Bugün ölmeden önceki son gününüz olduğu söylense ne dersiniz? Ne düşünürsünüz? Aklınıza ilk ne yapmak gelir? Korkar mısınız? Endişelenir misiniz? Kalpleriniz titrer mi? Eyvah sadece bir günüm mü kaldı dersiniz yoksa zaten bir gün öleceğimi biliyordum mu dersiniz? Hemen harekete mi geçerdiniz? O güne kadar yapmadıklarınızı ya da yapamadıklarınızı yapmaya mı koyulurdunuz? Ama sadece bir gününüz kaldı bir güne o kadar çok şey sığacak mı?
Bazılarımız bu sorulara “Ben zaten her gün Allah’ın rızasına uygun yaşamakla meşguldüm.” “Keşke birkaç günüm daha olsaydı Allah’ın rızasını kazanmak için bütün hayırlı amelleri yapardım.” “İslam daveti için elimden geleni yapmakla yetinmez daha fazlası için çabalardım.” cevaplarını verebilir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah, “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar. “Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor” derler. Allah buyurur: “Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!” [Mü’minun 112-114]
Bir söz vardır ya “Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür; o da bugündür.” Anı yani bugünü yaşamak ve bugünün işini yarına bırakmamaktır hayattaki hedeflerimizin başrolü. Hayatımızı buna göre yaşamak, buna göre şekillendirmek ve ahiret için çalışmaktır asıl hedefimiz. Bu yüzden ahirete dünya penceresinden değil dünyaya ahiret penceresinden bakabilmektir önemli olan.
Bu bakış açısı ile hayatımızı şekillendirirsek eğer işte o zaman Allah’ın rızasına göre bir hayat yaşamış ve ahirette de kazananlardan oluruz. Bu bakış açısı insanı İslami davet için canla başla çalışmaya sevk eder. Karşısına ne kadar zorluk çıkarsa çıksın canı pahasına bu yolda devam eder. Çünkü Müslüman bir kimse için ikinci bir gün daha yoktur. Bugün hala nefes alıyorsak ve kalbimiz atıyorsa şükretmeliyiz ve tüm insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkarmak için, köklü bir değişim için tüm gücümüzle çalışmalıyız. Her günümüzü her saatimizi hayırlı ameller ile doldurmalı, hayır yolunda yarışmalıyız. Çünkü Müslüman bilir ki hayat kısa ve ölüm yakın...
Tıpkı Sahabe-i Kiram gibi… O güzide önderlerimiz hayata sadece bir gün olarak bakıp o günü de Allah Azze ve Celle’yi ve Rasulullah (sav)’i razı etmek için yaşadılar. Bakın Ebu Ubeyde bin Cerrah (ra) kendi durumlarını bize nasıl betimliyor: “Vallahi öyle zor hâllerden geçtik ki perçemleri beyazlatırdı. Başımıza öyle musibetler geldi ki sarsılmaz dağları parçalardı. Çarpışma meydanlarındaydık ve gelgitlere biniyorduk. Acılardan içiyor, şiddetli akıntılara kapılıyorduk. Burunlar üzerimize kibirle aksırıyordu. Göğüsler (bize karşı) öfkeyle tutuşuyordu. Dudaklar (bize karşı) tuzakla bileniyordu. Sabahları akşamı beklemiyorduk. Akşamları da sabahı beklemiyorduk. Hayattan ümitsiz kalmadıkça herhangi bir iş gerçekleşmiyordu. Yine de mallarımızı, analarımızı, halalarımızı ve amcalarımızı Rasulullah (sav) için harcıyorduk.”
İşte bütün meselemiz budur: Sahabeler gibi hayata bakmak, onların penceresinden dünya ve ahiret hayatını görmek, onlar gibi İslam davetini yüklenebilmek.
Sahabeler için başta söylediğim cümle bir anlam ifade etmeyecekti. Onlara eğer bugün ölmeden önceki son gününüz diye söylense hayatlarında hiçbir şey değişmeyecekti. Çünkü onlar zaten her gününü son günleri gibi yaşıyordu. Sabahları akşamı, akşamları sabahı beklemiyorlardı. Hayat dediğimiz bu kısa sürenin her bir saniyesini dolu dolu, Allah’a ibadet ederek, O’nun rızası için savaşarak geçiriyorlardı. O’nun dinini yeryüzüne yaymak ve daima hakim kılmak için üstün bir çaba gösteriyorlardı. Bu yüzden de onlar asr-ı saadet dönemini yaşamış ve isimleri günümüze kadar önder şahsiyetler olarak gelmiştir.
Peki ya bizler? Bizler de onlar gibi hayata “bir gün” olarak bakabiliyor muyuz? Yoksa ölümün bize uzak olduğunu düşünerek hayatımızı bu düşünce üzerinden mi şekillendiriyoruz? Ölümün herkes için kaçınılmaz bir gerçek olduğunu hatırlarımızdan bir saniye bile çıkarmamamız gerekir. Eğer bunu unutmaz ve bu gerçeğe uygun bir hayat sürersek bizlerde sahabeler gibi Allah’ın rızasına nail olabiliriz. Hayata daima ahiretin penceresinden bakabilmek duasıyla…
“Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz.” [Enbiya Suresi 35]
Sümeyye Şeyma GÜVENİLİR