensar olacaksınız? En iyi haliyle zindanlarda çürümeye terk ederek mi yardım edeceksiniz?
Otobüslerin içinde elleri plastik kelepçeli şekilde ve aç, susuz bırakılarak geri gönderme merkezlerine yollanan Suriyeli göçmen kardeşlerimizi katiline iade ederek mi ensar olmayı amaçladınız?
Savaş bölgesi olması hasebiyle teamüllere göre geri gönderilmesi yasak olan Suriyeli kardeşlerimizi baskıyla rıza belgelerini imzalatarak ölüme göndermeniz “II. Boraltan faciası” değil de nedir?
Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan Uygur kardeşlerimizi Çin’e iade ederek mi ensar olmaya çalışıyorsunuz? Kâfir Çin’e teslim edilmektense sizin elinizden ölmeyi tercih edecek kadar aciz ve savunmasız olan kardeşlerinizi sahipsiz bırakmak mı sizin “ensar olmak” anlayışınız?
Nerede kaldı sizin üst perdeden söylediğiniz “ensar ve muhacir kardeşliği”?… Yoksa o kulağa ve gönüllere hoş gelen söylemlerinizi seçim öncesi gittiğiniz miting meydanlarında mı bıraktınız? Yoksa “mümkünatlar sanatı” olarak da tabir edilen reel siyaset esaslı, sabitesi olmayan bir ensar ve muhacir kardeşlik anlayışına mı sahipsiniz?
Boraltan köprüsünün üzerinden geçerken Azerbaycanlı kardeşlerimiz de zamanın yöneticilerine aynısını dememişler miydi: “Bizi onlara teslim etmeyin, siz öldürün*!”* Evet, işte tam da bu hakikat, Boraltan ruhunun yaşatıldığına delalet etmektedir. Boraltan ruhuna son verip kardeş olmanın gerekliliğini yerine getirin! Kardeş olmanın gerekliliklerini Rasullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem efendimizden rivayet edilen hadisler şöyle sıralıyor:
- Müslüman kardeşini düşmana teslim etmemektir! Rasulullah Sallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu: المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ، لا يظْلِمُه وَلاَ يُسْلِمهُ “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez ve onu düşmana teslim etmez!”
- Müslümanın derdiyle dertlenerek sabahlamaktır! Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: مَنْ أصْبَحَ وَلمْ يَهْتَمّ بِأمْرِ الْمًسْلِمِينَ فَلَيْس مِنَّا***“Kim Müslümanların işlerini, dertlerini önemsemeksizin sabahlarsa bizden değildir!”***
- Birbirlerine kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibi yapılanmaktır! Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: الْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا وَشَبَّكَ بَيْنَ أَصَابِعِهِ “(Parmaklarını birbirine kenetleyerek) Müminler birbirlerine kenetlenmiş bir binanın tuğlaları gibidirler.”
Hakiki ensar olmak, gerekliliklerini yerine getirmekle ancak mümkündür. Yoksa amel ile ispattan yoksun söylemlerle değil… Gereklilikleri yerine getirin ki geçmişte yaptıklarından ötürü kendilerini kınadığınız zihniyet sahiplerinden farkınız olsun. Şayet o gerekliliklerden mahrum iseniz ve yerine getirmiyorsanız sizin, kınadıklarınızdan hiçbir farkınız olmayacaktır! Kınadıklarınızdan farkınız olsun istiyorsanız Boraltan ruhunu öldürün ve hakiki ensar olun!