Yusuf Aleyhis Selam hayattayken kendisine atılan iftiranın mahiyetini Kur’anî kıssadan hareketle hepimiz biliyoruz. Kur’an Yusuf Aleyhis Selam’ı temize çıkarmış ve bunun açık bir iftira olduğunu Aziz’in karısının diliyle şu ayette deklare etmiştir:
قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَاْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
“Aziz’in karısı ise şimdi gerçek ortaya çıktı. O’ndan ben murat almak istedim. Şüphesiz Yusuf sadıklardandır, dedi.” Bunun üzerinde daha fazla durmaya gerek yok, çünkü bu iftira hadisesi nasla sabittir. Diğer iftira ise çağdaş bir iftiradır. Demokratik seçimlere katılmaya ve demokrasi kulvarında yer alabilmeye cevaz verenlerin “Hz. Yusuf küfür sistemi içerisinde yer aldı” iftirasıdır. Demokratik seçimlere katılmaya cevaz verenlerin tezlerini en çok temellendirdikleri argüman Hz. Yusuf’un küfür sistemine entegresidir. En başından ifade edelim ki biz Allah’ın Peygamberi Hz. Yusuf’a atılan bu iftiradan beriyiz. “Zindan beni çağırdıkları şey daha hayırlıdır.” diyerek Rabbinin rızasından zerre kadar dahi ayrılmamış bir peygamberin küfür sistemine entegresinden bahsetmek insaf ve fikir fakirliğinden başka bir şeyle izah edilemez.
Yaklaşan seçimlerle birlikte özellikle muhafazakâr mahallenin sıkça kullana geldiği bu yaklaşımı yani Yusuf *Aleyhis Selam’*a yapılan bu iftirayı masaya yatırmak istedim. Öncelikle ifade edeyim, konuya dair ayetleri tek tek incelemeye alarak detayların konuda asıl anlaşılması elzem olan tarafı/yönü gölgelemesini istemiyorum.
İslâm’ın üzerine bina edildiği esaslar üzerinden konuyu anlatmaya çalışacağım. Bu konuda göz ardı edilmemesi gereken iki temel konu vardır; eski şeriatlar bizim için şeriat değildir ve nebiler tebliğde günahtan masumdurlar.
Eski şeriatlar bizim için şeriat değildir.
Önceki şeriatlar bize şeriat değildir ve şer’î delillerden sayılmazlar. Buna dair pek çok delil sıralamak mümkün olmakla birlikte bir ayet-i kerime ile önceki şeriatların bizim için şeriat olmadığını dolaysıyla geçmiş şeriatlara kıyasen hükmün belirlenemeyeceğini ortaya koymak istiyorum. Bizden önceki şeriatların bizi bağlayıcı olmadığını, bilakis bizler için müstakil bir şeriatın varlığını Allah Azze ve Celle şu kavliyle beyan etmiştir:
لِكُلٍّ جَعَلْنَا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهَاجًا
“Her birinize (her ümmete) bir şeriat ve metot/yöntem verdik.” [Maide Suresi 48]
Allahu Teâlâ, her rasule, diğerinin şeriatından başka bir şeriat vermiştir. Bu demektir ki, Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şeriatı, önceki şeriatlardan başkadır, önceki şeriatlar da Muhammed *Sallallahu Aleyhi ve Sellem’*a ait şeriat değildir. Zira her rasule müstakil bir kanun ve yöntem verilmiştir, yani şeriat verilmiştir. Bu da Rasul’ün, başkasının şeriatı ile değil de kendi şeriatı ile kayıtlı olduğuna dair bir delildir. Bunun anlamı şudur: İslâm’ın gelmesiyle öncesinde var olan/gönderilmiş olan şeriat neshedilmiştir. Yani uygulamadan kaldırılmıştır. Her ne kadar Kur’an ayetleri içerisinde önceki şeriatların uygulamalarından örnekler ve hükümler var olsa da bu hükmen geçerli olduğu anlamına gelmez. Çünkü İslâm şeriatı önceki şeriatları neshetmiştir.
Yusuf Aleyhis Selam’ın şeriatından örnek olarak şu ayet verilebilir:
قَالُوا جَزَاؤُهُ مَنْ وُجِدَ فِي رَحْلِهِ فَهُوَ جَزَاؤُهُ كَذَلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
“Onun cezası, kayıp eşya kimin yükünde bulunursa işte o (şahsa el koymak) onun cezasıdır. Biz zâlimleri böyle cezalandırırız, dediler.” [Yusuf Suresi 75] Yani o dönemin şeriatına göre hırsızı köleleştirmek hırsızlığın cezasıdır. İslâm şeriatı ise hırsızın cezası olarak, el kesme uygulamasını getirmiştir.
İşte böyle Kur’an’da bizden öncekilerin hükümlerini bize anlatıldığı birçok ayet vardır. Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem ise bu hükümlerden farklı olarak hükümler getirmiştir. Dolayısıyla bu ve buna benzer ayetler bizden öncekilerin şeriatlarına ait uygulamalara delil ve haberdir yoksa bu bizi de bağlayıcı olduğu anlamına gelmez.
Buradan da açığa çıkıyor ki; önceki şeriatlar bize şeriat değildirler. Dolayısıyla hükümlerin kendilerinden çıkartıldığı şer’î delillerden sayılmazlar. Böylelikle Kur’an ve hadiste önceki ümmetlere ait hükümlerden geçenlerin sadece bizden önceki ümmetlere has olduğu, bize ait şeriat sayılmadığı sabit olmaktadır.
Nebiler Tebliğde Günahtan Masumdurlar
Nebi ve rasullerin Allah’ın emrettiği ve yasakladığı fiiller açısından masumiyetleri, onların kesinlikle günah işlememeleri esası üzere akli delile dayanmaktadır. Çünkü herhangi bir günah işlenmesi hâlinde bu durum tebliğe de zarar verir, risaletle ve nübüvvetle çelişir. Bu nedenle rasul ve nebiler Allah’tan aldıklarını tebliğde masumdurlar. Bütün farzlar ve haramlar açısından tamamen masumdurlar. Yani nebi ve rasuller ister büyük ister küçük olsun vacib/farz olan bir fiili terk etmekten ve haram olan bir fiili de işlemekten tamamen uzaktırlar. Diğer bir ifade ile masiyet olarak isimlendirilen ve masiyet olduğu doğrulanan fiilleri işlemekten uzaktırlar.
Nebiler Allah’ın yarattıkları içerisinde en temiz ve seçkin olanlarıdır. Allah’ın dinini yaymak için seçilmiş kimselerdir. Her yönüyle kavimlerine örnektirler. Onlar, Allah’a kullukta, emirlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirme hususunda sadık kimselerdir. Bu nedenle yüce Allah onları günahlardan ve fitnelerden korumuş, hak üzere onları sabit kılmış ve onlara yardım etmiştir.
Yusuf Aleyhis Selam Allah’a davet eden üstün bir peygamberdi. Kendisini Allah’ın davetine adamış bir peygamber hakkında nasıl olur da küfür sistemlerine entegresinden bahsedilebilir? Hükmün sadece Allah’a ait olduğunu haykıran bir peygamberin küfür istemlerinin içerisinde yer aldığını söylemek/iddia etmek küfrü meşrulaştırmak için azim bir peygambere yapılmış çağdaş bir iftira değil midir?
İftiradır, koca bir yalandır ve de büyük bir vebaldir. Allah Azze ve Celle Hz. Yusuf’un neye davet ettiğini bize şöyle haber vermektedir:
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ
“Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emreder.” [Yusuf Suresi 40]
Yine nasıl olur da Rabbi’nin rızasından mahrum olmaktansa zindanlara mahkûm olmayı yeğleyen bir Allah elçisine küfür sistemlerine yer almak gibi büyük bir iftira atılabilir? Günah işlemekten Allah’a sığınan Yusuf Aleyhis Selam bunu ayetin diliyle şöyle ifade etmiştir:
قَالَ رَبِّ السِّجْنُ أَحَبُّ إِلَيَّ مِمَّا يَدْعُونَنِي إِلَيْهِ
“(Yusuf) Rabb’im! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir.” [Yusuf Suresi 33]
Yapılan bu izahlardan Yusuf *Aleyhis Selam’*ın küfür yönetimine ortak olmadığı ve dolaysıyla bugün demokratik seçimlere katılmayı meşrulaştırmaya uygun delillendirme olmadığı açıklık kazanmış oldu.
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir(!)” diyenlerin “Egemenlik Allah’a aittir” diyen bir peygamberi kendi günahlarına ve yaptıklarına alet etmeleri ne büyük bir iftiradır. Allah’ım şahit ol ki biz senin övgüyle bahsettiğin elçin Hz. Yusuf’a atılan bu çağdaş iftiradan, demokrasiden ve demokratik seçimlerden beriyiz…