Dün, Türkiye gündemi bir anda Suudi Arabistan’da oynanacak olan bir maç ile değişti. Her meselede olduğu gibi birçok sansasyonel haberin sosyal medyaya düştüğü olayın perde arkasında “İstiklal Marşı’nın Suudi yetkililer tarafından okutulmadığı” iddia edildi.
Halbuki çok paralar sarf edilerek oynanması planlanan bu maç, sadece bir finale değil aynı zamanda cumhuriyetin 100. yıl kutlamalarına da sahne olacaktı. İptal kararına kadar medyaya düşen haberleri incelediğimiz zaman meselenin milli marş ile bir alakasının olmadığını görebiliriz. Organizasyona dair medyaya yansıyan bazı etkinlikler şunlardı:
Maç öncesi ışık gösterileri
Türkiye’den gelen birçok şarkıcının sahne alacağı bir konser ve yine sanatçıların İstiklal Marşı okuması
Türk bayrağı, Atatürk posteri gösterisi
Atatürk posteri ve kulüp armalarının açılacağı bir koreografi.
Dikkat edilecek olursa maçtan önce medya ile paylaşılan bu ve daha birçok etkinlik söz konusuydu. Tüm bunlar, Suudi devlet görüşü ve itikat prensiplerini referans almadan yapılacaktı. Özellikle S. Arabistan ve diğer Arap devletlerinin modernleşme süreçleri üzerinden meseleye bakacak olursak; programın, Türkiye’nin ve final karşılaşmasını yapacak olan Fenerbahçe ve Galatasaray takımlarının alacakları paranın ötesinde bir organizasyon olduğunu görmek mümkün.
Meselenin bir diğer yönü ise takımların, Mustafa Kemal’in görselinin olduğu forma ve üzerinde “Yurtta sulh, cihanda sulh!”, “Ne mutlu Türküm diyene!” yazılı pankartlarla sahaya çıkma taleplerinin reddedilmesidir. Halbuki bu talepler, hiçbir şekilde programda olmayan taleplerdi ve takımlarca son dakikada programa dahil edilmek istenmişti. Suudi yönetimi bu talepleri reddetti ve bu tavrında da direndi. Takımlar ise bahsi geçen formaları kabul etmezlerse sahaya çıkmayacaklarını ifade ettiler. İki taraf da tutumunda direnince program iptal oldu.
İlgili uluslararası kurallara göre; futbol müsabakalarında dinî, siyasi, ideolojik simgelerin, görsel ve resimlerin oyuncular tarafından gösterimi kesinlikle yasaktır. Bunun ihlali halinde gereken yaptırım, sadece futbolcuya değil tüm takım ve takımın ülkesindeki ilgili futbol kurumlarına kadar yansımaktadır. Bu da bir hap bilgi olarak burada kalsın. [Suudi yönetiminin bu talebi reddetmesindeki gerekçenin bu olduğu, bizzat onların da yayımladığı basın bülteni ile netleşmektedir. Yoksa bundan çok daha fazlasını resmi olarak zaten kabul etmişlerdi.]
Olayın kamuoyuna yansıyan arka planı bu şekilde olsa da bizi ilgilendiren kısmı burası değildir. Zira İslam’ın hayat sahnesinden kaldırıldığından günümüze kadar geçen zaman diliminde insanları Allah’tan alıkoyan, aralarında kin ve nefreti yayan birçok olgu, ümmetin evlatlarına sevdirilmiştir. Nihayetinde bizleri Allahu Teâlâ’nın şu ilahi uyarısı ile karşı karşıya getirmiştir:
“Boş işlere dalanlarla birlikle bizler de dalardık.” [Müddesir Süresi 45]
Görüldüğü gibi bizler, üzerinde seyredildiği takdirde hiçbir fayda ve hayır getirmeyen işlerden men edilmiş bulunuyoruz. Ve bunlar üzerinde ısrar, dünya hayatının zor ve meşakkatli geçmesine sebebiyet vermektedir.
Türkiye’de ne yazık ki akli melekelerinde pürüzler olan, adalet terazileri pas tutan azınlık bir güruh, yüz yıldır ümmetin damarlarındaki kanına karışma mücadelesindedirler. Her sözü kendilerine zanneden, hakaret ve küfür ile iletişim kurmayı üstünlük gören bu güruh, dün akşam yaşananları, İslam’a saldıracak fırsat olarak telakki etmişler ki mesele futbol olduğu, müsabaka yapan takım ve ulus devletlerin İslam’ı ve Müslümanları temsil etmediği halde konu, spor ötesine evrilmiştir. Doğru ya; İslam’ı temsil etmesi değil anımsatması bile bu köhnemiş fikrin müntesipleri için bulunmaz bir nimet(!).
Bakmayın, formalara ya da anayasaya sulh tarzı bir kavram ile yaklaştıklarına, Kemalist oluşum hiçbir zaman sulh âdetine göre hareket etmemiştir. Onların bozmaktan başka amelleri, kaostan başka bir dilleri yoktur. Hâkim ideolojinin çeşitli nimetleri ile her fırsatta İslam’a saldırmak, onlar için bir ritüeldir adeta…
Biz onların tek derdinin İslam olduğunu, kuyruk acılarının dinmeden onları bu saldırganlığa sevk ettiğini iyi biliyoruz. Dün, Mekkeli İslam düşmanlarının uykusunu kaçıran şeylerin bunların da uykularını kaçırdığını da iyi biliyoruz.
Onlara keder verecek, onları yakın bir zamanda hizaya getirip bu bataklıktan kurtaracak olan İslam’ın hakimiyetinin müjdesini, yüksek sesle bir kere daha haykırıyoruz.
“Spor” adı altında provokatör eylemler ile çıplaklığı, ırkçılığı, milliyetçiliği, Kemalizm’i ve kutuplaşmayı beslemek, topluma ıstırap yüklemeye çalışmak, bu kutlu hedefe hasretimizi artırmakta ve azimlerimizi bilemektedir. Bu tür planların asla başarıya ermeyeceğini de ifade etmekte fayda vardır.
Fitne enerjileri Kemalizm olanların İslam güneşi ile aydınlandığı vakit “bizler kandırılmışlarız” dediklerini duyar gibiyiz…
Tarih boyunca birçok imtihandan geçen İslam ümmeti, Cumhuriyet imtihanının sonlarına doğru geliyor. Üflemek ile söndürülemeyecek olan İslam ideolojisi, hayat sahnesinde yeniden cihanşümul bir şekilde uygulanmayı bekliyor.
O zaman cihana da yurda da, canlı ve cansız mahlukatın hepsine sulhun geldiğini hep beraber göreceğiz!