AK Parti Gelmeden Önce İslamî Akideyi Tek Esas, Şer'i Hükümleri Tek Ölçü Alan Kadınların Adı Vardı
25 Haziran 2020

AK Parti Gelmeden Önce İslamî Akideyi Tek Esas, Şer'i Hükümleri Tek Ölçü Alan Kadınların Adı Vardı

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin mecliste yaptığı konuşmada “AK Parti gelene kadar kadın kelimesinin adı yoktu Türkiye’de!” dedi.

https://www.milligazete.com.tr/haber/4923796/ak-partili-zenginin-sozleri-tepki-cekti-kadinin-adi-yoktu?fbclid=IwAR1Bp_7TmckEC12V2oZ2UadYBzWpfsQdXI9091igAUM6TWAFvRin89KSsIU

Allah Subhanehu ve Teala insanı, hayvandan farklı muayyen bir fıtrat içerisinde kadın ve erkek olarak yaratmıştır. Kadın insan olduğu gibi, erkek de bir insandır. İnsani özellikler açısından erkek ile kadın arasında fark yoktur. Hayat kavgasına dalmaları için, Rabb’imiz onları insanlık vasfıyla yaratmıştır. Erkek ve kadın olarak her ikisine de bir toplumda yaşamalarını takdir etmiştir. Böylece Allah insana birtakım tekliflerle hitab etmiş, insanı teklif ve hitaba mazhar kılmıştır. Şeriatları da insan için indirmiş, insanı tekrar diriltecek, onu muhasebe edecek, cennete ve cehenneme koyacaktır. Bunun için Allah kadın ve erkek ayrımı yapmadan insanı tekliflere mazhar kılmıştır.

“Ey insanlar biz, sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık. Tanışasınız diye sizi kabile ve halklara ayırdık.” [Hucurat 13]

İnsanlar kendilerine vahyedilen şeriatlardan uzaklaştıkça kadının konumu ve fıtratına yaklaşımları kadının yaratılış maksadına ihanet derecesine varmıştır. Şüphe yoktur ki kadının konumunu ve fıtratını hedef alan ihanetleri, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kendisine vahyedilen inkılabi bir hareketle ortadan kaldırmıştır, kadına fıtratına ve konumuna uygun bir şekilde yerini iade etmiştir.

“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim." (Veda Hutbesi)

Alemlere rahmet olarak gönderilmesiyle birlikte, kadınlar onun liderlik ve gözetiminde altın çağını yaşamaya başladı. O kadınları ne sosyal hayatın dışına itti ne de tamamen sosyal hayata dahil etti. Bilakis o kadınları yaratılış maksadına uygun emirleri açıklayarak kadınları adeta korunaklı kaleler içerisine aldı ve onlara Rabb’lerini razı etme yollarını gösterdi. Bu durum İslami düşünce ve ahkamdan uzaklaşıncaya dek devam etti. Müslümanların zihinlerine arız olan gayri İslami fikirler, kadına yaklaşımda da kendini gösterdi. Müslümanların Devletinin yıkılması ile birlikte, Allah Subhanehu ve Teala’nın arzı her alanda fesada uğradı ve maalesef bu fesadın en büyüğü kadınları buldu.

Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte zaten değeri eksiltilmiş olan kadınlar ikinci sınıf insan muamelesi görmeye başladı. Rabb’inin vahyine muhattab, kul olarak yaratıp şereflendirdiği kadın, Cumhuriyetle birlikte bir zulüm sarmalının içerisine itildi. Kapitalizmin kadına reva gördüğü bu zulüm sarmalı dakik bir bakış ile bakıldığında iki perde halinde önümüze çıkacaktır.

2000’li yıllara kadar, İslam’dan uzaklaşmış toplumda kadın sistematik bir şiddete maruz bırakıldı. Kocası ve birinci derece akrabaları tarafından sürekli aşağılanıp horlandı ve şiddetin her türlüsüne maruz kaldı. Bu saydığımız akrabaları tarafından olan zulümdür. Toplumda, aklına, sözlerine ve amellerine değer verilmeyen bir kadın profili oluşturuldu. Kadını aşağılamak maksadlı “Kadının sırtından sopayı, karnından da sıpayı eksik etmeyeceksin.” sözlerini atasözü diye ağızlara dolanmasını sağladılar. Kadınlara yönelik bu İslamdan olmayan bakış ve davranışlar artarak devam etti, öyle ki sinema filmeri ile bu bakış pekiştirildikçe pekiştirildi. Yeşilçam Sineması aktörleri filmelerinde kadınlara attıkları tokatlarla karizma sahibi oldular. Buradan esinlenerek, erkekler kadınlarını ne kadar çok döverse çevrelerinde o kadar çok itibar sahibi olur, fikri yaygınlaştı. Bu ümmet adeta felç olup hiç tepki vermeyen adamların tepkisizliği ile canlı yayınlarda kadınların dövülmesini ve bunu ballandıra ballandıra anlatan hayasız TV programlarını izledi.

2000’li yıllara gelindiğinde ise onca yılın aşağılanmışlığının intikamını alması için kadınlara fırsatlar verilmeye başlandı. Kapitalizm ve İstanbul Sözleşmesi’ni bu intikamda kullansın diye de adeta ayaklarının altına serdi. 2000 yılından önce şiddete uğrayıp sesini çıkarmayan kadın muteberken; 2000 yılından sonra da güçlü, ayaklarının üzerinde duran, erkeği iktidarından edip onu toplumun nazarında acınacak hale getiren kadın muteber oldu.

Değerli kardeşlerim; kapitalizmin merhale merhale kadını düşürdüğü durumu kısaca özetlemeye çalıştım. Biz kapitalizmin kadına reva gördüklerini tek tek anlatmaya kalkışırsak elbette yapılan zulmün çokluğundan buna gücümüz yetmeyecektir. Peki, bu bozuk anlayışlar, fikirler ve ameller bize nasıl bulaştı hiç düşündük mü? Değerli âlim Takiyyuddin en Nebhani bunun sebebini şöyle açıklamaktadır:

“Bu fikri sıkıntının ve doğruyu anlamaktan sapmanın sebebi şudur: Batı hadaratı ve kültürünün bize karşı açtığı acımasız savaş neticesinde Batı, düşünce ve anlayışımız üzerinde tam bir hakimiyet kurdu. Batı hadaratının düşünce ve anlayışımıza hakim olması, hayat ile ilgili anlayışlarımızı, eşyaya ait ölçülerimizi, İslam’a karşı ruhlarımıza kök salmış bulunan İslamî gayret ve mukaddesata saygınlığımız gibi, köklü kanaatlerimizi değiştirdi. Batı hadaratının bize karşı kazandığı bu zafer, hayatın her alanında ve bölümünde yaygın hale geldi. Bu yaygınlık, içtimaî sahayı da etkisi altına aldı. Bu durumlarla birlikte kadınlara yönelik ifrat ve tefrit bakışları bertaraf etmek isteyen birtakım çalışmalar da başladı. Bunlar bu mücadelelerini verirken İslamî akideyi tek esas, şer'i hükümleri tek ölçü olarak kabul etmek yerine, aklı araştırmalarına esas kabul ettiler. Maslahatı akla göre belirlediler.”

İşte bugün AK Parti Grup Başkanvekili’ne de bu sözleri sarfettiren budur. Hastalığı tedavi etmek yerine bozuk fikirleri ile hastalığın ölümcül olması için çalışmaktadırlar.

Değerli okuyucular; hayatın her alanı ile alakalı sahih çözümler ortaya koyan İslam, elbette kadına ve onun konumuna yönelik en uygun çözümleri de belirlemiştir. Kapitalist Demokratik sistemin ve diğer beşerî sistemlerin gölgesi altında, özelde Müslüman kadının genelde ise tüm kadınların karşılaştığı sıkıntılar ve zorluklar ancak kendisinden hayat fışkıran İslam Şeriatı ile yok edilebilir.

Kadınların maruz kaldığı şiddet, fıtratının kaldırmasının mümkün olmadığı kavvamlık, mahrum bırakıldığı siyasi, hukuki, eğitim hakları ile uğratıldığı fakirlik ancak pek yakında ikamesi gerçekleşecek olan Raşidi Hilafet ile son bulacaktır. Tıpkı asırlarca İslami Hilafet Devleti’nin gölgesinde emniyet içinde ve haklarına ulaşmada hiç bir zorluk yaşamayan önceki Müslüman kadınlar gibi onure olacaklardır.

“Sizden hayra çağıran iyiliği emredip kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” [Al-i imran 104]

Ve siz değerli kardeşlerimizi de özelde kadınların, genelde ise ümmetin tüm evlatlarının karşı karşıya kaldıkları zulmü ve yığınla sorunları giderecek, onlara layık olduğu gerçek değeri verecek olan Raşidi Hilafet Devleti’nin yeniden ikamesi için çalışmaya davet ediyoruz.

“Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar.” [Saffat 61]