Ekranların Gölgesinde Kaybolan Hayat
13 Ekim 2025

Ekranların Gölgesinde Kaybolan Hayat

Günümüzde teknoloji, hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Sabah uyanır uyanmaz elimizi telefona uzatıyor, gece uyumadan önce son kez ekranı kontrol etmeden rahat edemiyoruz. Özellikle gençler için sosyal medya, oyunlar ve uygulamalar adeta nefes almak kadar doğal görünüyor. Ancak bu alışkanlık zamanla bağımlılığa dönüşüyor ve farkında olmadan gerçek yaşamdan uzaklaşmamıza sebep oluyor.

Eskiden aile sofraları uzun sohbetlerin yapıldığı, kahkahaların yükseldiği yerlerdi. Şimdi ise çoğu evde aynı masa etrafında oturan bireyler, birbirinin yüzüne değil, telefon ekranına bakıyor. Ebeveynler çocuklarıyla bağ kurmakta zorlanırken, gençler de yalnızlaşıyor. Çünkü artık çoğu insan paylaşmak için yaşıyor; yaşadığını paylaşmak yerine.

Gençler dijital dünyada özgür hissettiklerini düşünseler de bu özgürlük çoğu zaman görünmez zincirlere dönüşüyor. Bir fotoğrafın kaç beğeni aldığı ya da bir videonun kaç kez izlendiği, özgüveni ve mutluluğu belirler hale geliyor. Oysa gerçek dostluklar, başarılar ve sevgiler sayıların değil, samimiyetin üzerine kurulur.

Burada en büyük sorumluluk ebeveynlere düşüyor. Çocuğuna “Telefonu bırak!” diyen bir anne-baba, aynı anda saatlerce ekran kaydırıyorsa, sözleri inandırıcılığını kaybediyor. Çocuklar öğütlerden çok gördüklerini örnek alır. Bu yüzden aile içinde önce büyükler kendi kullanım alışkanlıklarını dengelemeli, sonra gençlere rehberlik etmelidir.

Dijital bağımlılık sadece zaman kaybı değildir. Aynı zamanda duygusal bağları zayıflatır, dikkati dağıtır ve üretkenliği azaltır. İnsan, en değerli anlarını ekran başında tükettiğinde, geriye dönüp baktığında gerçek bir yaşam yerine sadece sanal izler bulur. Ve bu fark ediliş çoğu zaman çok geç olur.

Peki çözüm nedir? Öncelikle farkında olmak. Kendimize şu soruyu sormalıyız: “Ekrana bakarken kaç anı kaçırdım?” Ardından küçük adımlarla ekran süremizi kısaltabilir, aile içinde telefonsuz zamanlar belirleyebiliriz. Gerçek dostluklara, yüz yüze sohbetlere, birlikte yapılan etkinliklere daha çok yer açmalıyız. Çünkü teknoloji bize fayda sağlamak için var; hayatımızı yönetmek için değil.

Tam da bu noktada Yüce Allah’ın şu ikazını hatırlamalıyız: “Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 8)

Zaman, gençlik, sağlık ve teknoloji de bize verilmiş birer nimettir. Onları nasıl kullandığımız, sadece dünyadaki huzurumuzu değil, ahiretteki hesabımızı da belirleyecektir.

Bugün önümüzde çok net bir tercih var: Hayatımızı ekranların soğuk ışığına mı teslim edeceğiz, yoksa sevdiklerimizin gözlerine bakarak gerçek anılar biriktirerek mi yaşayacağız? Unutmayalım ki teknoloji sadece bir araçtır; biz ona hükmedersek fayda sağlar, bizi yönetmesine izin verirsek ömrümüzü çalar.

Genç ya da yetişkin, hepimiz aynı imtihanın içindeyiz. Ömrümüzü parmaklarımızın ucunda tüketmek mi istiyoruz, yoksa birbirimizin yüreğinde iz bırakmak mı? Bu noktada Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“İnsanoğlu, kıyamet günü şu dört şeyden sorguya çekilmedikçe yerinden kıpırdayamayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nereden kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiğiyle ne amel ettiğinden.” (Tirmizî, Kıyâme, 1)

Bu hadis bize çok açık bir hakikati hatırlatıyor: Ömür, gençlik, mal ve ilim… Hepsi birer emanet ve her emanetin bir hesabı var. Bugün elimizdeki zamanın büyük bölümünü ekranlara harcıyorsak bunun da yarın hesabını vereceğiz. Bu farkındalık bizi daha dikkatli yaşamaya sevk etmeli.

Yine başka bir hadisinde Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:

“İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kıymetini bilmez: Sağlık ve boş vakit.” (Buhârî, Rikak, 1)

Düşünelim: Sağlığımızı yitirince değerini anlıyoruz, boş vaktimiz dolup gidince kıymetini fark ediyoruz. Oysa bu ikisi bize verilen en büyük sermaye. Eğer bu sermayeyi ekranların başında tüketirsek, geriye ne bedenimizin huzuru kalır ne de ruhumuzun dinginliği.

O halde çözüm bellidir: Vaktimizi bilinçle yönetmek, hayatımıza denge katmak ve gerçek bağlara öncelik vermek. Ailemizle geçirdiğimiz bir saatlik samimi sohbet, yüzlerce çevrim içi mesajdan çok daha değerlidir. Bir dostla içilen bir çay, binlerce “beğeni”den daha kalıcıdır. Rabbimizin bize verdiği nimetleri faydalı işlerde harcamak, hem dünyada huzur hem de ahirette kurtuluş getirir.

Öyleyse gelin, hayatımızı yeniden gözden geçirelim. Ekranların gölgesinde kaybolmak yerine, sevdiklerimizin kalbine dokunalım, iyilikler üretelim, faydalı bilgilerle ömrümüzü süsleyelim. Çünkü gerçek huzur ekranlarda değil; Rabbimizin rızasında gizlidir.

Rabbimiz bizlere vakitlerimizi bereketli kullanmayı, sağlığımızı hayır yolunda tüketmeyi ve ömrümüzü O’nun hoşnut olacağı işlerle değerlendirmeyi nasip etsin.

Hira Nur Akdemir