İZ Mİ BIRAKIYORUZ, İS Mİ?
03 Aralık 2020

İZ Mİ BIRAKIYORUZ, İS Mİ?

Doğan her yeni günde milyonlarca insan doğuyor, milyonlarca insan ölüyor. Bazı insanlar sessizce doğuyor, bir gölgelenimlik sürede yaşıyor ve kimse farkına varmadan sessizce ölüp gidiyor. Bazı insanlar da öylesine bir hayat sürüyor ki ölümleri olay oluyor ve günlerce gündemden düşmüyor. Hatta yıllarca anlatılıyor. Futbolcular, sanatçılar, oyuncular, devlet adamları, bir şekilde şöhret olmuş insanlar… Ölümlerinin ardından geride bıraktıklarıyla çokça konuşuluyorlar. Şu kadar eser bıraktı, şu kadar gol attı, şöyle dans ederdi, şöyle şarkı söylerdi vesaire. Ömürlerini yaptıkları işlerine adamış bu insanlar öldüklerinde bıraktıkları bu izlerle anılıyorlar.

Peki, dünyada çok rağbet gören, takdir toplayan bu işlerin daha doğrusu “izlerin” ahiretteki karşılığı ne? İnsanların nezdinde olduğu gibi Allah’ın nezdinde de değerli mi yapılan bu işler? Yoksa dünyada iz bırakan bu işler ahirette kara bir lekeden ibaret olan “isten” başka bir şey değil mi! O çok övülen eserleri Rabbimiz de övüyor mu? Dünyada yapılan işlerin ahirette de güzel bir karşılığının olması için ne gerekir? Tüm bu soruların cevabı oldukça açık ve nettir.

Bu dünyada da ahirette de amelleri değerli kılan İslam’dır, La ilahe illallah düsturudur. Kişi Müslüman olup yaptığı işi ihlasla yaptığı zaman bu dünyadaki amellerimiz ahirette alnımızda kara bir is olarak değil ak bir iz olarak karşımıza çıkar. Bâtıl yolda milyonlarca eser bıraksanız da kimsenin yapamadığı (muhteşem)işler yapsanız da ihlasla insanlar altında gölgelensin diye dikilen bir fidandan daha kıymetli olmayacaktır. Şu ölümlü dünyada bize düşen uzun veya kısa olan ömrümüzü Allaha adamak, küçük, büyük fark etmeksizin sâlih amel işlemek. Kıyametin kopacağını bilseniz de elinizdeki fidanı dikin hadisindeki sır da bu olsa gerek. Öyleyse gelin, bizden geriye bir “is” değil bir “iz” kalsın.