Adalet ve iktisat, özellikle günümüz toplumları için fikir, duygu ve meyillerini belirleyen başat faktörlerdir. Bu iki hususta yaşanan sorunlar, toplumları ciddi anlamda etkilemekte ve alternatif arayışına sürüklemektedir. Tarihte, bazı toplulukların isyan etmesine vesile olmuş bu iki kavram, günümüzde uygun şartlar sağlanması hâlinde iktidarları değiştirmeye yeterli gerekçe olmaktadır.
AK Parti, 2002 öncesi Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz ve devletin özellikle dindar kesime yönelik yapılan hukuksuzluklar sonucu, topumun yönelip iktidar ettiği bir partidir. Kısacası, adalet ve kalkınmayı yani iktisadi refahı vaat ederek iktidar oldu.
AK Parti iktidarının ilk iki döneminde yaptığı icraatlar, daha önceki iktidarlarınki ile yapılan kıyaslama sonucunda, AK Parti’nin halk tarafından tekrar iktidara getirilmesine vesile oldu. Ülkeye sıcak paranın girmesi, yabancı yatırımcılar için son derece ayrıcalıklar sağlanması sonucu ekonomide kısmen ve geçici bir ferahlık sağlandı. Buna paralel olarak AK Parti, AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan daha özgürlükçü yasalar, OHAL ve DGM’lerin kaldırılması ve birçok “açılım” ile liberallerin gözbebeği oluverdi. Diğer taraftan jakoben laiklerin baskısı altında ezilen, horlanan ve dışlanan dindar kesimin de dört elle sarıldığı bir parti oluverdi.
Daha sonra, -adına “iktidar sarhoşluğu” mu dersiniz, “menfaat çatışması” mı dersiniz bilmem ama- işler değişmeye başladı. Birlikte iktidar yolunu tutanlar arasında çatlak sesler çıkmaya başladı. Güç ve parayı kontrol eden mevkiler için taraflar birbirine hamle yapmaya çalışırken bunu bir fırsat olarak değerlendirmek isteyen, eski iktidarlar gibi yine jakoben laiklik ile devleti yönetmek isteyen güruh tarafından 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Darbe, bizzat halk tarafından, özellikle dindarlar tarafından engellendi. Bunun akabinde hükümet, iktidarı koruma refleksi ile güvenlikçi bir siyasete döndü. Tıpkı daha önceki iktidarların yaptığı gibi. Mesele, “dış güçlerin saldırısı”, rejimin veya “devletin bekası” meselesine döndü. Aksi bir söylem, en ufak bir eleştiri ihanet ile suçlanır bir dönem yaşandı ki hâlen izleri devam etmektedir. Böylece bir dönem daha iktidar olma imkânını elde etti AK Parti…
AK Parti’nin bu dönemi, kendisi için oldukça puan kaybettirmesine sebep olan sıkıntılı bir dönem oldu. Özellikle hukuk ve iktisat alanında yaşanan sorunlar hiçbir gerekçe ile savunulamaz bir duruma geldi.
Kemalistler ile iş tutularak, İslâmi camialar hedef tahtasına konuldu. Müslümanların itibarını zedeleyecek girişimler yaşandı. Hiçbir şiddet ve/veya cebir eylem ve söylemi olmamasına rağmen yüzlerce Müslüman tutuklandı. Bundan cesaret alan birçok Kemalist, haddini aşarak İslâm’a ve Müslümanlara hakaret etti. İstanbul Sözleşmesi ve gereği yasalar ile aile kurumu, dolayısıyla toplum ahlaki olarak ifsat edildi. İktidar, muhalifi diğer kesimlere yönelik de mevcut yasalara aykırı tutuklamalar yaptı. Kısacası, “hukuk siyasetin köpeğidir” diyen Perinçek’in söyleminin gereğini yaptı. Halk, yargının talimatla karar verdiğini gördü ve sonuçta adalete de güven kalmadı.
Ekonominin durumu da herkesin malumu olduğu üzere çok kötü. Altın, dolar, avro ve sterlindeki yükseliş, kısacası TL’nin bütün paralar karşısında değer kaybetmesi, reel ve resmî enflasyon rakamları arasındaki tutarsızlık, esnafın kan ağlaması, ücretlinin alım gücünün düşmesinin saklanması, manipüle edilmesi mümkün olmayacak bir raddeye ulaştı. Aynı şekilde iktidar çevresinin olağandışı bir zenginliğe ulaştığı gerçeği de saklanamıyor.
İktidar, bu saatten sonra başkanlık sisteminin avantajları anlatarak halktan destek alamayacağını biliyor. Halk, “devletin bekası” söylemini artık yapılan hukuksuzluklar için bir gerekçe olarak görmemektedir. Yine iktisatta yaşanan sıkıntılar için “dış güçlerin oyunu” lafına da kimse inanmıyor. Dolayısıyla 2002 öncesi benzeri bir ortam oluşmuşken benzer bir çözüm ile ortaya çıkmak kaçınılmaz olmaktadır.
Görünen o ki hukuk ve ekonomideki bu olumsuzluklar, mevcut iktidar için bir beka sorunu olma dercesine ulaştı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu iki alanda bir reforma gidileceğini ifade etti. Önce Merkez Bankası Başkanını, sonra Maliye ve Hazine Bakanını değiştirdi. Aynı anda Adalet Bakanlığı bünyesinde “İnsan Hakları Eylem Planı” adı altında bir çalışma başlattı. Son günlerde katıldığı bütün programlarda bu iki hususta yapılacak reformlardan bahsetti.
Yapılacak reformlar işe yarar mı, bilinmez. Lakin dön dolaş aynı noktaya gelmek ve aynı sonucu elde etmeyi düşünmek, toplumun hafızası ile alay etmektir. Aslında karşısında, kurulduğundan bu yana, Müslüman halkın inançları ile uğraşmayı, laikliği dayatmayı kendisine esas iş edinmiş ve sicili oldukça kabarık bir CHP olduğu müddetçe “kötünün iyisi” muamelesini görmeye devam edecektir. Lakin yeni sistem gereği %50+1 kolay görünmemektedir.
Benim merak ettiğim, hukuk alanında yapılması düşünülen reformlar içinde, buzlukta donmaya bırakılan “çözüm süreci” var mıdır? Ya da şu süreçte güvenlikçi siyaset ile yaklaştıkları “Kürt Meselesi” ile ilgili yeniden bir “kardeşlik” vurgusu ortaya çıkacak mıdır? Eğer düşünülen reformlar daha çok Sol-Kemalistler içinse, boşa kürek çekilir. Çünkü AK Parti, Kemalistler için ne yaparsa yapsın, onlara ne kadar benzemeye çalışırsa çalışsın Kemalistler onu, onları asla sevmeyecektir. Fırsatını bulduklarında onları bir kaşık suda boğacaklardır.
Düşünülen reformlar, bir sonraki seçimde iktidar olmak için ise yeterli olmayacaktır. Olası bu reformlar, ancak bazı koalisyonlar için bir zemin olabilir. Yani Cumhur İttifakı’na yeni partiler katmak veya Millet İttifakı’ndan bazı partileri koparmak şeklinde mümkün olacaktır. Dolayısıyla seçimde kilit bir rol oynayan “Kürt oyları” önem arz edecektir.
İnancımız gereği her meseleye İslâm’ın penceresinden bakmak zorundayız. Hem tarih hem de realite bize şunu göstermektedir: İslâm dışı bir nizam, hangi şekli ile uygulanırsa uygulansın hiçbir zaman ne adaleti ne de kalkınmayı sağlamayacaktır. Beşerî kanunlar ne kadar değişirse değişsin -ki aciz olandan çıktığı için değişmeye mahkûmdur- hiçbir zaman insanları mutlu etmeyecektir. İnsanları, tutkularının ve buzdolabının kölesi hâline getiren kapitalizm can çekişiyor ve devamı için sürekli makyajlamalar yapılıyor.
Tüm bu sebeplerden hareketle Müslümanlara, -renkleri, şekilleri ve isimleri ne olursa olsun-, İslâm dışı sistem ve partileri desteklemeyi bırakmaya bir kez daha davet ediyorum. Bizleri dünya ve ahirette huzurlu ve izzetli kılacak, Rabbimizin kemale erdirdiği İslâm nizamını hayat sahnesine taşımak için çalışmaları gerektiğini tekrar hatırlatıyorum. Geçen bunca zamanda demokrasi ile İslâm’ın geleceğini düşünen Müslümanların da artık gerçeği görmelerini umut ediyorum; geçen bu süre içinde laik, demokratik sisteme entegre edilme uğraşı sonucunda “İslâm” diye bir dertleri kalmışsa…
___
#KapitalizmÇöktüÇözümİslam
#DemokrasiYalanÇözümİslam