Yazık ki bir asrı aşkın süredir ümmet-i Muhammed kendisine ait gerçek gündemlerden uzak bir şekilde farklı gündemlerle manipüle ediliyor. O ümmet ki gündeminde cihat vardı, kelime-i Tevhit sancağını dünyanın tepesine dikmek vardı, hak vardı, mazlumları zalimin elinden kurtarmak vardı, “batılı nasıl izale ederiz?” sorusu vardı, alemlerin Rabbini razı etmeye çalışmak vardı. Şükür ki yine var ancak sürekli manipüle ediliyor. Farklı yönlere tevcih ediliyor, başka gündemlerle günleri işgal ediliyor.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu konu edinmesi ile birlikte üçüncü videosundan sonra bir aydan fazla süredir ülkenin gündeminde -resmî merciiler gündem etmemeye çalışsalar da- Sedat Peker ifşaatları var. Anlattıkları şeyler aslında herkesin bildiği şeyler. Nasıl mı? Şöyle ki; elbette anlattığı şeyler isim isim, yer yer, zaman zaman herkesin bildiği şeyler değil. Yani kimin, nerede, ne zaman, ne şekilde iş tuttuğunu halk bu şekilde bilmiyordu. Ancak herkes yolsuzluğu, adam kayırmacılığı, güçlünün zayıfı ezdiğini biliyordu. Sedat Peker’in bu kadar çok izlenmesinin sebeplerinden biri de belki de budur. Yani malumu ilam edenin bizzat bahsedilen haksızlıkları yapan faillerin cenahından biri olması...
“Hırsızlar” derler, “çalarken değil paylaşırken kavga ederler”. Görünürde konu Peker’in onuru ve kızları ama geri planda neyi paylaşamadılar orası gün gün ortaya çıkıyor, çıkacak. Sedat Peker bildiğimiz aynı Sedat Peker; tövbe falan ettiği yok. Yani Allah yoluna girdiğinden dolayı şeytan taşlamıyor. Yine Türkçü, Turancı, milliyetçi, seküler bir adam kendisi. Karşı taraf da öyle. Öyleyse denebilir ki; ihtilaf gerçekten bir şeyleri paylarken ortaya çıkmış. Yoksa zihniyet aynı, yol aynı... Tabi Peker’in tüm bu yaptıklarını bağımsız/kendiliğinden yaptığını varsayarsak doğrulara doğru bir yolculuğu olabilir. Ki gördüğüm kadarıyla Sedat Peker dejavu yaşıyor. Konu biraz farklı da olsa Peker 2000’li yıllarda çıktığı “Sisler Bulvarı” isimli televizyon programında gazetecilere verdiği cevaplarda bugünküne benzer şeyler söylemiş. Mesela, o zaman kendisine hakaret edip ahlaksız diyenlere karşı bunu diyemeyeceklerini, okul çağında iki oğlu olduğunu bugün kızları için söylediğini o gün oğulları için de söylediğini görüyoruz.
Peker’in ifşaatları ayan olanı beyan etmekten başka bir şey değil. İçeriden biri olması dikkatleri celp ediyor. Tutup burada tek tek ifşaatlar üzerine birilerinin yaptığı gibi derin(!) analizler yaparak vakit kaybedecek değiliz. Asıllardan meselelere bakan biz Müslümanların diyeceği şey şudur:
Bu yolsuzluklar olurken hepiniz oradaydınız!
Bu hukuksuzluklar olurken hepiniz oradaydınız!
Bu haksızlıklar olurken hepiniz oradaydınız!
Millet açlıktan kırılırken, hep beraber israf içinde beraberdiniz!
Ümmeti manipüle ederken hep beraberdiniz!
Laik-seküler-kapitalist düzen Müslümanlara zulmederken hepiniz oradaydınız!
Kokuşmuş düzen için adam harcarken hep beraberdiniz!
Suriye’den, Filistin’den, Irak’tan ve sair İslâm beldelerinden gelen acı haberlere kör, sağır, dilsizken hep beraberdiniz!
Kendi menfaatiniz söz konusu olduğunda son merminize kadar savaşıp Ümmet mevzubahis olunca reel politik hesapları öne sürerken hep beraberdiniz!
Siz var ya siz, zihniyet olarak hâlâ berabersiniz! Hâlâ aynı yerdesiniz; hâlâ hepiniz oradasınız!
Size diyeceğimiz şey; gözlerin dehşetle yerinden fırlayacağı gün gelmeden önce tevbe edip Allah’tan af dilemeniz ve açığı kapatmak için İslâm ve Müslümanların hayrına gece-gündüz demeden çalışmanızdır. Değilse Allah belanızı versin, düşün bu ümmetin yakasından! Onların dünyalarını da ahiretlerini de mahvediyorsunuz.
Müslüman Türkiye halkına da diyeceklerim şunlardır:
Vallahi, kötülerden kötü beğenmek zorunda değilsiniz. Bugün Peker’in yaptığı ifşaata sarılarak iktidara saldıran muhalif partilerden de size hiçbir hayır gelmez. 20 yıl önce de başkaları vardı iktidarda o zaman da vardı bu pislikler. Çünkü bu kokuşmuşluk sistemsel bir kokuşmuşluktur. Allah’ın tertemiz şeriatı varken bu kokuşmuş köhne düzenlerin yeri, tarihin çöplüğüdür. Denebilir ki: “İyi de kime inanalım, nasıl yapalım?” Vallahi başınızı kaldırırsanız, bunu kendinize dert edinirseniz içinizde “Allah’ın şeriatı hâkim olsun” diye gece gündüz çalışan, sizden hiçbir ücret istemeyen samimi Müslümanları muhakkak göreceksiniz. Mecbur değilsiniz sizi aldatanlara, güveninizi ve değerlerinizi istismar edenlere… Başımıza gelen bu kokuşmuşluk, bu zillet zaten âlemlerin Rabbinden uzak oluşumuzdan ve şeriatının hayatımıza hâkim olmamasından dolayı değildir de niçindir, Allah aşkına!
Âlemlerin Rabbi bizi dosdoğru yola çağırıyor. Bu çağrıya kulak verdiğimizde sinekleri İskender sanmayı, cüceleri yüceltmeyi bırakacağız. Tek ölçümüz hak olacak. O zaman herkes istediği gibi ortalıkta at koşturamayacak, istediği kavramları istismar edemeyecek; hakka muvafakati nispetinde değerli olacak hakka muhalefeti nispetinde de muhasebe edilecektir. Bu gerçeği anladığımız, bu gerçeklerin “trend topic” olduğu yarınlarda buluşmak ümidiyle…
[يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا۠ وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ اَلَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَد۪يدٌۜ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَهُمْ مَغْفِرَةٌ وَاَجْرٌ كَب۪يرٌ۟ اَفَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُٓوءُ عَمَلِه۪ فَرَاٰهُ حَسَناًۜ فَاِنَّ اللّٰهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَٓاءُ وَيَهْد۪ي مَنْ يَشَٓاءُۘ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَاتٍۜ اِنَّ اللّٰهَ عَل۪يمٌ بِمَا يَصْنَعُونَ] “Ey insanlar! Allah’ın verdiği söz gerçektir. Dünya hayatı sakın sizi aldatmasın, o aldatma ustası/şeytan da Allah hakkında sizi kandırmasın. Şüphe yok ki şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman edinin/bilin. Çünkü o kendisine uyacaklara yakıcı ateşin mahkûmlarından olsunlar diye çağrıda bulunur. İnkâr edenler için çetin bir azap vardır; iman edip dünya ve ahirete yararlı işler yapanlara ise bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. Kötü işleri hoşuna gidip de onları güzel bulan kimse (ile böyle olmayan bir) mi? Allah dilediğini sapkınlık içinde bırakır, dilediğini de doğruya iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helâk etme. Allah onların yaptıklarını elbette biliyor.” [Fatır Suresi 5-8]