Çok Uzaksınız!
24 Nisan 2020

Çok Uzaksınız!

Dün, bir süre boyunca bir konu üzerinde video kaydı yaptım. Gece de sahura kadar bu videonun kesilip biçilmesi işlemleriyle yani “edit” işlemleri ile uğraştım. Sahura doğru bitti. Projeyi kaydetmeye çalıştığımda telefonumda yeterli yer olmadığı uyarısı ile karşılaştım. Ben de nasıl olsa program, projenin içerisindeki medyaların hepsini kaydetti diye düşünerek ilgili video dosyalarının ham hallerini de içeren birçok dosyayı telefonumda yer açmak amacıyla sildim. Bir de ne göreyim? Video düzenleme programı, projenin içindeki videolarınız bulunamıyor uyarısı veriyor. Saatlerce saniye saniye düzenlediğim ve artık kaydedip tamamlamak üzere olduğumu düşündüğüm çalışma neredeyse yok olmuştu. Aklıma hemen sildiğim videoları kurtarmak geldi. Neyse ki, resim ve videolarım yedekleniyordu. Oradan dosyaları geri aldım. Ancak hala video düzenleme programı o videoları tanımıyor. Bu da benim bu konudaki amatörlüğüm. Henüz yolun başındayım.

Dün, 23 Nisan’dı. Bu tarihte “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak yıllardır kutlamalar yapılır. 23 Nisan 1920’de Ankara’da Meclis açılmıştır. Asırlardır “Hüküm ancak Allah’ındır” diye iman etmiş bir millete “egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu” kandırmacası yutturulmaya çalışılmıştır. Aslında, “artık Allah’ın hükümleri değil, bu mecliste yapılacak yasalar geçerli olacaktır” dendiği gündür bu tarih! 3 Mart 1924’de ümmetin kalkanı Hilâfet kaldırıldıktan sonra 23 Nisan 1924’te “23 Nisan” gününün bayram olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Her yıl İslâmi şiarlara uygun olmayan farklı kutlama şekilleriyle bir kesim tarafından kutlanır.

Dün, farklı bir gündü… Halka kutlama yapmak yasaktı. Halka zaten koronavirüs sebebiyle sokağa çıkmak da, bir araya gelmek de, cemaatle namaz kılmak da hatta Cuma namazı, teravih namazı kılmak da yasak. Peki, bu insanlar neden kendilerinin koyduğu kuralları da çiğneyip kalabalık bir şekilde Anıtkabir’e yürüdüler? Ramazan’ın dahi ertelenmesi tartışıldı; oruç tutmak vücudun direncini düşürür mü yoksa arttırır mı… bunlar konuşuldu ancak “Anıtkabir’e gitmesek mi?” denmedi. İlginç değil mi?

Millet, “daha fazla insana bulaşmasın” diye tecrit kurallarına uyuyor, çoluk çocuk günlerdir evlerde; siz çıkıyorsunuz cümbür cemaat kabir ziyareti yapıyorsunuz. Milletten, ümmetten, insanların dertlerinden, toplumun durumundan fersah fersah uzaksınız; siz bir vadidesiniz, halk başka vadide… Millet açken, saraylarda verdiğiniz yemeklerdeki yemek menülerinde bunu görüyorduk, şimdi de halk “aman diğer insanlara zararımız olmasın, ne gerekiyorsa onu yapalım, evde kalınacaksa kalalım” diye düşünürken milletin vekilleri, bakanları sosyal mesafe dahi gözetmeden bu töreni nasıl icra edebildiler?

Töreni ve törene katılanları eleştirmek, camiler kapalıyken Anıtkabir ziyaretinin yapılmasının mantıksızlığını vurgulamak, Müslümanlara başlarındaki yöneticilerin ne kadar halktan uzak yaşadıklarını göstermek için dün akşam Twitter’da “#AnıtkabirSerbestCamiYasak” tag’i altında binlerce tweet atıldı. Sokaklarda cenaze marşıyla başlayan birçok marşın çalındığı, havai fişeklerin atıldığı, ıslıkların çalındığı saat 21:00 sularında bu tag Türkiye gündeminde TT listesinin ilk sırasındaydı.

Hanım, bu hengamenin yaşandığı zamanda çocukları uyutmaya çalışıyordu. 5 yaşındaki Eslem kızım sormuş “Anne, Ramazan geldi diye mi böyle kutlama yapıyorlar?” Hanım da Müslümanların ancak iki bayramı olduğunu, bu kutlamaların İslâm ile bir alakasının olmadığını anlatmış. Daha iyi anlasın diye kendi hayatından da bir örnek vermiş. Hollanda’da ilkokula giderken öğretmenleri, yılbaşı gelince çocuklara bir çorap getirip camın kenarına asmalarını istiyormuş; Noel Baba’nın çorabın içine şeker, çikolata bırakacağını söylüyormuş. Küçük çocuklar da buna inanıyor tabii. Gerçekten de çorabın içinde ertesi sabah şeker, çikolata buluyormuş çocuklar. Hanım, bizim kayınvalideye soruyormuş. O zaman, annesi de böyle bir şeyin uydurma olduğunu güzelce anlatıyormuş. Sonra öğretmene sorduğunda, o da ben koydum şekerleri diye itiraf ediyormuş.

Dün, kim ne yaptıysa, nereye gittiyse, kimleri razı etmek için nerelerde bulunduysa, ne işler yaptıysa hepsi Rabbimizin melekleri tarafından kayıt altına alındı. Daha önce yapmış olduğunuz her şey de kaydedilmişti; iyilikleriniz de kötülükleriniz de… Sevaplarınız da günahlarınız da… Dikkat edin, laik Kemalistleri razı edeceğiz derken, bugüne kadar kaydedilen varsa şahsi hayır işleriniz de boşa gitmesin!

قُلْ هَلْ نُنَبِّئُكُمْ بِالْاَخْسَر۪ينَ اَعْمَالاًۜ اَلَّذ۪ينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَهُمْ يَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ يُحْسِنُونَ صُنْعاً

“De ki: Size, (yaptıkları) işler bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi? (Bunlar) iyi ve güzel işler yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları boşa giden kimselerdir.” [Kehf 103-104]

“Şahsi hayır” dedim, çünkü ne AKP’den, ne CHP’den ne de başka bir demokratik partiden bugüne kadar Müslümanların hayrına bir icraat çıkmamıştır, çıkmayacaktır. Çünkü, sistem kapitalist laik demokratik bir sistemdir. Yapılan her şey tiyatrodur. İslâmi cenaha hoş gözükmek için de tiyatro sahnelenir, Kemalist cenaha hoş gözükmek için de tiyatro sahnelenir. Herkesin çorabına biraz şeker, çikolata konur. Gaye, iktidarı korumak, taraf kazanmak, tepki çekmemek, çok ses getirmeden işleri ABD’den gelen direktifler çerçevesinde tutup şahsi menfaatleri de gözetip yürütmektir.

Ben video kaydetme ve düzenleme konusunda henüz amatörüm, hata etmiş olabilirim; Rabbim ve melekleri hata etmezler, kayıtlarınız hiçbir şekilde bozulmaz ve silinmez.

Bugüne kadar, Allah’tan korkup, O’nu razı etmeye çalışıp Allah düşmanlarına kafa tutmanız gerekirdi. Lakin siz her sınavınızda, Allah’a kafa tutup Allah düşmanlarına tarafgir oldunuz. Onlarla birlikte olduğunuzda “biz de sizlerle birlikteyiz, bir Müslümanlarla ancak alay ediyoruz mu?” diyorsunuz? Çünkü her haliniz, sanki Müslümanlarla alay ediyormuşsunuz gibi. Çok uzaksınız çok. Milletten ve milletin dertlerinden çok uzaksınız. Koronavirüs süreci, sizlerin de sisteminizin de ne kadar batıl, ne kadar samimiyetsiz olduğunu tüm Müslümanlara gösterdi. Peki, şimdi soruyorum, kayıtlar açılıp hesap görüldüğü vakit ne yapacaksınız?

اِقْتَرَبَ لِلنَّاسِ حِسَابُهُمْ وَهُمْ ف۪ي غَفْلَةٍ مُعْرِضُونَۚ

“İnsanların hesap vakti yaklaşmıştır. (Oysa) onlar, gaflet içerisinde, ilgisiz, yüz çevirmiş hâlde (yaşamaya devam etmektedirler).” [Enbiya 1]

İşte bu samimiyetsizliğiniz sizin ve sisteminizin sonunu getirecek. Siz, İslâm’ın ve Müslümanların temsilcisi olmaktan çok uzaksınız! Ümmet, Allah’ın hükümleri ile yönetecek bir yöneticiye, bir Halife’ye o kadar muhtaç ki… İşte, biz bunun için ümmet ile birlikte, halkın içinde yaşıyoruz, onlarla birlikte çalışıyoruz ki ümmeti koruyup gözetecek, onların dertleriyle dertlenecek bir Halifeleri olsun!

لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ

“Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.” [Saffât 61]

___

#RamazanArınmaZamanı