Bu yıl Ramazan ayına Gazze’de mezalimin gölgesinde girdik. Rahmet ayı Ramazan azap ayına dönüştü. Normalde Ramazan’da şeytanlar bağlanır. Lakin bizim şeytanlarımız daha bi azgınlaşıyor. Demek ki Ramazan’da bağlanan ‘cin’ şeytanlarıymış. İns şeytanlarını kim bağlayacak?
Normalde aynı anda ayaklarını yere vursalar, zelzele meydana getirebilecek sayıda bir ümmet, ama tek bir komuta merkezi, tek bir devleti, tek bir halifesi olmadığı için harekete geçemiyor.
Canları, malları, namusları, izzet ve şerefleri koruması gereken yöneticilerimiz ve emrindeki ordularımız zincire vurulmuş. Evet, Bu zincire vurulma, bu bağlanma hali hilafetin bakiyesi topraklarda ulus devlet sınırlarına hapsolma ile başladı.. Biri İngiliz diğeri Fransız iki harita mühendisinin (Sykes-Pcot) çizdiği sınırlarla bölündük ve zincire vurulduk. Hiçbirinin diğerine yardımının dokunamayacağı bir uluslararası düzen-l-e bağlandık.
Bu sebeple küfür milleti Yahudi varlığına destek noktasında birlik olurken Allah'ı bir, Rasûl'ü bir, Kitab'ı bir, kıblesi bir İslam ümmeti birlik olamıyor. Kahredici bu azabı rahmet ayında izliyor.
Aslında ümmetimiz birliği şiddetle arzuluyor… Bu ümmet Ferhat ve Şirin gibi birbirlerine olan aşkından/düşkünlüğünden beton duvarları deldi. Sosyal mecralarda o videoyu gördünüz değil mi? O firavun rejiminin Gazze sınırına ördüğü beton duvarları delen Mısırlılar Gazze’ye ekmek uzatıyorlardı. İşte bu, ümmetin birlik için can attığı, canından geçtiğinin kanıtıdır. Bu ümmet İngiliz ve Fransız harita mühendislerinin çizdiği ve yöneticilerinin nöbet beklediği sınırları delmiştir. Bu ulus devletin ümmet vicdanında gömülmesidir. Bu hadise, “o an” en az Doğu ve Batı Almanya’yı ayıran Berlin duvarının yıkılması kadar tarihi bir andır.
Evet, bu ümmeti bölen ümmet coğrafyasındaki yönetimlerdir. Allah'ı bir, Rasûl'ü bir, Kitab'ı bir, kıblesi bir ümmetin devleti neden bir değil? Neden 57 devleti var? Bu ümmeti kim bölüyor? Kim bölücü? Hocalarımız, hatiplerimiz Allah aşkına artık dinin birliği emreden naslarını çaresiz Müslümanlara değil yöneticilere hatırlatınız… “Bu bölünmüşlüğe artık son verin, bir araya gelin.. sömürgecilerin çizdiği sınırları kaldırın” şeklinde yöneticilere sesleniniz..
Bakınız bu ümmet renkleri, dilleri, mezhepleri, meşrepleri farklı olmasına rağmen hac’da bir araya gelebiliyor, birlikte vakfeye duruyor, birlikte tavaf ediyor, bir tek imamın ardında Kabe’de birleşebiliyor. Bir tek imamın/devlet başkanının ardında da birleşebilir. Onları namazda birleştiren dini hükümler devletlerini de birleştirebilir. Bunun için dinin yönetimle ilgili hükümlerine bağlanmak yeterlidir.
مَن بايَعَ إمامًا فأعطاهُ صَفقةَ يَدِهِ وثَمَرةَ قَلبِه، فليُطِعْه ما استَطاعَ، فإنْ جاءَ آخَرُ يُنازِعُه فاضرِبوا عُنُقَ الآخَرِ
Kim bir imama bey‘at eder, onun elini sıkar, kalbinin meyvesini ona verirse (gönül rızası ile ona bağlanırsa) güç yetirdiği ölçüde itaat etsin. Şayet bir başkası onunla çekişmek için çıkarsa o sonradan çıkanın boynunu vurun” (Müslim, “İmâre”, 46)
Hadisin bir başka varyantı şu şekildedir.
مَن أتاكُمْ وأَمْرُكُمْ جَمِيعٌ علَى رَجُلٍ واحِدٍ، يُرِيدُ أنْ يَشُقَّ عَصاكُمْ، أوْ يُفَرِّقَ جَماعَتَكُمْ، فاقْتُلُوهُ
“İşiniz (yönetimle ilgili işleriniz) bir adam (Halife) üzerinde karar kılınmışken birisi gelip sizin birliğinizi parçalamak ve cemaatınızı bölmek isterse onu öldürün.” (Müslim, “İmâre”, 14)
Müslümanların siyasi otoritelerinin bir olmasının gerekliliğine delalet eden hadisi şerifler hemen anlaşılabileceği gibi açık. İkincisine dahi izin vermeyen dinimiz 57’sine izin verir mi? İslam tevhid dinidir. Bunun siyasi yansıması devlette birliktir. İslam aleminin Büyük Şeytan’ın bağlarından kurtulabilmesi ve coğrafyamızda cirit atan ins şeytanlarını da bağlayabilmesi birlik olmasıyla mümkündür. Devletlerini, güçlerini, ordularını, ekonomik ve insan kaynaklarını birleştirmesiyle mümkündür.
Aslında 180 gündür yaşadığımız bu acılı süreç bizlere 57 ülkenin bir tek halife etmediğini, ümmetin birliğini sağlayacak yegane sistemin Hilafet olduğunu göstermiş oldu. Batı’nın biçimlendirdiği düzen-ek-le bağlanmış-zincire vurulmuş iktidarların da boş olduğu, demokrasi oyununun nasıl bir aldatmaca olduğunu da göstermiş oldu.
Ümmet olarak birliğe çok değer veririz. “Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz böyle bir günde” birliğe, dirliğe vurgu yapan çok klişe deyişler vardır. Birlik bizim için kutsaldır. Doğrudur da… Lakin ne üzerine olacağı ıskalanan birlik edebiyatı demogojiden ibarettir. Mesela kilisede birlik olmaz. Mesela kıbleye yönelmemiş kimsenin ardında –papaz değil imam da olsa- cemaat olunmaz. Cem olmak, cemaat olmak ancak kıble yönünde ve istikamet üzere olmakla mümkündür.
O halde bütün bu deneyimlerden sonra gerçek bir değişim için yönümüzü, kıblemizi doğrultma zamanı. İşte Ramazan, işte Kur’an ayı, fabrika ayarlarına dönmemiz için bizlere fırsatlar sunan mubarek bir zaman. Demokratik süreçlerin aldatıcı labirentlerinden çıkıp İslam fikrinin aydınlığında yol alma zamanı.
Ümmetimizin vahdetini sağlayacak Hilafeti siyasi sahneye çıkarmak için yeni bir fikir, vizyon ve siyasetle gayretlerimizi birleştirme zamanı. Nübüvvet modeli üzere Hilafet, Nübüvvet modeli üzere mücadele ile birlikte olur. Bu ramazan ümmetimizin vahdetini sağlayacak Hilafet için birlik zamanı olsun.