İktidarı Korumak İçin Kurban Verilen Mazlumlar - Hizb-ut Tahrir
27 Şubat 2021

İktidarı Korumak İçin Kurban Verilen Mazlumlar - Hizb-ut Tahrir

Yıkılışının Hicrî 100. Yılında Hilâfet’in yeniden kurulması için tüm Müslümanlara Hizb-ut Tahrir tarafından bir çağrı yapıldı.

Cumhuriyet sevicileri hemen harekete geçip bu çağrının toplumlara ulaşmaması için ellerinden geleni yapmak istediler.

Ama bir sorun vardı: İktidarda olanlar kendileri değil, muhafazakâr İslâmcılardı(!).

Öyle ya, 2002 yılı itibarıyla “ülkenin sahipliğini” halka rağmen sürdüren laik Kemalistler gitmiş, yerine sessiz çoğunluğun sesi(!) olan bir parti gelmişti.

Bu halka zorla dayatılan rejim kanunları artık son bulacak, ülkenin gerçek sahipleri olan Müslümanlar, yıllardır hasretini çektikleri İslâmi kurallara kavuşacaklardı!

İktidarın ilk yıllarında yaşanan sıkıntıları acemilik ve Kemalistlerin tasfiye sürecine yoran geniş halk kitleleri, umutlarını ileriki zamanlara ertelemişler ama nihayetinde kazanacaklarını düşünmüşlerdi.

Tabi bu arada tavizler vere vere elde bir şey kalmadığını fark edememişler; özlemini çektikleri İslâmi yönetimden hızlıca uzaklaştıklarını, bir anlamda “bizdenmiş” gibi görünenler eliyle tuzağa çekildiklerini göremediler.

Miting meydanların da “Ya Allah, Bismillah” nidalarına eşlik eden alkışlar kızıl kıyamet yükseliyordu.

Halk ise “Ne zaman bu vaat ettikleri İslâmi dönüşüm olacak?” sorusunu sorup cevabını beklemek üzere köşesine çekilmişti.

Yıllar, yılları kovaladı; İslâm adına hiçbir şey yapılmadı.

Çözüldüğü söylenen “başörtüsü” meselesi ise, demokratik hakların arkasına sığınılarak, Kemalistlerin özel izni ile halledilmişti!

Sistemin şartı; “Müslümanların demokrasiye entegre edilmesi karşılığında, başörtüsü ve imam-hatip meseleleri çözülebilirdi ancak!”

Ve öyle de oldu.

Artık seküler Müslümanlar, demokrasiyi kâfirlerden daha çok isteyen muhafazakârlar türedi.

Yani kısaca; “Sistemin seksen yılda yapamadığını, AK Parti başarmış ve Cumhuriyet’in yüzüncü yılına emin adımlarla yürümelerini sağlamıştı!”

Tabi iktidar pahalı bir nimetti.

Bunun karşılığında Türkiye’de sisteme entegre olmayan Müslümanlar tasfiye edilecek, direnenler ise hapis, sürgün gibi şeylere razı olacaktı.

Hizb-ut Tahrir’in payına da “terör(!) örgütü” olarak yaftalanmak düşmüştü.

Tüm dünya Müslümanlarını tek bir çatı altında toplamayı hedefleyen, Allah’ın indirdikleri ile hükmedip ümmetin kaybettiği izzet ve şerefi İslâm ile kazanmalarını sağlayacak olan Râşidî Hilâfet fikrini taşıyan bu seçkin kitle, çeşitli iftira ve zulümlere düçar kalıyordu.

Aslında Hizb-ut Tahrir davaları ve yapılan zulümler, demokrasinin ikiyüzlülüğünü ortaya koymaktadır.

Kendi anayasalarına göre suç teşkil etmeyen fikrini özgürce ifade etmek, konu Müslümanların Hilâfet talebi olunca birden suç oluveriyordu!

“Hani şiddet ve cebir?” dediğinizde ise; “Önemli değil o. Bakmayın siz yasalarda şiddet ve cebirin ön şart olduğuna. O halkı kandırmak için yazılmış bir söz sadece!” dercesine hareket ediliyor.

Hilâfet’in yıkılışının Hicrî 100. yılında düzenlenen kampanya kapsamında, tüm bölgelerde olduğu gibi Türkiye’nin çeşitli illerinde de kısa video çalışmaları yapılıyor.

Bunu gören Kemalist/laikler hemen harekete geçip iktidara parmak sallıyor ve “anlaşmaya uyması için uyarıyorlar”!

Yıllardır borç üstüne borç ile yapılan ve ülke insanının hiçbir işine yaramayan projeler ile küresel sermaye sahiplerine para kazandırmaktan öte hiçbir icraatı bulunmayan iktidar, muhalefetin erken seçim taleplerine karşılık, gerek vakit kazanmak gerekse de Kemalist oyların en azından bir kısmına talip olduğunu göstermek adına, Hizb-ut Tahrir gençlerine yapılan zulümlere sessiz kalmaktadır.

İşlerine geldiğinde hemen harekete geçen iktidar sahipleri, söz konusu İslâm ve Müslümanlar olunca ayak sürümektedirler.

“Benim başörtülü bacıma uzanan eller kırılacak!” diye nara atanlar, sırf video çektikleri için Müslüman kadınlara yapılanlara seslerini çıkarmamaktadır.

Sonraki seçimlerde iktidarı zora giren AK Parti, Anayasa değişikliği ile yeniden Erdoğan’ı seçtirme telaşına düşedursun, Müslümanlara yapılan zulümlerin görülüp duyulmaması için de elinden geleni yapmaktadır.

Kendisine biat etmiş medya sayesinde, ülkeyi “güllük-gülistanlık” göstermekte pek mahir olan iktidar, Hizb-ut Tahrir’in kararlı ve emin adımları karşısında ne yapacağını bilememektedir.

Kendisine karşı yapılan hemen her gösteriyi bir şekilde yaftalayarak saf dışı bırakan bu kişiler, Hizb-ut Tahrir karşısında aciz kalmıştır. Tıpkı sahipleri olan küresel kapitalistler gibi!

Çünkü Hizb-ut Tahrir sadece Allah rızasını gözetmekte ve ümmetin hayrından başka bir şey talep etmemektedir.

Kurulduğu 1953 yılından bugüne dünyanın birçok ülkesinde faaliyet göstermesine rağmen, hiçbir şiddet ve terör eylemine karışmamış, karışmamakla kalmamış şiddet ve cebiri kullanmayı Rasul Aleyhi’s Selam’ın metoduna aykırı görüp caiz olmadığını da açıkça deklare etmiştir.

Örneğin, Afyonkarahisar’da çekilen video kapsamında gözaltına alınan Müslüman bacıların evlerinde hangi silahlar bulunmuştur?

Nerelerin bombalanacağına dair krokiler ele geçirilmiştir?

Elbette ki hiçbir silah ve kroki bulunamamıştır.

Soruyu daha genişleterek soralım: Türkiye’de yaklaşık 1960 yılından beridir Hizb-ut Tahrirli gençlere operasyonlar yapılmaktadır. Hangisinin evinde silah bulunmuştur?

Hiçbir şiddet ve cebir eyleminde bulunmayan bu Müslümanlara yapılan zulmün sebebi nedir o zaman?

İktidarlarınız gideceği için mi?

Efendilerinizin sizi kullanıp atacağından korkunuzdan mı?

Bizler sizi çok iyi bilmekteyiz; sizler de bizi…

Elbet bu ümmette sizlerin gerçek yüzünü görecek ve hızla bu küfür nizamlarından yüz çevirecektir.

Yaptığınız zulümler ise size yeter de artar bile.

Fikir, fikir ile yok edilir. Ve sizin hiçbir fikriniz yok.

Onun için yenilmeye mahkûmsunuz.

Kemalist sunaklarda Müslümanları feda ederek belki (şimdilik) iktidarınızı kurtarabilirsiniz!

Ama emin olun o sunaklar, Müslümanmış gibi görünenleri de görecektir.

Sizlere âcizane tavsiyem; hayatta iken, Hizb-ut Tahrir’in Hilâfet çağrısına kulak vermeniz ve Allah düşmanları ile bağlarınızı koparmanızdır.

[ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ] “Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” [Ankebut Suresi 16]

___

#أقيموا_الخلافة

#YenidenHilafet

#YargıZulmüneDurDe

#28ŞubatDevamEdiyor