7 Ekim'de Hamas'ın başlattığı Aksa Tufanı'nın daha ilk saatlerinden itibaren nasıl ki küfür milletleri saflarını sıklaştırıp birbirlerini Müslümanlara karşı birlik olmaya çağırdıysa tüm İslâm beldelerindeki Müslümanlar ile birlikte Türkiye'deki Müslümanlar da iktidara orduları Aksa'ya göndermeleri ve Müslüman Gazze'yi kâfirlere karşı korumak için hak üzere bir blok oluşturmaları çağrısında bulundu.
Rabbimiz de böyle buyurmuyor mu? **“İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve düşmanlık hususunda yardımlaşmayın.” [Maide 2] ** Halkımıza öncülük ederek Hizb-ut Tahrir'in “Ordular Aksa'ya, Mehmetçik Gazze'ye” çağrıları elhamdulillah ki Müslüman kamuoyunda gerekli değeri ve icabeti gördü. Kamuoyunun yanı sıra kamuoyuna yön veren kanaat önderleri de bu çağrıya kayıtsız kalmadı ve tabanlarına bu katliamları durduracak ve yahudilere haddini bildirecek biricik çözümün askeri müdahale olduğunu anlattı. Allah hepsinden razı olsun.
Hizb-ut Tahrir gerek konsolosluklar önünde gerekse meydanlarda bıkmadan, usanmadan orduların Aksa'ya gönderilmesi ile bu işin çözülebileceğini anlattı.
İktidarın ve Kemalist cenahın tüm hedef gösterme çabalarına rağmen halkımız bu çağrıyı destekledi ve meydanlarda “Ordular Aksa'ya” dedi. Meydanlarda "Ordular Aksa'ya" diyerek iktidara nasihatler etti. Cumhurbaşkanının Gazze için yaptığı mitingde de bizler halkımızın Gazze'ye olan sevgi ve hassasiyetine şahitlik ettik.
Halk gür bir sesle "57 lider bir Halife etmiyor" dedi ve "Ya orduları Aksa'ya gönderin, ya da Ümmet'e yol açın." diyerek büyük bir tepki ortaya koydu. Öyle ki Kemalistler, iktidar ve avaneleri, halkımızın bu hayırlı teveccühünü tevhid bayrağı üzerinden manipüle etmeye çalıştıklarında Türk halkı buna izin vermedi.
Gazze'deki soykırımdan ne zaman söz açılsa "Ordular Aksa'ya" sözcükleri ağızlardan dökülüverdi. Müslümanlar, "Gasıp yahudi ile ticareti durdurun" çağrılarında bulunarak iktidarı bu ticaret üzerinden de muhasebe etti. Sadece Türkiye ile kayıtlı kalmayıp halkı Müslüman tüm beldelerde bu çağrılar yükseldi. Müslümanlar Gazze'de meselenin çözümünü idrak etti etmesine lakin 57 Müslüman ülkenin yöneticisi yahudileri koruyan demir kubbe olduklarını göstererek en ufak bir eylemde dahi bulunmadı ve küfür milletleri ile birlikte aynı safta yerlerini aldılar.
Gelelim meselenin başka bir yüzüne... 31 Mart'ta yaşadığı hezimeti iktidar, birtakım ekonomik sebeplere bağlayarak kamuoyunu manipüle etmeye çalışsa da aslen kendileri de biliyor ki bu halk 7 Ekim'in ilk saatlerinde Gazze'yi ekonomisinin önüne koydu bile. İktidar sahipleri meydan meydan gezerek Gazze'ye sahip arayan bu halkın arayışlarının karşılıksız bırakılmasının bir cezasının olacağını kestiremediler. Gazze'yi sahipsiz bırakarak efendilerini memnun edeceklerini düşünenler, Müslüman halkın onların efendilerinden daha güçlü olduğunu hesap edemedi. Gazze konusundaki talepleri karşılanmayan Müslüman halkımız Allah'tan korkarak iktidarın cürümlerine ortak olmamak için sandığa gitmeyerek kapitalist nizama sırtını döndü. Türkiye ile birlikte diğer Müslüman ülkelerde iktidarda bulunan işbirlikçi rejimlerin Gazze halkının karşısında yahudilerin ise yanında yer aldıkları artık sır olmaktan çıkmıştır. Müslüman halklar işbirlikçi rejimlerin ihanetini görmekte ve onları devirecekleri günleri iple çekmektedir. Zira Ümmetimiz artık sahih bir liderliğin ekmek ve sudan daha fazla önem arz ettiğinin bilincine vardı. Ümmete asıl çağrımız ise şudur: Kapitalist nizama sırtınızı dönmeniz yetmez. Bu tavrınızı İslami hayatı yeniden başlatmak için Raşidi Hilâfet Devletini kurma çalışmalarına katılarak taçlandırın.
"De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir." [Tevbe 105]