Miladi yeni yıla girdiğimiz şu günlerde geride bıraktığımız bir senenin anatomisinin Müslümanlar açısından hiç de iç açıcı olmadığı inkâr edilemez bir hakikattir. Müslümanlar için 2018 yılı acıdan, kandan, açlıktan ve gözyaşından başka bir şey getirmemiştir. Başka bir ifadeyle 2018 yılına ait takvim yaprakları İslâm coğrafyasında meydana gelen zulümlerle doludur. Gasıp Yahudi varlığı “İsrail”in sözde başkentini Kudüs’e taşıması, Yemen’de kirli savaşın neticesinde Yemenli Müslümanların açlığa mahkûm edilmeleri, Moskof kâfirinin Suriye’de yaptığı katliamlar, kâfir Çin’in Doğu Türkistan’da eşi benzeri görülmemiş işkenceler yapması… Evet bunlar 2018 yılı takvim yapraklarında yerini almış zulümlerden bazıları… Yani 2018 yılı Müslümanlar açısından acının diğer bir adı olmuştur desek mübalağa etmiş olur muyuz bilmiyorum?
Yeni yıl mesajları hepimizce malumdur. Yeni yılı karşılarken insanlar birbirlerine mutluluk, huzur, güven ve sağlık dilerler. Fıtraten huzuru, güveni ve mutluluğu arzulayan insan için bunları temenni etmek kadar doğalı yoktur. Evet, temenniler var ve de olmalıdır ancak temennilerin yanında bir de gerçekler vardır.
Temennilerimize Kapitalizm Engeli
Arzuladığımız huzur ve güven dolu hayatı bizlere hâlihazırda üzerimize tatbik olunan kapitalist nizamının getireceğini/sağlayacağını beklemek Arapların tabiri ile [كالمُستَجيرِ مِنَ الرَّمضاءِ بالنّارِ] “aşırı sıcaktan ateşe sığınanın hâline benzer.” Huzur ve güven dolu bir hayat temennisine kapitalizmin kendisi engeldir. Onun varlığı huzura, güven ve istikrarlı bir yaşama mânidir. Çünkü kapitalizmin genlerinde huzur, istikrar ve güven mevcut değildir. Bilakis kapitalizm huzursuzluğun, adaletsizliğin ve mutsuz hayatların kaynağıdır. Kapitalizm bu topraklara ve genelde insanlığa zulümden başka hiçbir şey getirmedi, getirmez de. İnsanın fıtraten hasret kaldığı ve her birimizin terennüm edip durduğu o güzel temennilerin hayat sahnesinde can bulmasının önündeki en büyük engel fıtratı ifsat eden ve dolaysıyla insanı insan olmaktan çıkaran beşerî nizam kapitalizmin kendisidir. Zulmün ve ifsadın kaynağından huzuru, güveni ve istikrarlı bir hayatı ikame etmesini beklemek “balığın kavağa çıkmasını” beklemekten farklı değildir. Yani balık kavağa çıkarsa o zaman kapitalimden beklediğimiz temenniler zuhur eder -ki bu asla mümkün değildir-. Kapitalizmin genlerinde zulümden ve ifsattan başkası yoktur. Kapitalist devletlerin vakıasını şu ayet-i kerime çok yerinde tasvir etmektedir:
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُم بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat hâkim oldu/düzen ve denge bozuldu. Umulur ki dönerler diye (Allah) onlara yapmakta olduklarının bir kısmını tattırmaktadır.” [Rum Suresi 41]
Doğayı, toplumu ve insanı ifsat eden kapitalizm dünyayı karamsar bir geleceğe götürüyor. Her geçen gün boyutları daha da büyüyen ekonomik krizler, yoksulluk, işsizlik, savaş, şiddet, artan kayıplar vs. her biri ve hep birlikte yaşamı mutsuz kılıyor, depresyon ve sıkıntı üretiyor adeta… Hatta bu dediğim küresel ve kronik bir rahatsızlığa dönüşmüş durumda.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), dünyada her 40 saniyede bir intiharın, her 3 saniyede ise bir intihar girişiminin gerçekleştiğini, son 45 yılda intiharların %60 civarında arttığını ve intiharın tüm dünyada ilk 10 ölüm nedenleri arasında yer aldığını bildirmektedir. Başka bir deyişle dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kişi intihar sonucu ölmektedir. 2020 yılında intihara bağlı ölümlerin %50 artacağı ve intihar sonucu ölenlerin sayısının da yılda 1 milyon 530 bin olacağı tahmin edilmektedir. Yine ortaya konulan raporlara göre Türkiye’de son 40 yılda intihar oranlarının yüzde elli artış gösterdiği belirtiyor. Çoğaltmak mümkün olmakla birlikte kapitalizmi ve sonuçlarını resmetmek adına bu saydıklarımın yeterli olduğunu düşünüyorum.
Öyleyse huzur, mutluluk ve istikrar gibi güzel ve fıtri temennilerin önünde en büyük engel bizatihi kapitalizmin kendisidir. Temennilerin can bulmasının önündeki gerçek engel kaldırılmadığı müddetçe dile getirilen güzel temenniler, temenni olarak kalacak ve asla gerçekleşmeyecektir. Kapitalist devletlerin ifsat ettiği yeryüzünü düzeltip özelde de Müslümanları, genelde insanlığı karanlıklardan kurtararak esenliğe çıkartacak olan ancak Râşidî Hilâfet Devleti’dir.
Temennilerimizle Birlikte Sebeplere İltizam
Temennilerimiz gerçekleşecek. Nasıl mı? Kapitalizm “out” Râşidî Hilâfet “in.” Temennilerimizin netice olması için sebeplere sarılmak bir zorunluluktur. Temenni bir nevi istektir -ki biz Müslümanlar temennilerimizi dua diliyle Rabbimizden diler ve bizlere nasip etmesi için yakarırız-. Dua diliyle olmasını istediğimiz temennilerimizin netice bulması ya da sonuca yansıması bakımında dua keyfiyetini bilmek önemlidir. Sebepler âlemine sarılmaktan uzak yapılan dua amelinin -ibadet yönü olması hasebiyle- sevabı mutlaka olacaktır lakin sebeplere bağlanmakla birlikte yapılan duaya gelince; bunun neticelere etkisi vardır biiznillah… Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hayatına baktığımızda yaptığı her duanın öncesinde mutlaka gerekli işleri yaparak dua ettiği görülmektedir. Tekrar etmekte ve altını çizmekte fayda vardır; dua ibadeti sebeplere sarılmayı ihmal etmeyi gerektirmez. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in savaş meydanında orduyu düzenleyip savaş stratejisini belirledikten sonra çadırına dönüp uzun uzun dua ettiği rivayet edilir. Sebeplere iltizam göstererek dua yapılması gerektiğini Hz. Ömer şu sözleriyle dile getirmiştir:
سَمِعَ عُمَرُ بْنُ اْلخَطَّاب اْمْرَأَةً تَتَضَرَّعُ الى اللهِ تَعَالى أَنْ يَشْفِي لَهَا بَعِيرَهَا اْلأَجْرَب فَقَالَ لَهَا: هَلاَّ وَضَعْتِ مَعَ دُعَائَكِ شَيْئاً مِنَ اْلقَطِرانِ
“Ömer İbnu’l-Hattab bir gün devesi yaralı olan bir kadının Allah’ın şifasını vermesi için dua ettiğini duydu. Kadına şöyle dedi: Yaptığın dua ile birlikte (yaranın üstüne) biraz da katran (ilaç) koysaydın ya!”
Temenni edilene götürecek bütün sebeplere (tabii ki meşru olanlarına) sarılmalı, bunları yerine getirmeli ve ardından dua ile âlemlerin Rabbi’nden niyazda bulunulmalıdır. Neydi temennilerimiz hatırlayacak olursak; güven, istikrar ve huzur dolu bir hayat. Bu ise genlerinde problem üretmek olan kapitalizmin varlığıyla asla mümkün değildir. Saydığımız temenniler ancak fıtrata muvafakat sağlayan yegâne hayat nizamı olan İslâm’ın uygulayıcısı Râşidî Hilâfet Devleti ile gerçekleşecektir.
Ezcümle
Temennilerin can bulması için yapılması gereken zulmün kaynağı kapitalist sistemi hayat sahnesinden uzaklaştırmak ve yerine İslâm nizamı gölgesinde emin ve istikrarlı bir dünya vadeden Râşidî Hilâfet Devleti’ni ikame etmektir.
Nizam var; temenniler hayat bulur…
Nizam var; temenniler doğmadan ölür…
Temennilerimizin hayat bulduğu nizama kavuşmak duasıyla…