Sanırım gerek iç gerekse de dış basının son günlerdeki en güncel konularından bir tanesi de Afganistan İslam Emirliği’nin kız öğrencilerin okula gitmelerine dair getirdiği yasaktır. Tabi uluslararası düzeyde insan haklarını savunan örgütler ve yine kadın haklarını savunan oluşumlar bu kararın ardından feveran ederek karara karşı çıktılar yine adetleri olduğu üzere bunu da fırsat bilerek İslam’a saldırdılar.
Bilindiği üzere; koparılan fırtınalar üzerine Afganistan İslam Emirliği, kızlara getirdiği eğitim yasağının gerekçelerini ifade etti. Afganistan İslam Emirliği Yüksek Öğretim Bakan Vekili Nida Muhammed Nedim, bu yasağın; kız öğrencilerin üniversitelerde örtünme kurallarına riayet etmemeleri ve yasak olmasına rağmen bazı üniversitelerin karma (kız-erkek karışık) sistemde ısrarcı olmaları nedeniyle konulduğunu ifade etmişti.[1]
Her ne kadar Afganistan Emirliği, “meşru” gerekçelerle kızların eğitim almalarına ara vermiş olsa da gerekli tedbirleri alarak, kız çocuklarının, hanım kardeşlerimizin eğitim hayatlarına geri dönmelerine ivedilikle imkân sağlamalıdır. Zira kızların ilim edinmeleri İslam’ın kendilerine verdiği bir haktır. Gerekli tedbirleri alarak İslam’ın verdiği bu hakkı hak sahiplerine tevdi etmek, İslam Emirliği’nin sorumluluğundadır.
Ancak benim bu makaleyi kaleme almaktaki amacım, Afganistan Emirliği’nin aldığı bu kararın doğruluğunu yanlışlığını tartışmak değildir. Ben aslında bir hadise ve ona istinaden inen ayeti kerimenin ışığında bu olay vesilesi ile yeniden hortlayan habis bir gelenekten bahsetmek istiyorum; asırlardır devam eden habis bir gelenek: İslam düşmanlığı…
Siyer kitaplarında şu hadise nakledilir:
“Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem 7 kişiden oluşan ve başlarında komutan olarak Abdullah bin Cahş’ın olduğu bir bölük gönderdi… Abdullah b. Cahş idaresinde gönderilen bu bölük Batn-ı Nahle’ye ulaştı. Burada müşriklerle karşılaştılar ve aralarında çıkan çatışmada müşriklerden bir kişi Vâkıd b. Abdullah tarafından öldürüldü. Osman b. Abdullah b. Mugīre ile Hakem b. Keysân da kaçtılar. Bu olay esnasında elde edilen ganimetler Rasulullah’ın ashabı tarafından elde edilen ilk ganimetlerdi. Esirlerle ve elde ettikleri mallarla Medine’ye döndüklerinde Mekke halkı (müşrikler) esirlere tekrar sahip olmak istediler ve dediler ki: ‘Muhammed Allah’a itaat ettiğini iddia ediyor ancak ne var ki haram ayı helal sayan da ilk kendisidir ve Recep ayında arkadaşımızı öldürmüştür.’ Bunun üzerine Müslümanlar dediler ki: ‘Bilakis biz onu haram ayda yani Recep ayında öldürmedik, Cemadul Ahira’da öldürdük… Müslümanlar Recep ayı girmesiyle birlikte kılıçlarını kınlarına koymuşlardır.’ Bu olanlar üzerine Allah Mekkeli müşrikleri suçlayan ayeti indirdi: [يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ ف۪يهِۜ قُلْ قِتَالٌ ف۪يهِ كَب۪يرٌۜ وَصَدٌّ عَنْ سَب۪يلِ اللّٰهِ وَكُفْرٌ بِه۪ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاِخْرَاجُ اَهْلِه۪ مِنْهُ اَكْبَرُ عِنْدَ اللّٰهِۚ وَالْفِتْنَةُ اَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِۜ وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتّٰى يَرُدُّوكُمْ عَنْ د۪ينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُواۜ] “Sana Haram olan ayda muharebeyi soruyorlar. De ki: ‘Onda (o ayda) kıtal (harp) etmek büyük suçtur. (İnsanları) Allah yolundan men etmek, O’nu inkâr etmek, (ziyaretçilerin) Mescid-i Haram’a girmelerine mani olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyüktür (suçtur). Fitne ise, katilden (savaştan) daha beterdir.’ Onlar (kâfirler) güçleri yetse, sizi Dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmalarında devam edeceklerdir.”[2]
Rivayetlerde geçtiği üzere olay, Cemadul Ahira’nın son günü ile Recep ayının ilk günü arasında şüpheli bir günde/şek gününde meydana geldi. Dolayısıyla da Müslümanlar taarruza geçtikleri günü haram ay olan Recep değil, Cemadul Ahira’nın son günü olduğunu zannettiler.
Bu olay üzerine müşrikler her yerde bağırıp çağırarak şöyle diyorlardı: _“Muhammed ve onun Ashabı Haram ayı helal görmüştür. Ve o ayda kan dökmüşler, malları almışlar, adamları esir etmişlerdir.” Bu olayı fırsat bilerek Müslümanlara; Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve Ashabına saldırıyorlardı. Müslümanlara karşı yapılan bu propagandalardan dolayı durum Müslümanların aleyhine şiddetlendi. Bu süreçte Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ne develere ne de esirlere el koymuştu, ta ki yukarıdaki ayet-i kerime ininceye kadar.
Bu ayette, Allah düşmanı kâfirlerin propagandasına çok sert bir cevap vardı. Zira Kur’an-ı Kerim, haram ayda savaşın hükmü hakkındaki sorularına karşı müşriklere cevap veriyordu ki o, büyük bir suçtur. Fakat Mescid-i Haram’dan menetmek ve ehlini oradan çıkarmak, Allah indinde, haram ayda savaşmak ve adam öldürmekten daha da büyük suçtur. Müşriklerin tehdit, korkutma, işkence ve eziyet ederek Müslümanları dinlerinden döndürmek için yapmış oldukları ve yapmakta oldukları fitne, o haram ayda ve diğer haram aylarda olan harp ve adam öldürmeden daha da büyük suçtur. Kısacası Allah; haram ayda savaşmanın kötülüğünden dem vuran müşriklerin İslam daveti karşısında o güne kadar yaptıklarının çok daha kötü olduğunu haber veriyordu.
Ayet ve sebeb-i nüzulü olan hadise; kendi kötülüklerini görmeyip bir bardak suda fırtına koparan, İslam’a saldıran asrımızın inkârcılarına, İslam düşmanlarına ve de sömürgeci kâfirlerin yaptıklarına ne kadar da benziyor değil mi?
Peki, merak ediyoruz; bugün, “Afganistan’daki kız öğrencilerin eğitimine engel olundu!” diye yaygara koparan güya kadın hakları savunucuları; dün Irak’ta yüz binlerce kadın katledilirken neredeydiler acaba?
Kadın hakları savunucuları; Ebu Gureyb’de tutuklu on binlerce Müslüman kadına Amerikan askerleri mütemadiyen tecavüz ederken neredeydiler acaba?
Yine kadın haklarından dem vuranlar; Amerika başta olmak üzere sömürgeci kâfirler Afganistan’da on yıllardır kadın katliamı yaparken neredeydiler acaba?
Kız çocukları eğitimden mahrum bırakıldığı için esip gürleyen sömürgeci kâfirler, Doğu Türkistanlı kız çocuğu annesinden mahrum bırakılırken neredeydiler acaba?
Kızların Afganistan’da mahrumiyet yaşadığını söyleyerek kendini paralayanlar; başta Yemen olmak üzere muhtelif yerlerde yüzbinlerce kız çocuğu açlıktan ölürken neredeydiler acaba?
Sömürgeci kâfirler ve uzantıları kadın hakları savunucuları! Sizin derdiniz, üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir.
Sizin derdiniz, Afganistan’da eğitimden mahrum kalmış kızları savunmak değil bu olayı fırsat bilerek İslam’a saldırmaktır.
Sizin derdiniz kız çocukların eğitim mahrumiyeti yaşamaları felan değil bilakis İslam’ın şartlarını yerine getirmediği için kızların eğitime ara verilmiş olmasıdır.
Sizi asıl rahatsız eden Allah’ın hükmünün esas alınmasıdır. Sizin tahammülsüzlüğünüz İslam’adır.
Ancak sizin Müslümanlara yaptığınız kötülükler Afganistan’da kızlara getirilen eğitim yasağından çok daha fazlasıdır. Zira özgürlük ve demokrasi bahanesiyle ülkelerimizi işgal edip aralarında kadınların da bulunduğu milyonlarca Müslümanı katleden sizlersiniz.
İnsan hakları bekçiliği yaptığını söyleyen başta Amerika olmak üzere Batılı kâfirler her ne kadar söylemlerinde dünyaya adalet, huzur, özellikle kadınlara müreffeh bir hayat vaat etse de bunlar için söylenebilecek en güzel söz şu olsa gerek: “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.”
Burada Allah düşmanlarına sesleniyorum: Sizler, İslam’ı karalamaya ne kadar çalışırsanız çalışın, muvaffakiyet gösteremeyeceksiniz. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, İslam’ın hayata Râşidî Hilâfet’in eliyle hâkim oluşuna engel olamayacaksınız! Güneş balçıkla sıvanmaz…
Bütün gayretleriniz boşuna!
Ve bizler Râşidî Hilâfet’in tesis edeceği huzurlu, mutlu ve de kadınlarımızın itminan dolu yaşayacakları yarınların doğuşuna hazırlanıyoruz...
____
[1] ntv.com.tr, Taliban Kadınlara Üniversite Yasağını Savundu
[2] Bakara Suresi 217