Bir devletin kuruluş esasları/dinamikleri, o devletin karakterini oluşturur ve bu karakter devlet var olduğu sürece ondan ayrılmaz bir parça halini alır. Devletler tüm iç ve dış siyasetlerini bu kuruluş esaslarına göre belirlerler ve belirledikleri bu esaslar üzerinde de tavizsiz bir şekilde yürümeye devam ederler. Çünkü bir devletin kuruluş dinamikleri aynı zamanda o devletin bekasının teminini sağlayan, ayakta durmasına yardım eden esasi unsurlardır.
Son bir haftadır dünya, ABD’nin en sıra dışı başkanlarından biri olan Trump’ın yeniden başkanlığa seçilmesinin ardından yapılan törenle göreve başlamasına odaklandı. Göreve başlamadan önce vermiş olduğu savaşları bitirme sözü, bakışların her zamankinden daha fazla ABD’ye ve bu devir-teslim törenine yönelmesine sebep oldu.
ABD, Avrupa’yı suç ve suçlulardan arındırmak için buradan sürülen mahkûmlar ve keşifle birlikte oradaki büyük ve verimli arazilerden kaynaklanan zenginliklerin farkına varan açgözlü tüccarlar tarafından kurulmuş bir devlettir. ABD’nin kuruluş dinamikleri, “ticari özgürlük” ilkesinden hareketle buna ulaşmak için insan hayatı da dâhil hiçbir değerin önemli olmadığı işgal, talan ve sömürü unsurlarından oluşur. Bu yüzden ABD’nin "eski dünya"dan gelen kurucuları, bölgeye yerleşmeye başladıkları andan itibaren ilk iş olarak oranın halkı olan ve “Kızılderili” olarak bilinen yerlileri yok etmek için harekete geçmişler ve 300 yıl boyunca aralıklarla 40’tan fazla savaşa sebep olmuşlardır. Katliam ve etnik temizlik, tehcir, zorla kısırlaştırma, bilinçli olarak çiçek hastalığı bulaştırma, misyonerlerin çocukları ailelerinden kopararak uzaklaştırması gibi uygulamalar neticesinde bir zamanlar dünya nüfusunun %5’ini oluşturan Kızılderili nüfusu, şimdilerde yok denecek seviyeye inmiştir.
Kapitalizmin öncüsü olan bu sömürgeci devletin yeni başkanı Trump’ın diğer ABD başkanlarından farklı, sıra dışı gözükmesine sebep olan husus, aslında bütün başkanlarında var olan kibir ve yüzsüzlüğü küstahça açığa vurmasıdır. Trump’ın bu tutumu, aslında demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve tam bağımsızlık gibi sahte evrensel çağrıların arkasına gizlenmiş ABD’nin gerçek yüzünün ifşa edilmesi açısından önemlidir. Yeni başkan Trump; Meksika Körfezi’nin adını "Amerika Körfezi" olarak değiştirmek, Kanada’yı ABD’nin bir eyaleti yapmak, Grönland’ı ABD kontrolüne almak, Panama Kanalı'nın tamamen ABD'ye devrini sağlamak, yeni göçmen politikası çerçevesinde düzensiz göçmenleri topluca sınır dışı etmek gibi hedefleri aleni olarak ilan etmiştir. Sonuçta bunlar, ABD’nin insanlardan gizlediği işgal, talan ve sömürü içerikli politikalarının bir kısmına ilişkin ilk ağızdan yapılmış açıklamalardır.
Kendisinden beklenenler hususunda, Trump’ın göreve başlamasını iki açıdan ele almak daha uygun olacaktır. Bunlardan birincisi; insanlık tarihinin görmüş olduğu en zorba ve bozguncu devletlerden biri olan ABD’nin, bu küstah ve patavatsız başkanıyla ortaya çıkan gerçek yüzü doğrultusunda dış siyasetini ele almaktır. Onun dış siyaseti, kuruluş esaslarında da geçtiği gibi işgal, talan ve sömürü üzerinedir. ABD’nin dış siyaseti, başkanın kim olduğu veya demokrat ya da cumhuriyetçi olup olmaması fark etmeksizin sürekli olarak bu dinamikler üzerinden yürür; bu konuda sadece üsluplarda farklılık görülür.
Dolayısıyla Trump öncesi dönem ile sonrası arasında ABD’nin dünyaya bakışında ve politikalarında bir fark olmayacaktır: devletlerarası durumda konumunu muhafaza etmek için siyasi nüfuzunu güçlendirmek, egemenliğini sağlamlaştırmak ve bunda istikrara ulaşmak için politikalarını devam ettirecektir. Bunun için savaş gerekiyorsa savaş çıkarmaya çalışacak, barış gerekiyorsa savaşları durdurmak için harekete geçecektir. Bunun dışında dünya barışı ve huzuru için yeni başkan Trump ile birlikte ABD’den bir katkı beklemek, siyasi saflıktan başka bir şey değildir.
İkincisi ve asıl vahim olanı ise Müslümanların Trump’a bakışları, beklentileri ve yöneticilerin ortaya koyduğu tavır ve mesajlardır. ABD, Müslümanlara düşman olan ve bu düşmanlığını açıkça dillendirip fiiliyata döken sömürgeci kâfir bir devlettir. İslam topraklarına musallat olmaya başladığından bu yana milyonlarca Müslümanı katletmiş, namusları kirletmiş, malları yağmalamış, Müslümanları tehcire maruz bırakmış ve beldeleri yerle bir edip yaşanmaz hale getirmiştir.
Bu bozguncu devletin Gazze’de Müslümanların katledilmesi için Yahudi varlığına vermiş olduğu her türlü destek, -ateşkese rağmen- şu anda hâlâ devam etmektedir. Yeni başkan Trump'ın ilk icraatlarından biri, "Batı Şeria'da güvenliği zedeleyen aşırılıkçı Yahudi yerleşimcilere yaptırım öngören" kararnameyi kaldırmak olmuş ve Yahudiler bu kararla eş zamanlı olarak işgal altındaki Batı Şeria'nın Cenin Mülteci Kampı'na baskın ve saldırılara başlamışlardır.
Seçildiği günden, başkanlığa oturduğu süreye kadar İslam dünyasının bütün liderleri kendisine tebrik mesajlarını iletme yarışına girmişlerdir. Mesela, "Filistin Devlet Başkanı" sıfatını taşıyan Mahmud Abbas, Gazze’nin yerle bir edilmesinin baş sorumlusu olan ABD’nin, yeni başkanı Trump'ı tebrik etti ve "Barışa olan bağlılığımızda kararlı kalacağız ve sizin liderliğiniz altında ABD'nin Filistin halkının meşru isteklerini destekleyeceğinden eminiz" gibi zillet içeren ifadeler kullandı.
Diğer taraftan Müslümanlar arasında en büyük şaşkınlığı, Suriye’deki yeni yönetimin, Trump'ın Yemin Törenine göndermiş olduğu tebrik mesajı oluşturmuştur. Suriye Arap Cumhuriyeti liderliği ve halkı adına gönderilen bu mesajda; “Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak lider olduğuna inanıyoruz. Ülkelerimiz arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Bu yönetimle birlikte, Amerika Birleşik Devletleri ve Suriye'nin her iki ulusun arzularını yansıtan bir ortaklık kurma fırsatını değerlendireceğine inancımız tamdır. Başkan olarak başarısı ve Amerikan halkının kalıcı gücü ve refahı için en içten dileklerimizi sunuyoruz” gibi ifadelerin kullanılmasıdır. Sanki Suriye’de ve bütün Ortadoğu’da Müslümanların başına gelen felaketlerde bu İslam düşmanı sömürgeci kâfir devletin bir rolü yokmuş gibi…
Rabbim, İslam Beldelerindeki "yönetici" vasfı taşıyan bu basiret yoksunu insanların şerrinden ümmet-i Muhammed'i muhafaza etsin. (Âmin.)