Hepsi Bu Kadar mı?
26 Aralık 2017

Hepsi Bu Kadar mı?

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu geçtiğimiz günlerde, “şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır ve haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın olmaktadır[1] şeklinde bir açıklama yaptı/fetva yayınladı. Bu yapılan açıklama fetva bakımından doğrudur ama söylenmesi icap edenler bu kadar ve tamamen bundan ibaret değildir. Çünkü söz konusu “münker” olduğunda sebep/tezahür bağlamında değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Ne demeye çalışıyorum? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınlamış olduğu bu fetva münkerlerden herhangi bir münkeri nehyetmekle alakalıdır. Ancak yayınlanan bu fetva ile konuyla ilintili olan birtakım gerçeklere ve değinilmesi gereken sebeplere yine(!) temas edilmemiştir. Hakikate dair bir şey söylemiş olmak bütün hakikatlerin açıklandığı anlamına gelmez. İşte Diyanet’in kumarla, içkiyle, zinayla vb. ile ilgili haramlığına dair yaptığı açıklamalar ve irat ettiği hutbelerin tamamı bu kabildendir. Emir ve nehiyler çerçevesinde bir şeyler söylenmiştir ama söylenmesi gerekenlerin tamamı söylenmemiş, yeri geldiğinde en önemlileri pas geçilmiştir. Nasıl ki sineğin rahatsız edici bir hayvan olduğunu ve sakınılması gerektiğini söylemek ama hemen arka mahallede bulunan sineklerin üremesini sağlayan asıl faktörden yani bataklıktan bahsetmemek çözüme dair sıhhatli bir yaklaşım değil hatta üstüne üstlük çözümsüzlük ise zinanın, içkinin, kumarın, noel kutlamalarının haram olduğundan bahsetmek ama bu haram fiillerin asıl kaynağından ve müsebbibinden bahsetmemek de aynı kabildendir. Yani çözümsüzlüktür, eksiktir. Allahu Teala’nın buyruğu şöyledir:

**وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ

“Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.”[2]

Münkere Sebep-Tezahür Bağlamında Bakış

İrşat makamı ya da emri bi’l marûf ve nehyi ani’l münker yapan kurum/cemaat hatta fert bu vazifeyi ifa ederken esasi maksadın hâsıl olmasını murâd etmelidir. Eğer ki münker üzerinden konuyu mercek altına yatıracak olursak; esasi maksattan kasıt münkerin zatını gidermektir. İyiliği emretme ve kötülükten nehyetme vazifesi icra edilirken münkerin/yasaklanmış olanın zatını gidermeye yönelik kasıt güdülmeli ve hamleler bu gerçeği gözeterek yapılmalıdır. Anlaşılmasına katkı sağlayacağını ümit ederek sebep/tezahür bağlamında münkerin değerlendirilmesi meselesine bir örnek getirmek istiyorum. Bir şahıs düşünün ki bu İslâmi hassasiyetlere sahip, iyiliği emreden münkerden de nehyetmeye çalışan birisi olsun. Bu şahsın iki kişiyle karşılaştığını varsayalım; bunlardan birisi uyuşturucu kullanıcısı diğeri de uyuşturucu pazarlayıcısı/satıcısı… Bu karşılaştığı iki vakıada da münkerin varlığı söz konusudur. Ne yapmalıdır? Tabii ki tezahür niteliğinde olan münkeri izale etmek/gidermek yerine tezahüre sebep olan münkere müdahale etmelidir. Yani yöneleceği münker tezahür değil sebep olmalıdır. Çünkü münkerin yaygınlaşmasına sebep olan odur.

Münkerin zatını giderebilmek için münker üreten fabrikanın sona erdirilmesi icap eder ki çevremizi sarıp sarmalamış münkerlerin üreticisi demokratik laik nizamın ta kendisidir. Dolaysıyla içkinin, kumarın, faizin, noel kutlamalarının haram olduğunu söylemek, söylem bakımından doğrudur ama çözüm odaklı değerlendirildiğinde tamama erdirilmesi icap eden eksik bir söylemdir/fetvadır. Eksik söylemi tamamlayacak olan ise demokrasi var olduğu müddetçe nizamın ürettiği münkerlerden kurtulabilmenin vakıası olmadığı gerçeğidir. Dolaysıyla münkerlerden herhangi bir münkerin izalesini isteyen; bunun müsebbibi olan demokrasinin fasitliğinden ve demokrasiyi almanın, uygulamanın haramlığından bahsetmelidir. Bahsetmelidir ki sözün kıymeti ve Allah indinde geçerliliği olsun.

İçkinin haram olduğunu söyleyip bir yılda iki milyar litreye yakın içki tüketimine müsaade veren demokratik laik sistemin yanlışlığına, küfür nizamı olduğuna hatta içki münkerinin tüketilmesine sebep olanın devlet olduğuna dair hiçbir şey söylememek eksik bir fetvadır.

Kumarın, yılbaşına özel olarak da piyangonun haram olduğunu anlatıp altmış milyona yakın milli piyango biletini satmak üzere halka arz eden laik demokratik devlete/nizama ses çıkarmamak, devletin işlediği bu çürüme sessiz kalmak eksik bir fetva ve tutumdur.

Faizle iştigal etmenin haram olduğunu anlatıp, faizi iktisat siyasetinin vazgeçilmezi ve esası olarak gören demokratik laik devlete ses çıkartmamak yanlıştır ve bu fetva/anlatım eksiktir.

Zinanın büyük günah olduğuna fetvalar yayınlayıp, vesikalı hayat kadınların üzerinden vergi tahsil eden ve zinayı suç olmaktan çıkaran devlete fetva yayınlamamak yanlıştır ve büyük bir cürümdür.

Dahası; Allah’ın hükümlerine rağmen hükümler ihdas ederek hükümleri hiçe sayan demokratik rejimin yöneticilerine Allah’ın hükümleriyle hükmetmedikleri için zalim olduklarını söyleyememek eksikliktir ve büyük bir vebaldir.

İrşat makamı ya da emri bi’l marûf ve nehyi ani’l münker yapan kurum/cemaat hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmeden hakkı söylemelidir. Onlar statükonun fetva makamı değil, Allah ve Rasulü’nün fetva makamı olmalıdırlar. Tıpkı şu örnekte olduğu gibi:

“İmam İbn Abdüsselam bir Ramazan Bayramı'nda kaleye gider, sultana bakarak şöyle seslenir: Ey Sultan! Allah; ben sana Mısır'ın mülkiyetini verdim, sen ise içkiye müsaade ettin. Sultan: Öyle bir şey var mı? Sultan'ul Ulema: Evet, filan evde içki ve başka münker şeyler satılıyor, sen ise bu memleketin nimetleri içerisinde yüzüyorsun. İmam, Sultana en yüksek sesiyle sesleniyor, askerler de durup izliyordu. Sultan şöyle der: Ey efendim bunu ben yapmış değilim, babam zamanında olan bir şeydi. İmam İbn Abdüsselam: Sen, ‘Doğrusu biz atalarımızı bir din üzerine bulduk. Elbette onların izinden gideceğiz.’ (Zuhruf 22) diyenlerden misin? der. Sultan hemen bu konuşmanın akabinde hanenin yıkılmasını emreder. Olayı bize aktaran İmam el- Baci şöyle devam ediyor: İmam İbn Abdüsselam Sultanın yanından dönünce (bu olayı yayılmıştı) şöyle sordum: Ey efendim! Hiç korkmadınız mı? Allah'a yemin olsun ki, Allah'ın heybeti kalbimde belirdi; Sultan önümde küçücük kaldı.”

Dolaysıyla Diyanet İşleri Başkanlığı piyangonun haram oluşuna dair yayınladığı fetvayla yetinmemeli, “hepsi bundan ibarettir” edasıyla fetvalar yayınlamamalı, genelde münkerleri özelde ise piyangonun satışını halka arz eden devleti de muhasebe etmelidir. Bu münkeri yaygınlaştıran asıl münker fabrikasının zatını -ki o demokratik laik nizamdan başkası değildir- nehyetmelidir. Etrafımızı sarıp sarmalayan münkerlerin müsebbibinin demokratik laik nizam olduğu fetvasını vermelidir. İşlenegelen günahları üreten asıl kaynağın demokratik laik devlet olduğu gerçeğini söylemelidir. Münkerin tezahürüne yoğunlaşıp asıl müsebbibi konuşmamak, es geçmek temelden yanlıştır ve büyük vebaldir.

Söylenmesi Gerekenler

Mevcut laik sistem insan fıtratına uygun ve kalbe mutmainlik sağlayan çözümleri bir kenara atıp, insan fıtratına muhalif ve hatta insan fıtratını bozan çözümleri insanlar üzerinde tatbik eden beşerî bir sistemdir. Bilinmelidir ki, bütün problemlerin, münkerlerin kaynağı hiç kuşkusuz laik demokratik cumhuriyetin bizzat kendisidir. Laikliğin bize getirisi münker ve günahtır. Nitekim vakıanın gerçekleri söylemek gibi bir huyu vardır. Dönüp bakmak yeterlidir.

Bilinmelidir ki laik demokratik cumhuriyet devleti çatısı altında münkerlerden korunabilmek imkânsızdır. Münker üreten fabrika niteliğinde olan demokratik laik cumhuriyet nizamı var olduğu ve bu nizama yönelik karşıt bir duruş sergilenmediği müddetçe demokrasinin ürettiği münkerlere yönelik verilen fetvalarla yetinmek kanserolojik bölgenin tedavisini ihmal edip lokal bölgeye pansuman yapmaya benzer. Onun için biz de soralım istedik: Söyleneceklerin, anlatılacakların, yapılacakların hepsi bu kadar mı?


[1] http://www.mynet.com/haber/guncel/diyanetten-yilbasi-oncesi-milli-piyango-fetvasi-3552112-1

[2] Bakara 42