Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünneti’nin İslâm Hukuku’nda ve Müslümanlar nezdindeki konumu, tartışmaya kapalı bir konudur. Sünnet’in yani Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hayatının Müslümanlar açısından önemi, Allahu Teâlâ’nın peygamberini, “alınması gereken güzel örnek” olarak beyan etmesinden gelmektedir.
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem; Allah Subhanehû ve Teâlâ’ya kullukta ve İslâm'ın hakkıyla yaşanabilmesinde “usve-i hasene”dir yani eşsiz ve mükemmel örnektir. Allah Subhanehû ve Teâlâ Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem hakkında şöyle buyuruyor:
[لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيراًؕ] “Ant olsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah’a ve Ahiret Günü’ne kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.” [Ahzap Suresi 21]
Allah Subhanehû ve Teâlâ’nın rızasına nail olmayı umanlar, Naim Cenneti’ni arzulayanlar, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e Firdevs’te komşu olmaya hırs gösterenler için Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in hayatının her noktasında güzel örnekler vardır. O’nun getirdiği alınmalı, nehyettiğinden ise kaçınılmalıdır. Rasul’ün örnekliği, -başka bir ifadeyle- Sünnet’in bir kaç başlıkla ve konuyla sınırlandırılması ve bazılarının yok sayılması, -hafif tabirle- görmezden gelinmesi, asla kabul edilemez. Zira Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
[وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ] “Rasul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının.” [Haşr Suresi 7]
İşte bizler de bu makalemizde; peygamber örnekliği üzerinden “Ordular Aksa’ya” çağrısını okumaya ve Sünnet’teki karşılığını ortaya koymaya çalışacağız. Yeri gelmişken de -yanlış anlaşılmanın önüne geçmek adına- ifade edelim; bizim burada “Sünnet”ten kastımız, “nafile” anlamındaki sünnet değildir. Sünnet, kapsamında farziyet hükmünü taşıyan nebevi bir uygulamadır.
Gazze’de yaşananlar malum...
Mübarek Mescid-i Aksa topraklarını işgal eden, katliam ve gözyaşına sebep olan Allah’ın ve İslâm’ın azılı düşmanı Yahudilerin yaptıkları malum…
Azgın Yahudilerin dünden bugüne uzanan İslâm düşmanlığı ruhu; o da malum…
Bugün Yahudilerin İslâm’a ve Müslümanlara besledikleri düşmanlık, dün Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in dönemindeki Yahudilerin beslediği düşmanlıktan farklı değildir. Hatta önceki peygamberlerin dönemindekinden de farklı değildir.
Onlar, hangi asırda olursa olsun İslâm’ın düşmanlarıdırlar. Hem de en azılılarından... Şöyle betimliyor Allah Azze ve Celle onların haletiruhiyelerini:
[لَتَجِدَنَّ اَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا الْيَهُودَ] “Kuşku yok ki iman edenlere, insanlar içinde en amansız düşmanlar Yahudilerdir.” [Maide Suresi 82] Azim olan Allah doğru söylemiştir.
Huylu huyundan vazgeçmemiş; Yahudiler, Medine’de İslâm Devleti’ni kurup orada İslâm ile hükmetmeye başlayan Peygamberimize ve Müslümanlara her fırsatta düşmanlık yapmışlar ve ihanet etmişlerdir.
Medine’nin en köklü Yahudi kabileleri olan Beni Kurayza, Beni Kaynuka ve Beni Nadr, İslâm’a ihanet etmişler hatta Beni Nadr ihanetinde ve düşmanlığında o kadar ileri gitmiştir ki; Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i öldürme teşebbüsünde bile bulunmuştur.
Peki, azgın Yahudi varlıklarının ihanetleri ve düşmanlıklarına karşı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in uygulaması/tavrı/Sünnet’i ne olmuştur? Bir devlet/güç sahibi olarak ihanetlere karşı nasıl muamelede bulunmuştur?
Buyurun, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ihanet edenlere karşı ortaya koyduğu tavra, birlikte bakalım. Birlikte inceleyelim, bizlere miras bıraktığı Sünnet’ini.
İşte Hendek Gazvesi’nde Rasulullah’a verdiği söze sadakat göstermeyip Müslümanlara ihanet eden Beni Kurayza...
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Hendek Savaşı sonrası henüz üzerindeki zırhını çıkarmamıştı ki Allah’ın emrini getiren, Cebrail Aleyhi’s Selam Rasulullah’a, ordularıyla Beni Kurayza üzerine sefere çıkması gerektiğini söyleyerek şöyle demiştir:
“(Ya Rasulallah!) Siz silahınızı bıraktınız mı? Halbuki biz (melekler) henüz bırakmadık. Şimdi hemen Beni Kurayza’nın üzerine yürüyün!” [Buhari] Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem de derhal Hz. Bilal RadiyAllahu Anh’ı çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nida etmesini emretti: “Sizden hiçbiriniz ikindiyi Beni Kurayza dışında bir yerde kılmasın!” [Buhari] Nihayetinde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ordusuyla birlikte Beni Kurayza üzerine yürüdü ve ihanetlerinin bedelini onlardan sordu.
İşte Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i öldürme teşebbüsünde bulunan ve Rasulullah’a verdiği ahdi bozup müşriklerle anlaşan Beni Nadr…
Bu ihanetin haberini alan Peygamber_SallAllahu Aleyhi ve Sellem_, onları hiç beklemedikleri bir anda ordusuyla kuşatma altına aldı. Haşr Suresi 2. ayette de geçtiği üzere; sağlam kalelerine güvenen Yahudiler, Allah’ın yardımıyla Müslümanların ordusuna mağlup oldular ve Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onları ihanetlerinin bedeli olarak sürgün etti.
İşte Müslümanın namusuna el uzatan ve Müslüman kanı akıtan Beni Kaynuka...
Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanın namusuna el uzatarak İslâm’a düşmanlık yapan Beni Kaynuka Yahudilerinin bulundukları kaleyi ordusuyla kuşattı; on beş gün boyunca muhasara etti ve en sonunda ihanetlerinin bedeli olarak onlar da sürgün edildiler.
Bütün bu örneklerden de anlaşıldığı üzere; Allah’ın Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanlara, İslâm’ın değerlerine yapılan ihanetlere, saldırılara, kınama mesajları ile değil bilakis kılıçla/güçle/orduyla karşılık vermiştir.
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Müslümanlara ve tebaasına sahip çıkmak adına ihanet edenlere, İslâm’a düşmanlık yapanlara ordularıyla karşılık vermiştir. Bugün gasıp Yahudi varlığı “İsrail”in düşmanlıklarının ve işgalinin sonlandırılması adına yapılması gereken de -Rasulullah’ın Sünneti’nde olduğu gibi- orduları seferber etmektir.
Bugün yapılması gereken; unutulan ve üzerinde nerdeyse hiç durulmayan bu Sünneti Seniyye’yi ihya etmektir.
Çok kıymetli Ehli Sünnet müdafisi hocalarım!
Vaaz kürsülerinden; peygamber örnekliğinde adab-ı muaşeret kurallarını anlatan değerli hocalarım!
İbadetleri ve ahlakı birer şer’i hüküm olmaları itibariyle peygamber örnekliğinde en ince ayrıntısına kadar minberlerden cemaate açıklayan hocalarım!
Peygamber örnekliğinde sofra adabından bahseden hocalarım!
Peygamber örnekliğinde komşu ilişkilerinden anlatan hocalarım!
Evet bunların her biri, birer şer’i hükümdür ve bizler için kıymetlidir; başımızın tacıdır. Ancak “öncelikler fıkhı” gereği bugün, Gazze ile alakalı peygamber örnekliğini esas alarak dillendirilmesi gereken; orduların işgale ve katliama son vermek için seferber edilmesi gerektiği şer’i hükmüdür.
İşte bugün vaaz kürsülerinden, minber ve mihraplardan öncelikli ve de ivedilikle en üst perdeden anlatılması gereken; “Filistin’deki mezalime ve işgale, ordularla mukabelede bulunma” sünnetidir.
İşte ihya edilmesi gereken en öncelikli sünnetlerden bir tanesi de budur. Bu sünneti ihya etmek, diğer sünnetlerde olduğu gibi peygamber sevgisinin bir gereğidir.
Sünnet müdafisi bütün hocalarımızı, dillerini peygamber sünnetiyle ıslatan, gönüllerini İslâm’ın ilimleriyle dolduran değerli âlimlerimizi, Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem efendimizin, -ihanet edenlere ordularıyla had bildirmek kaydıyla- fiilî olarak bizlere miras bıraktığı bu sünnetin ihyasına çağrıda bulunuyoruz. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
[مَنْ أَحْيَا سُنَّتِي فَقَدْ أَحَبَّنِي ، وَمَنْ أَحَبَّنِي كَانَ مَعِيَ فِي الْجَنَّةِ] “Kim, sünnetimi ihya ederse, beni ihya etmiş olur. Kim beni ihya ederse cennette benimle beraberdir.” [Tirmizî]