“BESMELE”NİN FİİLİ VAKIASI VE CUMHURBAŞKANLIK
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيم
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA
Başbakan Erdoğan, Mehmet Ali Şahin'in ‘Erdoğan AK Parti'nin Cumhurbaşkanı adayımızdır’ açıklamasının ardından kürsüye çıkarak uzun bir konuşma yaptı. Konuşmayı ilginç kılan ise, konuşmasına duayla başlamış ve Fatiha suresi ile bitirmiş olmasıydı. Ağzı dualı bir Başbakan’ın Cumhurbaşkanı adayı olması muhafazakâr kesimi ziyadesiyle memnun etmiştir diye düşünüyorum. Lakin ben Başbakan’ın konuşmasını canlı dinlerken bir şey absürtlüğüyle dikkatimi celp etti. Ki o absürtlük(anlamsızlık) Cumhurbaşkanlığı adaylık konuşmasını “besmele” çekerek Fatiha suresinin mealini okuyarak nihayetlendirmesidir. Şimdiden “ daha ne istiyorsun ağzı dualı, Fatiha suresiyle adaylığını açıklayan bir adayımız var” reaksiyonlarının zihinlerde tebader ettiğini tahmin edebiliyorum. Nereye mi varmak istiyorum? Demem o ki, besmelenin fiili hakikatiyle Cumhuriyet’in ve Cumhurbaşkanlığının ciddi manada tenakuz içeriyor olmasıdır. Evet onun için Başbakan Erdoğan’ın Cumhuriyet’ten bahsederken ve sistemin bekçiliğine soyunurken bu işe besmeleyle başlamış olmasını çok absürt karşıladım. Bu besmelenin tabiatına aykırıdır. Fatiha suresini ise hiç dahil etmiyorum bile….!
Gerek besmelenin gerekse Cumhuriyet’in vakıasının izah edilmesinin ardından meramımın daha iyi anlaşılacağını umuyorum.
Besmelenin manası hepinizce malumdur. Lakin dikkat ettiyseniz yukarıda da ifade ettiğim gibi benim esas vurgulamak istediğim nokta besmelenin fiili vakıasının ne olduğudur.
“Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” ne demektir? Başlayacağımız bir işe Allah’ın adını anarak başlamak demektir. Ama başta ünlü müfessir Kurtubî olmak üzere birçok müfessir “Besmele” konusunu izah ederken geldiği mananın salt “Allah adıyla başlamak” demek olmadığını söylemişlerdir. Allah adıyla başlamak, Benim başlamam Allah adıyladır. Buna göre "bismillah" benim (bir işe) başlayışım Allah'ın adı ve rızası doğrultusunda gerçekleşmiş veya sabit olmuştur, demek olur. (Kurtubî)
Yani besmelenin fiili vakıası şudur; kim ki bir iş yapacak olursa yaptığı ya da yapacağı iş Allahu Teâlâ’nın rızasına uygun olmalıdır. Besmele zımnen şunu haykırmaktır; “benim yaptığım işten Allah razıdır.” Bi-ismiAllah deyip bir kimse Allah’ı gadaplandıracak bir işe soyunamaz. Kısacası kişinin yapacağı iş besmelenin teminatı mesabesindedir. Kısacası kuru kuruya Allah adıyla demek değildir besmele… Allah’ın adıyla hareket etmek hükümlerine göre işleri yürütmek demektir. Besmelenin fiili vakıası tabir yerinde ise meşru bir işin altına atılan imzadır.
Şimdi besmelenin gerçekliği bu… Şimdi hatırlayacağınız üzere besmeleyle yan yana yakıştıramadığı absürt gördüğüm konu Cumhuriyet ve Cumhurbaşkanlığı konusuydu. Hal böyle olunca besmelenin fiili vakıasını serdettiğimiz gibi Cumhuriyet’in fiili vakıasını da serdetmek zaruretten olacaktır.
Malum olduğu üzere Cumhuriyet, kelime manası itibariyle çoğulculuk ve çoğunluğun yönetimi demektir. Cumhuriyet rejiminin hüküm/teşri konusundaki açılımı ise şu şekildedir;
Cumhuriyet rejimi teşride yani yasamada gücünü halktan almaktadır. Cumhuriyet rejiminde halk başlı başına yasamanın masdarıdır/kaynağıdır. Halk belirler, halk seçer, halk yapar, halk yasalaştırır ya da halk yasamanın kaynağını oluşturur. Yani kısacası, Cumhuriyet rejiminin temelini şu yaygın ilke oluşturmaktadır; “ Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.” Egemenlik olgusu gücünü ve kaynağını halktan almaktadır. Hiç kuşkusuz Müslümanların nazarında yasamanın/egemenliğin yegâne kaynağı/ hâkimi Allah Azze ve Celle’dir. Yani Şârî’dir.
Egemenlik/ hâkimiyet ve yasama/teşride tek kaynak mutlak manada Şeriat ’tır. Buna yönelik çoklarca ayet- i kerime mevcuttur. Allah Subhânehû ve Teâlâ buyuruyor:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
“Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü Allah'tan daha güzel olan kimdir?” (Maide 50)
Yine Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:
يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُوٓاْ إِلَى ٱلطَّـٰغُوتِ وَقَدۡ أُمِرُوٓاْ أَن يَكۡفُرُواْ بِهِۦ وَيُرِيدُ ٱلشَّيۡطَـٰنُ أَن يُضِلَّهُمۡ ضَلَـٰلاَۢ بَعِيدً۬ا
“...Tâğutu inkâr etmeleri kendilerine emir olunduğu halde, Tâğut
un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” (Nisa-60)
Asıl itibari ile bu naslar Cumhuriyet’in batıllığını sarahaten ortaya koymaktadır. Çünkü Cumhuriyet nizamı, hâkimiyetin yegâne kaynağı olan Şârî’nin ekarte edilip, halkın egemen kılındığı nizamın diğer bir adıdır... Cumhurbaşkanlığı ise bu sistemin başkanıdır. Bu sitemin bekçisidir. Bu sistemin bekası için çalışandır.
Şimdi benim naçizane merak ettiğim şu;
- Nasıl olurda Allah’ın hükümlerinin hiçe sayıldığı Cumhuriyet rejiminin başkanlığına soyunan bir kimse bu işe Allah’ın adıyla başlayabilir?
- Allah’ı gadaplandıracak iş yapacaksın bir de üstüne üstlük o işe Allah’ın adını vererek başlayacaksın. Bu tenakuz değil de nedir?
- Hani “besmele” zımnen meşrû(yani Allah’ın razı olduğu) olan bir işin altına atılan imzaydı? Egemenliğin Allah’tan alınıp beşere verilmesi ne zaman meşru oldu ki bu işlere besmeleyle başlanır oldu?
- Cumhuriyet’in bekçiliğine soyunurken bu işe besmeleyle, Fatihalarla başlamanın, besmele çekerek işlenen her hangi bir cürümden ne farkı vardır?
Ezcümle, ancak Allah’ın razı olacağı işlere Allah adıyla başlanabilir. Hal böyleyken egemenliğin Allah yerine beşere verildiği sistemin adı olan Cumhuriyet’in başkanlığına talip olmak ve bu işe Allah’ın adıyla başlamak tenakuz değil de nedir? Gelin buna da siz karar verin… vesselam