Hatırda Tutmak: Unutmamak Direnmektir, Unutan Savrulur
15 Nisan 2025

Hatırda Tutmak: Unutmamak Direnmektir, Unutan Savrulur

Unutmak zaaftır, hatırlamak direniş… İnsan neyi hatırlıyorsa ona göre yaşar. Geçmişini, değerlerini, kimliğini ve inancını unutan toplumlar, kolayca yönlendirilen, bastırılan, sindirilen kitlelere dönüşür. Bugün ümmetin yaşadığı zilletin kökeninde de büyük bir unutma var: Hilâfet’i, ümmet olmayı, kardeşliği, sorumluluğu unuttuk. Hatırlamak, sadece duygusal bir eylem değil; bilinci, kimliği ve yönü muhafaza etmektir. Bir millet ya da ümmet, hatırladığı ölçüde var olur, direnir ve yeniden inşa eder.

Bugün 57 İslam ülkesinin acziyeti, bu unutmuşluğun açık bir göstergesidir. Gazze’de kardeşlerimiz bombalanıyor, açlıkla, ölümle, yoklukla sınanıyor. Ama bu ümmetin yöneticileri kınama dışında hiçbir şey yapmıyor. Kardeşlerimiz üzerine bomba yağarken, toplantılar yapılıyor, hamasi hutbeler okunuyor, “kardeşliğimiz baki” deniyor ama bir tek uçak bile kalkmıyor, bir tek ordu bile harekete geçirilmiyor. Oysa silaha karşı silah, uçağa karşı uçak, orduya karşı ordu gerekir. Aksi takdirde tüm açıklamalar, konuşmalar, kınamalar sadece hamasetten ibarettir; içi boş, etkisiz ve utanç vericidir.

Bu zillet, Hilâfet’in kaldırılmasıyla başladı. Hilâfet, ümmetin siyasi birliğini, gücünü ve vakarını temsil ediyordu. O makam, sadece sembolik değil, fiilî bir otoriteydi. Hilâfet sayesinde ümmetin herhangi bir köşesine dokunan bir zulüm, tüm ümmetin ortak meselesi haline gelirdi. Hatırda tutmamız gereken budur: Hilâfet, sadece bir yönetim şekli değil, ümmetin şuurudur, onurudur, direniş refleksidir.

Kur’an-ı Kerim’de Allah Teâlâ bize tekrar tekrar hatırlatır:

[وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ نَسُوا اللَّهَ فَأَنسَاهُمْ أَنفُسَهُمْ ۚ أُولَـٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ] “Sakın Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!” [Haşr Suresi 19] Kendisini unutan insan neyi hatırlayabilir ki? Allah’ı, verdiği sözü, emaneti unutan kimse, sadece nefsinin peşinden gider. Tıpkı bugünkü yöneticiler gibi… Ümmeti, Allah’ın emaneti olarak görmüyor, kendi koltuklarının saltanatı için susuyor, zulmü seyrediyorlar. Çünkü unuttular. Çünkü hatırda tutmaları gereken şeyi yitirdiler.

Müslüman, hatırlayan insandır. Rabbini hatırlar, hesap gününü hatırlar, ümmetin sorumluluğunu hatırlar. Hatırlamak, sadece zihinle olmaz; kalple, dille ve eylemle olur. Kınamak değil, yürümektir; üzülmek değil, gereğini yapmaktır.

Unutulan her hakikat, yerini bir batıla bırakır. Mankurtlaştırma da tam budur. Esir alınan insanın hafızasının işkenceyle silinip kendi halkına düşman olacak şekilde yeniden programlanmasıdır. Bugünün modern mankurtları, kendi kültüründen utanır, kendi değerlerine yabancılaşır, kendi kardeşlerinin acısını hissedemez hale gelir. Unutmuş bir ümmet, yalnızca sömürülmez, aynı zamanda kendisine karşı da kullanılır. Bu yüzden hatırlamak bir ibadettir, hatırda tutmak ise bir direniş biçimidir.

Sadece küçük iyiliklerin bile hatırlandığı bir medeniyetin çocuklarıyız. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” denir. O hâlde bizi yoktan var eden, sayısız nimetle donatan, bize yol gösteren Rabbimizi ve O’nun emirlerini nasıl olur da unuturuz? Hatırda tutmamız gereken ilk şey Allah’tır. Sonra da O’nun dininin nasıl hayata geçirileceğini öğreten Rasulü, Kur’an’ı, ümmet olma şuurunu ve Hilâfet gibi temel bir yönetim emanetini…

Eğer hakikati hatırlatmıyorsak, sadece boş konuşuyoruz demektir. Eğer Hilâfet’i hatırlatmıyorsak, sadece izliyoruz demektir. Eğer kardeşlerimizi bombalayanlara karşı bir adım atmıyorsak, sadece susuyoruz demektir. Oysa mümin susmaz. mümin hatırlar, gereğini yapar. Unutmamak direnmektir. Unutan savrulur.