Koronavirüs dünyanın tek gündemi hâline geldiği günden beri, “bu virüsün arkasında kim var?”, “nasıl ortaya çıktı?”, “biyolojik bir silah mı?”, “yeni dünya düzeninin bir parçası mı?”, “korku psikolojisinin bir ürünü mü?”, yoksa “ilahi uyarı mı?” gibi sorular soruldu ve bu sorulara cevaplar arandı. Bu konuda birçok komplo teorileri yazıldı, çizildi, tartışıldı…
“Şüphesiz ki bunda düşünen insanlar için ibretler var” diyebileceğimiz hadiseler yaşandı! Dünyanın süper devletlerinin tüm tedbirleri yetersiz kaldı; virüs milyonlarca insana ulaştı, on binlerce insan hayatını kaybetti! Milyarlarca insanın hayatı alt-üst oldu; tüm sosyal etkinlikler iptal edildi, sağlık sistemleri çöktü, ekonomiler dibe vurdu. İşyerleri, okullar hatta parklar dahi kapatıldı; sokağa çıkma yasakları, karantina uygulamaları başlatıldı.
Elbette hiçbir bela ve musibet sebepsiz gelmez. Nebiler, rasuller ve salih müminlerin başına gelen bela ve musibetler onların imanlarını artırmak ve makamlarını yükseltmek içindir. Ancak bugün bizim başımıza gelen bu tür bela ve musibetler kendi ellerimizle yaptıklarımızdan ve “tövbe edelim” diye başımıza gelenlerdir.
وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ
“Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” [Şura 30]
Peki, neden her yerde bu kadar bela ve musibet insanlığın başına geliyor? Bizler ne yapıyoruz da Allah insanlara bunları takdir ediyor? Şüphesiz bunun en önemli nedeni; biz Allah’ı unuttuk ve O’ndan gelen dine hakkı ile tâbi olmadık! Biz Allah’ın hükümleri ile hükmeden İslâmi bir hayatı (Râşidî Hilâfet Devleti’ni) inşa edemedik! Allah’ın kitabını mahcur bıraktık! Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetine sarılamadık! Biz günahların aleni işlenmesine, farzların terk edilmesine alıştık! Biz iyiliği emretmeyi, kötülüklerden sakındırmayı ve İslâm davasını taşımayı terk ettik! Biz İslâm kardeşliğini tesis edemedik! Ahireti değil, dünyayı tercih ettik! Yeryüzünde mazlumların yanında değil zalimlerin arkasında yer aldık!
ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” [Rum 41]
Meseleye derin, aydın baktığımızda virüsün arkasında bütün insanlığı aciz bırakan, tüm güçlerin güçsüzlüğünü ortaya çıkaran tek ve yegâne güç sahibi âlemlerin Rabbi olan Allah’ın kudretini görüyoruz. Biz korona, deprem, sel, tusunami, kasırga, rüzgâr gibi bela ve musibetlerin bir imtihan vesilesi ve ayet olduğuna iman ediyoruz. Biz bunların zalimler için azap nedeni, Müslümanlar ve tüm insanlar için Allah’tan bir uyarı, nasihat, ikaz olduğuna iman ediyoruz.
عَن الطَّاعونِ ، فَأَخبَرَهَا أَنَهُ كَانَ عَذَاباً يَبْعَثُهُ اللَّه تعالى عَلَى منْ يَشَاءُ ، فَجَعَلَهُ اللَّهُ تعالَى رحْمةً للْمُؤْمنِينَ ، فَلَيْسَ مِنْ عَبْدٍ يَقَعُ في الطَّاعُون فَيَمْكُثُ في بلَدِهِ صَابِراً مُحْتَسِباً يَعْلَمُ أَنَّهُ لاَ يُصِيبُهُ إِلاَّ مَا كَتَبَ اللَّهُ لَهُ إِلاَّ كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ الشَّهِيدِ
“Taun hastalığı, Allah Teâlâ’nın dilediği kimseleri kendisiyle cezalandırdığı bir çeşit azaptı. Allah onu müminler için rahmet kıldı. Bu sebeple tauna yakalanmış bir kul, başına gelene sabrederek ve ecrini Allah’tan bekleyerek bulunduğu yerde ikamete devam eder ve başına ancak Allah ne takdir etmişse onun geleceğini bilirse, kendisine şehit sevabı verilir.” [Buhari, Müslim]
Bütün günahlarımıza rağmen âlemlerin Rabbi olan Allah bizleri terk etmedi! Korona gibi salgın hastalıklar iman etmiş kullar için azap değil rahmet nedeni olabilir. Çünkü Allah kullarına zorluk, eziyet, sıkıntı vermek için değil aksine kullarına merhamet etmek imtihan eder. Kulları gafletten kurtulsun, rehavete düşmesin, niçin yaratıldığını unutanlar uyansın, nimetlerin kıymeti anlaşılsın, şükredip amel edilsin, günahlara tövbe edilsin diye imtihan eder. Biz imtihanda olduğumuzu anlar, almamız gereken bütün tedbirleri alır ve Allah’ın emir ve nehiylerine uygun hareket ederek kulluğumuzu en güzel şekilde ifa edebilirsek bu musibet şerre değil hayra vesile olabilir.
Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Allah’ın güç ve kudretini gösteren güneş tutulması, gök gürlemesi, kuvvetli yağmur yağması, kuraklık olması, şimşek çakması gibi vakıalarda Allah’ı anmış, namaz kılmış, dua etmiş ve ashabına namaz kılmayı, dua ve tövbe etmeyi, sadaka vermeyi, köle azat etmeyi tavsiye etmiştir. Biz de bugün Allah’ın güç ve kudretini gösteren, tüm zalim sistemleri aciz bırakan bu meselede Allah’ı anmalı, O’na itaat etmeli, O’nun dinini yeryüzüne hâkim kılmak için çalışmalıyız.
İşte Batı dünyasında birçok insan bu uyarı vesilesi ile hastanelerde, sokaklarda, çarşılarda Müslümanlar gibi Allah’a secde ederek yalvarıyor. Yüzyıllarca ezanın yasaklı olduğu ülkelerinde ve kiliselerde ezanlar okunuyor, dualar ediliyor. Küfrün başı laik Trump “İşimiz göklere kaldı” deyip dua günü ilan ediyor ve şimdiye kadar savaştıkları Allah’tan yardım istiyor!
Bugün hâlâ birilerinin depremleri fay hatlarına, kuraklığı küresel ısınmaya, sel, kasırga ve hortumları tabiat kanunlarına, yaşanan sıra dışı hadiseleri vahşi doğaya, ölümü virüse bağlamaları hatadır. Bunlar ancak vesilelerdir. Vesilelerin asıl sebebi ise Allah’ın takdir etmesi ve dilemesidir. Bu yüzden vesileleri konuştuğumuz kadar asıl takdir eden güç ve kudreti, Allah’ı anmalı ve O’nun takdirini, hikmetini, vahyini hatırlamalı ve ona göre tedbir almalıyız. Hastalık, deprem gibi afetlerden korunmak için tedbir aldığımız gibi günahlardan, küfür ve şirkten korunmak için de tedbirler almalıyız. Bugün bütün bu yaşananlara rağmen ilahi hikmeti ısrarla görmek istemeyen, uyarı, ikaz ve nasihatleri anlamayan insanların varlığı ise üzücüdür. Keşke akıl edip düşünebilseydiler. Bilim kadar İslâm’a da değer verebilmiş olsaydılar.
Biz, göklere hükmeden Allah’ın yerlere de hükmettiğine iman ediyoruz. Biz biliyor ve iman ediyoruz ki Allah izin vermeden tek bir yaprak dahi hareket edemez, bir damla su yere düşmez. Deprem, sel, kasırga ve salgın hastalıklar ve her türlü hadise ancak ve ancak Allah’ın izni ve takdiri ile gerçekleşir.
İşte bu şekilde koronavirüs, bize Allah’ın güç ve kudretini gösteren bir ayet, uyarı ve ikaz vesilesidir. Şimdi gafletten uyanma, tefekkür ederek ibret alma, ders çıkarma ve Rabbimizi tesbih etme zamanı…
Tüm insanlığın aciz kaldığı bir zamanda, mutlak güç ve kudret sahibi Allah’ı anma ve “Allahu ekber!” deme zamanı…
Allah’tan başka tüm ilahları, güçleri terk edip yalnız Allah’ı birleme ve hükmüne razı olma zamanı…
Tüm kapıların kapandığı bir zamanda, kullarının tövbesini kabul eden ve tövbe kapılarını ardına kadar açık tutan Allah’a nasuh bir tövbe ile tövbe etme zamanı…
Başımıza gelenlerin kendi ellerimizle yaptıklarımızdan dolayı olduğunu idrak etme ve İslâm’ın tüm hükümlerine dünden daha fazla teslim olma zamanı…
Tüm tedbirleri almanın Allah’ın emri ve farz olduğunu, Allah’a tevekkül etmenin ise imanın bir cüzü olduğunu ve tüm tedbirlerin Allah’ın takdirini asla değiştirmeyeceğini yeniden hatırlama zamanı…
Hastalığın, ölümün ve hayatın sahibinin ancak ve ancak Allah olduğunu ve yaratan, yaşatan ve öldürenin Allah olduğunu anlatma zamanı…
Kaza ve kaderin hayrının ve şerrinin Allah’tan olduğunu ve her işte Rabbimizin kulları için birçok hikmetler ihsan ettiğini idrak etme zamanı…
Allah’ı anma, dua etme, Kur’an okuma, Kur’an sayesinde kalplerimizin, evlerimizin, ülkemizin ve insanlığın huzura kavuşma zamanı…
Rabbim, bu virüs vesilesi ile hayatını kaybeden Müslümanlara rahmet etsin. Hasta olan Müslümanlara acil şifalar ihsan eylesin.
Rabbim! Biz, bu tip salgın hastalıkların azap olup üzerimize gelmesinden Sana sığınıyoruz. Rabbimiz! “Bugün, yarın, denizde, karada, her zaman ve her yerde Allah’ın rahmet ettiğinden başkası kurtulamaz!” diyor, Sana sığınıyoruz!
فِي بِضْعِ سِنِينَ ۗ لِلَّهِ الْأَمْرُ مِنْ قَبْلُ وَمِنْ بَعْدُ ۚ وَيَوْمَئِذٍ يَفْرَحُ الْمُؤْمِنُون بِنَصْرِ اللَّهِ ۚ يَنْصُرُ مَنْ يَشَاءُ ۖ وَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ وَعْدَ اللَّهِ ۖ لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
“Onların bu yenilgilerinden önce de sonra da emir Allah’ındır. O gün müminler de Allah’ın yardımıyla sevineceklerdir. Allah, dilediğine yardım eder, galip kılar. O, mutlak güç sahibidir, çok esirgeyicidir. (Bu) Allah’ın vaat ettiğidir. Allah vadinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler.” [Rum 4-6]