Hiç kuşku yok ki Hicri yılbaşı kadrini, kıymetini Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Mekke’den Medine’ye gerçekleştirmiş olduğu hicretten almaktadır. Peki, hicreti bu denli kıymetli kılan şey nedir?
Hicret’i doğru yorumlayabilmek Rasulullah’ın Mekke dönemine dakik ve doğru bakmakla mümkündür. O değil midir her konuda bizlere usve-i hasene olan? Yine O değil midir amellerimizin nasıl yapılacağını bize bizzat fiilî sünnetiyle gösteren ve rehberlik eden?
Bakınız Allah Azze ve Celle nasıl buyuruyor:
[لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا] “And olsun ki; Rasulullah sizin için Allah'a ve Ahiret Günü’ne kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” [Ahzab Suresi 21]
Hicret, “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar, Rabbinin adını yücelt” [Müddessir Suresi 1-3] ayet-i kerimesi ile başlayıp Medine’de devletleşen bir peygamberin davet metodunun bir parçasıdır. Hicret, İslâm’ın hükümlerinin tatbik edileceği İslâm’ın Devleti’ne yapılan kutlu bir yürüyüşken onun izdüşümlerini mağara kapısındaki güvercin ve örümcek ağı ile sınırlandırmak en hafif tabirle insaf fakirliğidir.
Hicreti, her türlü zulme göğüs germiş bir peygamberin başka bir yere sığınması olarak lanse etmek ise büyük bir mugalatadır.
Allah’ın öğretisiyle “İşte bu benim yolum” diyerek beraberindekilerle çıktığı yolun adıdır, Hicret…
İşte Rasulullah’ın siyer projeksiyonundan yansıyan Hicret izdüşümleri;
İslâm Akidesi Bünyesinde Kültürlendirme Dönemi
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem peygamberlikle görevlendirildiğinde Mekke’de İslâm davetini Allah *Subhanehu ve Teâlâ’*nın “Ey örtüye bürünen! Kalk ve uyar!” kavliyle taşımaya başladı. Mekke’de insanları İslâm’a açıktan açığa davet ediyor ve onları bu dinin esaslarına bağlı olarak kitleleştirip örgütlüyordu. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem müminleri kitleleştirmek için Erkam’ın evini merkez edinmiş ve İslâm davetinin medresesi hâline getirmişti. Bütün zorluklara, karşı karşıya kalınan sıkıntılara rağmen vahyin rehberliğinde beraber yürüyeceği yol arkadaşlarını kutlu yürüyüşe hazırlıyordu. Daha Mekke’nin ilk yıllarında, müşriklerce alaya alınacak kadar azınlıkta olmalarına rağmen kutlu yürüyüşün sonundaki hedefe işaret ediyor ve şöyle buyuruyordu:
“Amca! Ben onları sadece bir tek kelimeye davet ediyorum. O kelimeyi söylerlerse şayet, Araplar onlara baş eğerler, acemler de cizye verirler.” [Cerir ibn Taberi/ ibn Hanbel, Nesei]
Rasulullah sahabelerini yani beraber yol alacağı arkadaşlarını büyük bir yolculuğa hazırlıyordu…
Bazen Yaser ailesinin üzerinden sabrı, Abdullah ibn Mesud diliyle hakkı haykırmayı öğretiyor; bazen de Habbab üzerinden zaferi müjdeliyordu. Ki Allah, [وَاَعْرِضْ عَنِ الْمُشْرِكٖينَ فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ] “Emrolunduğun şeye, kafaları çatlarcasına davet et, müşriklerden yüz çevir...” [Hicr Suresi 94] ayet-i kerimesi ile hicretin izdüşümlerinden olan ikinci döneme geçmesini emretmişti, Rasulullah ve ashabına…
Toplumla Kaynaşma Dönemi
Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve beraberindeki yol arkadaşları, Mekke toplumunu, Allah’ı birlemeye ve yalnız O’na ibadet etmeye ve O’nun dışındaki her şeyden uzak durmaya, hayatlarını yönlendiren bozuk nizamdan/fikirlerden vazgeçmeye davet ediyor ve tapındıkları ilahlarını/inançlarını ayıplayarak sefil ve düşük hayatlarından dolayı onları kınıyorlardı. Kafalarını çatlatırcasına eğmeden, bükmeden, karşılık beklemeden, onlara meyletmeden ve konjonktürel davranmadan onları İslâm’ın pak fikirlerine davet ediyorlardı.
İşte hicret yolculuğunun izdüşümü olan bu dönem/merhale;
Zalime meyletmemeyi,
Ne pahasına olursa olsun hakkı söylemeyi,
Oportünist olmamayı,
Beşerî nizamlardan ve ideolojilerden razı gelmemeyi,
Zorluklara rağmen İslâm’ı yeryüzüne hâkim kılma mücadelesinden vazgeçmemeyi anlatır, öğretir, tembihler ve miras bırakır bize…
Yine bu dönem; güç ehlinden nusret talep etmenin bu kutlu yolculuğun en önemli adımlarından olduğunu da öğretir bize…
Hicretten birkaç sene öncedir… Ali RadiyAllahu Anh’ın [لما أمر اللهُ رسولَهُ أن يعرض نفسه على قبائل العرب، خرج وأنا معه وأبو بكر إلى منى، حتى دفعنا إلى مجلس من مجالس العرب] “Allah Rasulü’ne kendisini Arap kabilelere arz etmesini emrettiğinde O’nunla birlikte ben ve Ebu Bekir Arap meclislerinden bir meclise gitmek üzere çıktık.” şeklindeki rivayetinde de belirtildiği üzere Rasulullah efendimiz İslâm’ı güç ehli olan kabilelere arz etmiş ve onlardan Allah’ın dinine icabet ettikten sonra nusret vermelerini istemiştir.
Güç ehlinden talep edilen nusret çalışması salt Allah’ın varlığına ve gönderdiği risalete imana davet çalışması değil, bilakis nusret ehlinin sağlayacağı/temin edeceği güç ile davetin devletleşmesine davettir.
Nusret talebi için Rasulullah’ın panayırları gezdiği bir süreçte, son çadırdan yükselir kutlu yürüyüş olan hicretin ilk işaret fişeği…
İman eden Evs ve Hazreçlilerden 12 kişi, sonrasında Sad bin Muaz gibi güç ehlinden olanlar, iki yıl art arda Rasulullah ile Akabe’de buluşur ve Rasulullah’a beyat ederler.
Kutlu yürüyüşün ayak sesleridir, İslâm’ın devlet olmasının çağrısıdır; Birinci ve İkinci Akabe…
Ve başlar kutlu yürüyüş;
Devlet olmak için,
Yeryüzüne nizam vermek için,
Adaletle hükmetmek için,
Tek bir çatı altında kardeşçe yaşayabilmek için,
Kalkanımızı kuşanmak için,
Kelime-i Tevhid’i yeryüzüne hâkim kılmak için,
Rasulullah’ın sancağını göklerde vakarla dalgalandırmak için…
Kısacası; daru’l küfrü daru’l İslâm yapmak için…
Allahu Teâlâ’nın [وَمَا آتَاكُمْ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا] “Rasul size her ne getirdiyse onu alın ve sizi her neyden yasakladıysa ondan kaçının!” [Haşr Suresi 7] kavli gereği bizler, Rasulullah’ın talip olduğuna talibiz…
Bizler, Rasulullah’ın izinde giden müminleriz.
O’nu kendisine örnek edinen ümmetiyiz.
Bizler, şahit ümmetiz! Şanlı ümmetiz! Âdil ümmetiz!
Allah’ın vaat ettiğine talip, Rasulü’nün müjdelediğine neferiz!
Kapı kapı dolaşıp İslâm’ın yeniden devletleşmesi için çalışan davetçileriz!
Bizler, Sa’d ibn Muazlarını arayan asrımızın Musablarıyız!
Allah’ın vaadi, Rasulullah’ın müjdesi olan Râşidî Hilâfet için canla başla çalışan Allah’ın dininin ensarlarıyız.
Kâfirlere inat, “Hilâfet ütopyadır” diyenlere inat, “ikinci Râşidî Hilâfet’i siz mi kuracaksınız?” diyenlere inat; ikinci Râşidî Hilâfet ile ikinci hicrete hazırlanan geleceğin muhacirleriyiz.
Evet bizler, Rasulullah’ın yolunda, ikinci hicretin arifesindeyiz…
___
#HicretimizDevlete