Yaklaşma! Az İleride Demokrasi Var
03 Mayıs 2018

Yaklaşma! Az İleride Demokrasi Var

Hilâfet’in yerine parlamenter sistemi kuran ve bekasını arzulayan sömürgeci kâfir İngiltere ile mevcut parlamenter sistemi değiştirip hükümet eliyle başkanlık sistemine geçiş yapmak isteyen sömürgeci kâfir Amerika arasında cereyan eden kirli savaşın bedelini her zaman olduğu gibi gerek iktisadi gerek toplumsal gerekse siyasi olarak Müslümanlar ödemektedir. Osmanlı Hilâfet Devleti yıkılıp yerine Türkiye Cumhuriyeti kurulunca yıllarca Müslümanlar İngiliz tipi parlamenter sistem tarafından yönetildi. Bugünlerde ise Türkiye’nin kurtuluşunun parlamenter sistem yerine Amerikan tipi başkanlık modelinde olduğu söyleniyor ve bu yönetim modelinin Müslüman Türkiye halkı için huzur getireceği iddia ediliyor. Hatta bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçime ilişkin açıklama yaparken şöyle dile getirdi:

Cumhurbaşkanıyla hükümetin uyumlu çalışması sayesinde ciddi bir sorun yaşanmıyor gibi gözükse de eski sistemin hastalıkları attığımız her adımda karşımıza çıkabilir... Ancak gerek Suriye’de yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonlar, gerek Suriye ve Irak merkezli olarak bölgemizde yaşanan tarihî önemdeki hadiseler, Türkiye’nin bir an önce belirsizlikleri aşmasını zorunlu hâle getirmiştir. Ülkemizin geleceğine yönelik kararların daha güçlü şekilde alınabilmesi ve uygulanabilmesi için yeni yönetim sistemine geçiş giderek aciliyet kesp etmeye başlamıştır.”

Neye Davet Ediliyoruz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı açıklamasında aslında bir sistem değişikliğinden bahsediyor: parlamenter sistemden Amerikan tipi başkanlık modeline geçiş… Gerçekleştirilmesi istenen değişim, batıldan hakka değil, bilakis batıldan yine batıladır. Başka bir ifadeyle; bize değişimi kaçınılmaz olarak lanse edilen parlamenter sistemin kaynağı demokrasiyken, hayata geçirilmesi arzulanan ve aciliyet kesp ettiği söylenen sistemin kaynağı da demokrasidir. Vakıa teslimiyetçi değil de ideolojik bir nazarla değerlendirildiğinde bizim davet edildiğimiz yönetimin kaynağı demokrasidir. Bu ise ha parlamenter sistem olmuş ha başkanlık modeli fark etmeyecektir…

Sömürgeci kâfirlerin taraflarını oluşturduğu bu kirli hegemonya savaşının elbet bir kazananı olacaktır. Ancak yapılan değişim ne olursa olsun, esasını demokrasinin oluşturduğu nizam olduğu müddetçe kaybeden Müslümanlar olmaya devam edecektir. Davet edildiğimiz demokrasiyi, beraberinde bize getirisini de çok iyi tanıyoruz. Biz demokrasi deliğinden yıllardır ısırılıyoruz. Neden bu ısrar? Nereye bu gidiş? Hâlbuki Müslüman aynı delikten ısırılmaz. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لاَ يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ

Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz/ısırılmaz.”[Buhari, Muslim] Demokrasi zehrini altın tepside sunma gayretlerine bütün gücümüzle, benliğimizle ve inancımızla [لاَ] “la” demeliyiz. Dolaysıyla neye davet edildiğimize dikkat! Bu aynı delikten kaçıncı defa ısırılışımız?

Demokrasinin Anatomisi

Demokrasinin adli sicil kaydı hiç de temiz değil. Var olduğu günden bu yana adeta bir münker fabrikası gibi münker üretmiş, ulaştığı her yere fesat yaymıştır. İfsadın bizatihi kaynağı demokrasidir. Demokrasinin nasıl bir şey olduğunu Batı’nın acı meyvelerinden olan özgürlük ve çağdaşlık düşüncesinin esiri olup hayatlarının baharında Rablerinin rızasından uzaklaşan gençlere sorun; onlar anlatsın. Duraklarda, caddelerde ya da sokak başlarında aldığı aşırı doz uyuşturucudan dolayı yerlerde perişan bir vaziyette yatarken görüntülenen gençler bir nevi demokrasinin resmedilmiş hâlidir. Demokrasinin gönüllerde, hayatlarda açtığı yaralar ve bıraktığı olumsuz izler saymakla bitmez. Anlatmaya gerek yok İslâm beldelerine atılan bombaların iz düşümleri çok şeyler anlatır demokrasi hakkında… Kısacası demokrasi fitnenin ve fesadın kaynağıdır.

Argümanlar ve Cevaplar

Demokratik seçimler yaklaştığında bizim mahalleyi ayrı bir telaş sarar. Demokrasinin küfür sistemi olduğu gerçeğinin yanında, onu desteklemeye cevaz verenlerin varlığı da inkâr edilmez. Bazıları bu meselede işi en uç noktaya taşır ve demokratik seçimlerde Müslümanlara katkısı olan siyasi partilerin desteklemesinin şer’î bir vazife olduğunu savunur. Burada kastım desteklenmesi gerektiğini savunanların en bariz birkaç argümanı şer’î deliller ışığında değerlendirmektir. Demokratik seçimlere katılmak amelî bir meseledir. Amelî meselelerde ise ölçü şer’î hükümdür. Bu gerçek asla göz ardı edilmemelidir.

Şer - ehven-i şer

“Ehven-i Şerreyn/İki şerden, daha hafif olanı” kavramı/ilkesi Müslümanların amellerini etkileyen ve bilerek ya da bilmeyerek kimi gayri İslâmi davranışları legalleştirme noktasında öne sürülen bir kavramdır. Ehven-i şer, günümüzdeki yaygın ifadesi ile “kötünün iyisi” yani iki kötü, zarar verici durumla karşı karşıya kalındığında, büyük zararı def edebilmek için daha az zararlı olan şeyi tercih etmektir. Burada önemli olan vurgu kişinin başka bir seçeneği yoksa yani karşılaştığı iki zararlı husustan başka bir şeyi seçme hakkı kalmamışsa, zaruret sebebiyle iki kötülükten daha hafif olanını seçmektir. Yoksa bu, şer olana alternatif varken kötünün hafif olanını tercih etmek anlamında değildir. Çünkü büyük olsun küçük olsun haram olanın her türlüsünden kaçınmak İslâm’ın bir gereğidir. Yasak edilmiş her türlü davranıştan sakınmak Müslümanın şiarındandır. İkrah-ı mülci gerçekleşmediği müddetçe yasaklanan bir ameli yapmak günahtır ve bir karşılığı vardır. Ehven-i Şerreyn kaidesinin kullanılabileceği alanla ilgili olarak; kişi kâfirlerin elinde her hâlükârda öldürülecek olan bir Müslüman’a ateşte yakılarak ya da kurşun sıkılarak ölme tercihi sunulsa daha az acı veren kurşunla ölmeyi tercih etmesi örnek olarak verilebilir. Yoksa kişinin yüksek faiz oranı yerine düşük faiz oranını tercih etmesi bu kaidenin kapsamına girmez. Bu kavramın en çok karşımıza çıktığı alan, Müslümanların demokratik seçimlere iştiraki ve demokratik partilerin desteklenmesidir. Oysa mevcut sistemde bulunan partiler, İslâmi partiler değildirler. Hepimizin de bildiği gibi mevcut partilerin küfür nizamını uygulamaktan ve parçası olmaktan başka alternatifleri yoktur. Yukarıda yaptığımız izahatın ışığında soracak olursak; herhangi bir Müslüman, bu partilerden birini desteklemek zorunda bırakılmış mıdır? Ölümle tehdit edilip ölme ya da oy verme tercihleri arasında veya iffetini kirletme ile oy verme şerleri arasında bırakılmış mıdır? Kesinlikle hayır! İslâm dışında bütün ideolojiler küfür olup, küfrün iyisi kötüsü olmaz. Onun için ehven-i şerreyn kaidesine doğru açıdan bakılmalı ve hiç alakası olmayan konulara malzeme edilmemelidir.

Menfaat

Amellerin tayininde fayda ve zararı yani menfaati ölçü kabul etmek İslâmi yaklaşım değildir. Faydacı ve zararcı anlayışa “pragmatizm” demek çok daha yerinde olacaktır. Pragmatizmin bilinen anlamı ise şu şekildedir: “Ameli; neticesinde görülen fayda ve zarara göre değerlendirme yaklaşımı. Amellerde fayda ve zararı ölçü kabul etmek.” Şöyle de bir anlamı vardır: “Faydalı olan iyidir, yapılmalıdır, zararlı olan şey kötüdür ve yapılmamalıdır.”* Bu yaklaşımın esası, menfaati amellerin tayininde hakem yani belirleyici kılmaktır. Peki, Müslümanlar işlerini/amellerini o işin neticesindeki fayda ve zarara göre mi belirleyecekler? Böyle bir bakış açısına sahip olmak ne kadar doğrudur? Müslümanların amellerinde asıl belirleyici değişken olan menfaat değil bilakis şer’î hükümlerdir. Amellerde şer’î hükmün asıl olması gerektiğine dair deliller ise pek çoktur. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا

“Allah ve Rasulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Rasulü’ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” [Ahzab Suresi 36]

Dolaysıyla bugün bir takım siyasi partilerin sağlayacağı faydalar(!) düşüncesiyle, hareket yörüngesi ve esası İslâmi olmayan partilerin desteklenmesi bu anlamda caiz değildir. Çünkü yukarıda da ifade ettiğimiz üzere belirleyici olan menfaat değil şer’î hükümlerdir.

Sonuç

Maalesef Müslümanlar demokrasinin etkisi altında bir yaşam sürmektedirler. Hatta öyle ki demokratik seçimlere icabet etmek, ihmali caiz olmayan “çok önemli bir mesele” olarak görülmektedir. Hâlbuki demokrasi; halkın egemenliği esası üzerine bina edilen bir yönetim şeklidir. Demokratik nizamlarda halk başlı başına yasamanın kaynağıdır. Halk belirler, halk seçer, halk yapar, halk yasalaştırır. Bu ise İslâm’da asla kabul edilebilir bir husus değildir. Şu hâlde Müslümanların demokratik seçimler karşısındaki tavrı ona katılmak olmamalıdır. Bundan Allah Subhanehû ve Teâlâ’ya sığınılmalıdır. Doğru tavır, hayatı kokuşturan, haramlarla, münkerlerle ve zulümlerle dolduran çağdaş cahiliye ve tağuti sistemi tüm kurumları ile reddedip hayattan söküp atmaktır. Bununla birlikte Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın dinini Hilâfet eliyle hâkim kılmak için O’na dayanıp ihlas, sabır ve sebatla çalışmak olmalıdır. Çünkü demokrasi küfür nizamıdır. Onu almak, tatbik etmek ve ona davet etmek haramdır.