Bundan iki sene önce 15 Temmuz’un karanlık gecenin şerrinde, kendilerine TSK içerisinde “Yurtta Sulh Konseyi” olarak isimlendiren bir grup gözü dönmüş subay, kanlı bir darbe girişiminde bulundu. Darbeciler 249 canı katletti. 2196 insan yaraladı. Milyonlarca insan işledikleri cürümlerinden dolayı mağdur edildi.
Üzerinden iki yıl geçen darbe girişimini ve sonrasını birbirimize hatırlamakta fayda var. Umulur ki hatırlatmak, müminlere fayda verir. Hatırlamanızı istediğim olay, ne bir rüya ne bir hayal ürünü, ne de bir efsane... Hemen anlatmaya, hatırlatmaya başlayalım…
15 Temmuz darbe girişimi kime karşı tertip edilmişti?
Darbeyi gerçekleştiren ve onları harekete geçiren saiklere bakıldığında hiç şüphesiz; Türkiye’deki iktidar üzerinden İslâm’a ve Müslümanlara yapılan bir darbe girişimiydi! Hedef İslâm ve Müslümanlardı. Bu sebeple cuntacıların bildirisi laiklik vurgulu ve Müslümanları küçümsemeye yönelikti. Darbeciler**,** Amerikan tipi demokratik rejimi reddetmekte, İngiliz tipi demokrasiyi kabul etmekteydi.
Hatırla, hatırlamanda senin için büyük fayda var! Kimdi bu kanlarınıza susamış darbeciler?
İslâm’a ve Müslümanlara ihanet eden. Kendi halkına silah sıkacak kadar gözleri dönmüş alçak mahlûklardı. Bu kimseler; TSK’daki İngiliz kalıntısı aşırı laik Kemalist subaylar ve bir kısmı “FETÖ”cü subaylardan oluşuyordu.
Peki, bu darbeci hainlerin amacı neydi? TRT’den tüm dünyaya şöyle seslenmişlerdi: “Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal ve hukuk devleti ilkesi üzerine oturan anayasal düzeni yeniden tesis etmek!” Bu kişiler amaçlarını böyle ilan etmişlerdi. Yani amaç daha fazla laiklik ve daha fazla demokrasiydi!
Ya geçtiğimiz günlerde NATO zirvesinde sarmaş dolaş olduğumuz Avrupalı –sözde- “müttefiklerimiz(!)” 15 Temmuz gecesi Müslümanlar katledilirken ne yapmışlardı?
Hatırlayın, İngiltere ve AB ülkeleri, darbenin başarılı olması için bir dizi girişimde bulunmuştu. Darbenin sonucu belli olmadan hiç biri sesini çıkarmadı. İslâm’ı ve Müslümanları hedef alan darbe girişimini, gayrimeşru bir teşebbüs olarak tanımakta, kınamakta çekindiler. Yani 'bekle ve gör' taktiğini izlediler.
Çünkü darbenin kazananı belli değildi. Leşi bekleyen bir akbaba edası ile beklediler. Darbe girişimi başarılı olsaydı. Türkiye’de oluşacak yeni siyasi konjonktürün üzerine saldıracaklardı. Başarısız olduğu takdirde ise Türkiye halkının ve mevcut hükümetin yanlarında olduklarını açıklayacaklardı. Keza böylede oldu.
Hatırlayın! Uçaklara, tanklara, silahlara rağmen gözü dönmüş laiklere, kendi halkına ihanet eden hainlere, istikballerinin esiri olmuş subaylara ve tüm dünyayı karşınıza alarak hangi saikle, kahramanca gücünüzü gösterdiğinizi!
Ne olursunuz hatırlayın, hiçbir zaman unutmayın! Kime güvenerek direndiniz?
Minarelerden yükselen salâ sesini işitiniz, eskiden olduğu gibi işittik ve itaat ettik dediniz. “Ya Allah! Bismillah! Allahu Ekber!” diyerek harekete geçtiniz. Varlığınızı borçlu olduğunuz tek şey için ayağa kalktınız! “La İlahe İllallah Muhammeden Rasulullah*”* diyerek zalimleri karşınıza alarak, İslâm için yürüdünüz.
Sadıklara ne etsin ölüm diyerek**.** Ölüme; “Allah var; gam yok” diye haykırdınız! Sadece Allah’a güvenerek canlarınızı, mallarınızı düşünmeden, Allah katında tek hayat görüşü İslâm, muzaffer olsun diye sömürgeci kâfirlerin ve darbecilerinin karşısına dikildiniz.
15 Temmuz’da kahramansız kalmış yığınlara, kahraman oldunuz! Laiklik ve demokrasi için değil, İslâm için direndiniz. Darbecileri durdurdunuz. Allah’ın yardımı ile başarılı oldunuz.
Sizler bu saikle hareket etmenize rağmen 15 Temmuz sonrası Türkiye’de ne oldu?
İktidar, 15 Temmuz’da can simidi olan İslâmî değerleri, karaya çıkar çıkmaz fırlatıp attı. Türkiye tarihinde darbelerin gerçekleşmesinde eli olan Kemalistler ile el sıkıştı. 15 Temmuz darbe girişimini engelleyen saiklere güvenmedi. Aynı Medine’deki münafıklar gibi; İslâm nizamının, yönetim ve ekonomisine güven duymadı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesine itibar etti.
Darbecilerin amaçlarına hizmet edercesine; Atatürkçülük, Ulusçuluk, Milliyetçilik fikirlerinden yana oldular. Hemen Balyoz ve Ergenekon sanıkları aklandı. Fakat bir önceki darbecilerin ceza evlerinde mahkûm ettikleri 28 Şubat mağduru Müslümanlar için hiçbir şey yapılmadı. Darbeci, Laik ve “FETÖ”cü yargıçlar tarafından haksız ve hukuksuz şekilde sırf İslâmi fikirlerinden dolayı cezalar verilen Müslümanlar, görmezden gelindi.
İslâm Ümmeti’ne sırtlarını dayayıp siyaset yapmak yerine darbeye açıkça destek veren İngiltere ve Avrupa ile ilişkiler güçlendirildi. Yüzyıllar boyunca çakallardan koruduğumuz bu aziz toprakların yeraltı ve yerüstü kaynakları, jeopolitik önemi sırf sömürgeci devletlere yaranmak için peşkeş çekildi.
İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlıklarını Suriye’de bir kez daha kanıtlayan, ABD ve Rusya ile yeni ittifaklar oluşturuldu. ABD ve Rusya’nın talebi ile Halep’i ve İdlib’i “eli kanlı” Suriye rejimine teslim ettiler. Doğu Guta ve Dera yalnız bırakıldı.
Filistin davasına ihanet edildi. 15 Temmuz saikleri ile hareket eden Mavi Marmara şehitlerinin kanı, Yahudi varlığına üç kuruşa satıldı. Sırf ilişkilerini bozmamak için Doğu Türkistanlı Müslümanlar, acımasız Çin Devleti’nin ellerine bırakıldı.
Temiz İslâmi duygularımız, Batı’nın fitne olarak aramıza soktuğu milliyetçi fikirler ile karıştırıldı. İslâmi fikirlerimiz, sırf iktidarda kalmak uğruna milliyetçiliğe ve ulus devlet anlayışına tefsir ve tevil edildi. Allah için sevmek, Allah için kızmak yerine, vatan için sevmek, vatan için kızmak mefhumunu topluma yerleştirdiler.
Allah aşkına! Onlar unuttu, bari siz unutmayın! Artık kim dost! Kim düşman söyleyin!
Türkiye halkının dostu ne ABD, ne de Batı’dır. Sizlerin gerçek dostu Allah’tır. Türkiye’nin gerçek dostu darbeye tekbir sesleri ile “dur” diyen cesur yürekli Müslümanlardır. Müslümanları değil, sömürgeci batılı devletleri dost edinen yöneticilerinize hatırlatın!
Otorite Ümmetin, hâkimiyet Allah’ındır deyin! Kalkın! Raşidî Hilâfet’in ikamesi için harekete geçin. Sizler 100 yıldır İngilizci Laik Cumhuriyet ile bir gün dahi günyüzü görmediniz. Şimdi Amerikancı Demokratik Başkanlık ile de gün yüzü görmeyeceksiniz. Sizler İslâm ile yönetilmeye layıksınız. Sizler, Raşidî Hilâfet’in gölgesinde huzur ve adalet içerisinde yaşamaya layıksınız. Sizler bu toprakların servetlerini korumaya ve dağıtmaya layıksınız. Sizler bu topraklardaki yaşayan halkları tek bir çatı altında birleştirmeye layıksınız. O halde aldatıcıların yalanlarına kanmayın, doğrular ile Raşidî Hilâfet için çalışın.
İzzetin ve kurtuluşun İslâm’da olduğunu unutmayın! Müslümanlara hatırlatın! Umulur ki hatırlatmada Müminler için faydalar vardır.