Maskeli Zirve
20 Eylül 2025

Maskeli Zirve

‘İsrail’in Doha’da Hamas üyelerini hedef alan saldırısının ardından İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ülkeleri Olağanüstü Zirve gerçekleştirdi. Zirveye altmıştan fazla ülke ve hükümet başkanı katıldı. Yediler, içtiler, dağıldılar. Bir an düşündüm;

Yedikleri içtikleri dokunsa, kafa yapsa, maskelerini çıkarıp birbirilerine ve halklarına karşı gerçekleri gizleyemeyecekleri bir frekansa geçseler.

Mesela;

Türkiye, Mısır'a “Refah kapısını neden açmıyorsun, Gazze halkına bir damla su ulaştıramıyoruz, ‘İsrail’ adına gardiyanlık mı yapıyorsun?” dese;

Mısır da Türkiye'ye “Siz Bakü-Ceyhan boru hattının vanasını neden kapatmıyorsunuz. Katliam makinelerinin yakıt tedariğine neden izin veriyorsunuz. Siz bu katliama sponsorluk mu yapıyorsunuz?” dese;

Bunun üzerine Azarbaycan, “Bana gönderme yapıyorsunuz galiba, söz hakkı doğdu” deyip Mısır’a “Daha birkaç hafta önce, ‘İsrail’le 35 milyar dolarlık gaz ithalat anlaşması yaptın. Sen de ‘İsrail’i finanse ediyorsun, bu katliama sponsorluk yapıyorsun!” dese;

Bu arada Katar “Beyler bi dakika, buraya niçin toplandık? Benim egemenlik hakkım ihlal edildi. Aleme rezil oldum. Önce onu konuşalım” diye söze girse, Suud ve Ürdün liderlerine, “‘İsrail’ sizin hava sahanızı kullanarak egemenliğimi ihlal etti ve Hamas üyelerinin bulunduğu konuta saldırdı, hava sahanızı neden açtınız? Beni arkadan nasıl hançerlediniz? Bana bu kalleşliği nasıl yaptınız?” dese;

Bu ülkeler de “Amerika ve ‘İsrail’, İran’a saldırdığında hava sahanı kapattın mı? Topraklarının neredeyse 1/4’ünü Amerikan üssü haline getirmişsin, Büyükelçisinin vizesi olmadan kendi topraklarındaki Amerikan üssüne giremiyorsun, egemenlikten bahsediyorsun, hadi oradan” diye karşılık verseler…

Bu arada İran, “Bana atıf yapıldı” deyip lafa girse, “Beyler, kendinize gelin, şöyle bi silkelenin ve tam da şimdi Siyonizme karşı bir direniş cephesi oluşturalım” deyip, BAE, Suud ve Ürdün'e, “Siz tam tersi bu cepheyi direnişe karşı oluşturdunuz, Aksa Tufanı’nın başından beri ‘İsrail'e gıda sevkiyatı yapan kara koridoru kurdunuz, bu koridoru derhal kapatın, Yahudi varlığına lojistiği keserek onun hayat damarlarını koparın” dese…

Bu ülkeler, “Evet öyle, lakin aması var, ulusal çıkarlarımız, tam da böyle davranmamızı gerektirdi, zira bizim çıkarlarımız ‘İsrail’in bekasını temin etmeyi merkeze alan Amerika’nın çıkarlarıyla örtüşüyor” dese…

Bunun üzerine İran, “Böyle bir kan banyosunun ortasında ulusal çıkar mı düşünülür, sizin dininiz, imanınız çıkarınız olmuş” dese…

Bütün salondakiler hep bir ağızdan İran'a “Hadi ordan!” deyip, “Amerikayla çıkarlarımız örtüştü, Irak ve Afganistan işgalinde Amerika'ya yardım ettik” diyen liderlerinin sözlerini hatırlatsa… ‘İsrail’e ölümcül darbeyi vurmak yerine Büyük Şeytan Amerika’yı günler öncesinden bilgilendiren bir devlet aklıyla nasıl direniş cephesi oluşturalım deseler…

Derken sözü, bu maskeli zirvenin çiçeği burnunda yeni üyesi Suriye alsa ve Türkiye'ye, “Suriye’ye saldıran karşısında bizi bulur” sözlerini hatırlatarak, “Size güvendik sırtımızı size yasladık, ‘İsrail’, topraklarımızı kevgire çevirdi, topraklarımızı size açıyoruz, birlikte ‘kırmızıçizgimiz’ Kudüs’ü alalım; bir Amerikan planı olan iki devletli çözümle Filistin topraklarının %78’ini işgalci Siyonistlere vermek şöyle dursun, ‘Kudüs-ü Şerif’e ait tek bir çakıl taşını dahi vermeyelim’ dese…

Türkiye, Suriye’ye “Dur bakalım, bu işler öyle olmaz, devlet aklı gerektirir, sen gömleği yeni çıkarttın, devrim sürecinde Kudüs ezgileri söyleyen sen, neden ‘İsrail’le normalleşmeye dört nala gidiyorsun? Bakü’de, Paris’te, Washington’da ‘İsrail’ yetkilileri ve bakanlarla görüşmüyor musun? Güvenlik anlaşması yapmıyor musun? ‘İsrail’i 3 kat duvarla güneyden emniyete alan anlaşmayı hangi devletin aklıyla yapıyorsun? Tampon bölge, silahsızlandırılmış bölge ve uçuşa yasak bölge. Neyse seni kınamıyoruz, sana bu aklı veren de biziz” dese;

Tam burada sözde Filistin adına zirveye katılmış olan Mahmut Abbas, devreye girse ve Pakistan’a “Sen Suudi Arabistan’la savunma anlaşması imzaladın. Savunma Bakanın Havace Asıf, nükleer kapasitenizi anlaşma kapsamında kullanabileceğinizi söylüyor. Böyle bir anlaşmaya herhangi bir ülkeden daha çok Filistin ve Gazze'nin ihtiyacı var. Neden gücünüzü, nükleer kapasitenizi bunun için kullanmıyorsunuz?” diye sorsa. Diğer katılımcılar hep birlikte “Hadi ordan! Sen ‘İsrail’in güvenliği mukaddes diyen adamsın!” Senin kutsalın Kudüs değil, ‘İsrail!’” deseler. İçlerinden ilk taşı atacak kimse bulunmadığını anlayana kadar maskeli balo sürüp gitse.

Belki dışarıya yansımıyor ama muhtemelen bir araya geldiklerinde bunları konuşuyorlardır. Yoksa saatler boyunca zirve yapıp günün sonunda “kınama mesajından” başka hiçbir şey yapmamayı nasıl becerebilirler?

Zirvenin sonuç bildirgesi yedi boş A4 sayfasından ibaret! Hiçbir somut adım içermiyor. Diplomatik ilişkilerin kesilmesini, elçiliklerin kapatılmasını, ‘İsrail’in devlet olarak tanınma kararından vazgeçilmesini, bugün ve gelecekte asla normalleşmeyeceklerini, Gazze'ye acil insani yardım koridorunun açılması, askeri bir seferberlik… bunların hiçbirisi yok..

Bildiri, ‘İsrail’in, Katar’a saldırısını gayrimeşru saldırı olarak niteliyor, yani ‘İsrail’in kendisi meşruymuş gibi. Saldırı öncesinde “Hamas liderlerine son uyarım, bir daha uyarı olmayacak” diye tehdit eden, açıkça ‘İsrail’e saldırı vizesi veren Amerika’yı arabulucu olarak görüyor ve Amerikan liderliğindeki uluslararası topluma çağrı yapıyor. Sanki Yahudi varlığını silahlandıran, BM’de 43 defa ateşkes teklifini veto eden büyüğünüz Amerika değilmiş gibi…

Dolayısıyla Gazze'yi kahpe bir düşmanın insafına terk ettikleri iki yılın ardından gerçekleştirilen bu zirve, doruk noktası anlamında acziyetin zirvesidir.

Evet, siz maskeli zirvelerin adamlarısınız! Maskeleriniz takınca halklarınız tarafından tanınmayacağınızı zannediyorsunuz. Artık o maskeler o yüzleri örtmüyor!