Hilâfet, Amerika’nın Sömürgeci Dünya Düzenine Son Verecek Yegâne Seçenektir!
02 Mart 2023

Hilâfet, Amerika’nın Sömürgeci Dünya Düzenine Son Verecek Yegâne Seçenektir!

İngilizlerin önderlik ettiği sömürgeci kâfir Batı, 1. Dünya Savaşı ile dünya liderliği için kendilerine engel olarak gördüğü Osmanlı’yı parçaladı ve Osmanlı coğrafyasında “İslâm ümmeti” anlayışını sona erdirmek amacıyla “ulus devlet” zihniyetiyle hareket eden çok sayıda yeni devletin kurulmasını sağladı.

Bu devletlerin başına, sömürgeci kâfir Batı’ya hayran yöneticiler tayin edildi ve bu yöneticiler eliyle Müslüman halklar Batı adına kontrol altında tutulmaya çalışıldı.

Osmanlı bakiyesinde 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarafından da 3 Mart 1924’te İslâm ümmetinin siyasi birliğini sağlayan ve ümmete liderlik eden Hilâfet ilga edilerek Müslümanların bağımsızlığı ve liderliği yok edildi.

Yine bu devletler, kendi halklarını yok sayarak, kendi halklarına danışmadan, görüşlerine başvurmadan ve rızalarını almadan sömürgeci kâfir Batı’dan aldıkları anayasa ve kanunları zorla halklarına dayattılar ve Batı’nın bozuk kültürünü yaşamın esası haline getirdiler.

Bu yönetimler Batılı efendilerinin kendilerine verdiği görevle kendi halklarını İslâm’dan uzaklaştırmak ve Batılılaştırmak için görülmemiş zulümlere ve büyük baskılara başvurdular.

Müslüman halklar, kendisine adeta düşman gibi davranan, kendi ülkelerinde esir gibi yaşamalarına yol açan bu yönetimleri asla benimsemedi ve bu yönetimleri kendinden de görmedi.

Bu durum da bir devlet-halk çatışmasını doğurdu. Kalkınmaya harcanması gereken enerji ve imkânların bir devlet-halk çatışmasında tüketilmesi; Müslüman halkların geri kalmasına, büyük bir çöküş yaşamasına, kendi küçük hayatlarının peşine düşerek Allah’ın kendilerine gösterdiği yüksek hedef ve gayelerden uzaklaşmasına ve dünya sahnesinden silinmesine yol açtı.

Halkı Müslüman olan ülkeler, sömürgeci devletler tarafından servet ve kaynaklarının sömürülmesi ve sömürgeci Batı’nın ürettiği mallar için bir pazar olması amacıyla sömürgeci devletler arasında nüfuz çatışmalarının yaşandığı bir sahipsizliğe terk edildi.

Böylece Hilâfet’in olmadığı ve Müslümanların yok sayıldığı yeni dünya, sömürgeci kâfir devletler ve kapitalizm tarafından yeniden şekillendirildi.

Sömürgeci kâfir Batı, laiklik, demokrasi, özgürlük, adalet, eşitlik, insan hakları, ulusların kendi kaderini tayin hakkı gibi parlak sloganlarla bütün insanlığa kapitalizmi ve kendini, bir kurtarıcı olarak takdim ederek insanlığı aldattı ve böylece dünya liderliğini elde etti.

Ancak kurtarıcının “kurtarıcı” olmadığı, tam aksine bir “yok edici” olduğu kısa sürede anlaşıldı.

Sömürgeci Batı, kapitalizm ile bir avuç azınlığa hizmet eden yeni bir dünya düzeni kurdu. İnsanlığı sömürgecilikle, kanlı darbelerle, iç savaşlarla, katliamlarla, işgallerle, açlıkla, sefaletle, gelir dağılımında adaletsizlikle, ekonomik ve siyasi krizlerle, bireycilikle, ateizmle, deizmle, şiddet sarmalıyla ve cinsi sapıklıklarla baş başa bırakarak ağır bir çöküntü ve buhrana sebep oldu.

Sömürgeci kâfir devletler ve özellikle kapitalizmin kalesi olan Amerika’nın, yaşadığı bu ağır çöküntü ve buhranlar karşısında insanlığı kurtaracak yegâne seçenek olan İslâm’ı ve Hilâfet’i insanlıktan gizlemeye çalışması ve kapitalizmi “tek seçenek” olarak gö(ste)rmeye devam etmesi, günümüzde insanlığın yaşadığı ağır çöküntü ve buhranların temel nedenlerinden biridir.

Kapitalizm bugün neredeyse dünyadaki bütün devletler tarafından uygulanmaktadır ve ürettiği popüler kültür de neredeyse bütün insanlığı etkisi altına almıştır.

Ancak kapitalizmi uygulayan ülkelerdeki bir avuç iktidar ve sermaye elitinin dışındaki insanlığın büyük kısmı, kendilerini içine soktuğu çaresizlik karşısında mutsuz ve artık kapitalizmden umutsuzdur.

Kapitalizm, çorak toprağa benzeyen kısır bir ideoloji olarak insanlığın sorunlarına çözüm üretememekte ve insanlığın ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Sonu gelmiştir, can çekişmektedir.

Yaşıyor olmasının tek nedeni, sömürgeci kâfir devletlerin siyasi, ekonomik ve askerî güçleri ile hâlâ kapitalizmi yaşatmaya çalışmalarındandır.

Ancak tarih bize göstermiştir ki; ideolojik güçleri kalmamış ve sadece ekonomik, siyasi ve askerî güçle ayakta kalmaya çalışan devletler, medeniyetler çok geçmeden yıkılıp gitmişlerdir. Ve yıkılışları da genellikle dış bir müdahale ile gerçekleşmiştir.

Artık yıkılmaya ve yok olmaya yüz tutmuş kapitalizmin karanlığından, insanlığı kurtaracak ve aydınlığa çıkaracak, insanlığın önündeki tek seçeneğin İslâm olduğu, sömürgeci kâfirlerin bütün gizleme çabalarına rağmen gizlenemez bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.

İslâm’ın hayata geri dönüşü ise Hilâfet yoluyla gerçekleşecektir.

Bugün Hilâfet talebi, İslâm ümmetinin yaşadığı bütün coğrafyalarda büyük bir kamuoyuna dönüşmektedir.

Hilâfet’in İslâm ümmeti ve bütün insanlık için göz aydınlığı olacağı dönem yaklaşmıştır.

Hilâfet’in yeniden tesisi artık sadece bir zaman meselesidir.

Hilâfet, Allah’ın yardımı ve lütfu ile yeniden tesis edildiğinde parçalanmış durumdaki Müslüman halkları, İslâm’ın fikrî ve siyasi liderliğinde birleştirecek, aralarındaki sorun ve çatışma konularını sona erdirerek kalkındıracak ve onları yeniden “büyük bir ümmete” ve büyük bir güce dönüştürecektir.

Hilâfet Allah’ın indirdiği hükümlerle hükmederek toplumda İslâmi hayatı yeniden başlatacak, kapitalizmin esareti altında yaşayan insanlık için bir örnek ve model olacaktır.

Hilâfet, ümmet ve devletin gücüyle ve Allah’ın da yardımıyla öncelikle Ortadoğu’da, Uzakdoğu’da ve Afrika’da, sonra da gücünün ulaştığı bütün ülkelerde Amerika ve Avrupa’nın sömürü, nüfuz ve varlıklarını yok ederek onlara büyük bir darbe indirecek, Amerika’nın dünyadaki liderliğini sona erdirerek kendisinin liderlik ettiği yeni bir dünya düzeni tesis edecektir.

Hilâfet, insanlığı karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için İslâm’ı, evrensel fikrî bir liderlik ve önderlik olarak bütün insanlığa taşıyacak, İslâm ümmetini insanlık için çıkarılmış en hayırlı ümmet konumuna yükseltecek ve yine insanlık için yeni ve hayırlı bir başlangıcın zeminini oluşturacaktır.

[وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آَمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا] “Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur.” [Nur Suresi 55]