Babacan Kimlerle Görüşüyor?
Türkiye kamuoyunun merakla beklediği kişi bu hafta Haber Türk TV’de Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında çıktı konuştu. Türkiye kamuoyu için özellikle de Ak Parti ve muhalefet çevresi için önemli olan şey yeni partinin ismi, programı, ilke ve prensipleri ya da hedefleri değildi, aksine bu yeni partide kimler olacak, kurucu kadro kimlerden oluşacak yani Ali Babacan ve ekibi kimlerle görüşüyor? Asıl en çok merak edilen bu soruların cevaplarıydı. Peki, Ali Babacan bu soruların cevabını verdi mi? Bakalım okuyup görelim...
2019'un sonuna kadar yeni partinin tüzel kişiliğini kurmayı amaçladıklarını söyleyen Babacan, çözülmesi gereken sorunlar olarak “ekonomi, insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleri, hukuk, demokrasi ve parti içi demokrasiyi” gösterdi. Ak Parti’den bu ilke ve değerlerden vazgeçildiği için ayrıldığını da beyan etti.
Babacan’ın Programı Eski Ak Parti’nin Programına Ne Kadar da Benziyor?
Ali Babacan’ın, Türkiye’nin çözülmesi gereken sorunları olarak sıraladığı meselelere baktığımızda ne görüyoruz: Ekonomi, insan hakları ve ifade özgürlüğü ihlalleri, hukuk, demokrasi ve parti içi demokrasi… Türkiye’de demokratik siyasete yeni başlayan herhangi bir parti bunları biri eksik biri fazla zaten dillendiriyor. Bunlar bize Ak Parti’nin kuruluş ilkelerini ve parti programını da hatırlatıyor. Milli Görüşten ve Erbakan’ın partisinden ayrılarak 2001’de Ak Parti’yi kuran Erdoğan’ın ilke ve prensipleri de aynen bugün Ali Babacan’ın öne sürdüğü ilke ve prensiplerle benzer neredeyse aynı diyebiliriz. Zaten o dönem Ak Parti’yi de beraber kurmuşlardı. Erbakan o dönem Erdoğan’a oranla sözüm ona ne kadar İslamcı ya da muhafazakâr ise Erdoğan da bugün Babacan’a oranla o kadar İslamcı, muhafazakar ve “ümmetçi” gözüküyor. Yine Erdoğan o dönem Erbakan’a oranla ne kadar demokrat, seküler ve özgürlükçü gözüküyorduysa, Babacan da bugün Erdoğan’a oranla o kadar demokrat seküler ve özgürlükçü gözüküyor. Yani gömlekler yeniden değişti. Biri eski gömleği tekrar giymiş gözüküyor diğeri kullanılmış ve eskimişi çıkarıp yeni bir gömlek satın alıyor. Marjinal kesimli değil daha klasik bir gömlek tercihi yapıyor Babacan ve ekibi…
Babacan’ın Ekibi Kimlerden Oluşuyor, Babacan Kimlerle Görüşüyor?
Bu soruya saydığı birkaç isim haricinde Babacan şimdilik net cevap vermedi. Yeni bir siyasi hareket ile yola koyulma kararını aldıkları Şubat ayından bugüne 700’den fazla kişi ile görüştüğünü beyan etti. Tabi bu sadece Babacan’ın görüştüğü kişi sayısı, Abdullah Gül kimlerle görüştü ya da Babacan’ı kimlerle görüştürdü, Beşir Atalay kimlerle görüştü ya da diğerleri… Babacan hem Ak Parti için hem de kamuoyu için önemli olan bu soruya cevap vermedi, genel konuştu, görüşmeler yapılıyor dedi, net bir şey henüz yok, “daha şu ana kadar şu kişiler bizimle çalışmaya karar verdiler diye bir liste ilan etmedik” dedi kısaca.
Bütün bunların belki Türkiye iç kamuoyu için bir önemi var ama asıl Babacan’ın Türkiye’de kimlerle görüştüğünden ziyade dışarıda kimlerle görüştüğüne odaklanmak lazım. Zira bu tür görüşmeler, kulisler, adam kazanmalar, transferler geçmişte de oldu. Erdoğan’da Milli Görüş’ten ayrıldıktan sonra eski Anavatan Partililer ile görüştü, eski Refah Partililer ile görüştü, MHP’liler ile görüştü hatta sol siyasetçiler ile bile görüştü. Peki, Ak Parti ve Erdoğan’ı iktidara taşıyan şey bu görüşmeler ya da Ak Parti’ye katılan bu kişiler mi oldu. Hayır!
Eğer Amerika ve Amerikancı kuruluşlar -Türkiye medyası ve uluslararası medya, Amerika’daki Yahudi kuruluşlar, New York ve Washington merkezli think tank kuruluşları- Erdoğan ve kurucusu olduğu Ak Parti’yi desteklememiş olsalardı Erdoğan’ın kadroları bir işe yarayacak mıydı? O dönemin en kilit isimlerinden biri olan Cüneyt Zapsu Erdoğan’ı Amerika’da o kuruluş senin bu lobi benim dolaştırmamış, ABD’li kuruluşlar ile görüştürmemiş olsaydı bugün bulunduğu yere gelebilir miydi? Bunlar olmasaydı Erdoğan’ın o gün dile getirdiği ve seküler laik demokrat kesimden de destek alan o insan hakları ve özgürlükler propagandası para eder miydi? Amerika eğer ki bölgedeki sıcak para ile Erdoğan’ı desteklemeseydi, 2001 ekonomik krizinden henüz daha çıkamamış Türkiye’de Ak Parti’nin ekonomik vaatlerinin kaçı gerçekleşebilirdi? Amerika Gülen grubunun bürokratik kadro, sivil toplum ve medya desteğini Ak Parti’nin arkasına koymamış olsaydı, Türkiye’deki İngilizci vesayet sistemi tasfiye edilebilir miydi? Görevlerinde farklılık olsa da hedefleri Türkiye’deki İngilizci siyaseti tasfiye edip, Amerikancı siyaseti egemen kılmak olan bu iki grup Ak Parti ve Gülenciler bugün her ne kadar kavgalı dövüşlü olsalar da o gün kader birliği yapmışlardı. Kime karşı peki, Türkiye’deki İngilizci derin devlet ve vesayete karşı…
Dolayısıyla Erdoğan gibi Babacan’ın da Türkiye’deki vekil, bürokrat ve siyasetçilerden hangileri ile görüştüğünden çok dışarıda kimlerle görüştüğü önemlidir.
Ali Babacan’ın Kuracağı Partinin Türkiye Siyasetindeki Konumu-Yeri
Ali Babacan’ın kuracağı yeni partinin Türkiye siyasetinde kendini konumlandıracağı blok neresi olacak diye sorarsak dışarda kimlerle görüştüğünün cevabını da almış oluruz. Ali Babacan’ın partisinin hitap edeceği çevre, seçimlerde destek isteyeceği kesim hızlıca eriyen Ak Parti tabanıdır muhakkak. Bu bile esasen Babacan’ın kuracağı partinin siyasi yönünü göstermeye yeter. Ali Babacan ve Abdullah Gül’ün başını çekeceği yeni siyasi hareket Türkiye’deki Amerikancı siyasi blokta yer alacaklardır. Bu şekilde popülerliği azalan ve gittikçe zayıflayan Erdoğan ve Ak Parti’nin artık etki edemediği seçmen kitleleri bu yeni partide toplanacak. Babacan’ın tek adama bağlı siyaseti değil kolektif siyaseti tercih ettikleri yönünde yaptığı açıklama Millet İttifakı içindeki laik, liberal ve demokratların da dikkatini çekecektir. Yani Babacan sadece Cumhur İttifakı’ndan kopan seçmen kitlesini değil iyi muhalefet yapamadığı için Millet İttifakı’dan kopacak kitlelere de talip. Hülasa bu sayede Amerika Türkiye üzerinde Erdoğan ve Ak Parti ile son 15 yılda oluşturduğu ve yerleştirdiği siyasetini devam ettirmeyi amaçlamaktadır, bunu da Erdoğan ve Ak Parti sonrası yeni Amerikancı partiler ile yapacaktır. Babacan’ın partisi böyle bir partidir, onun için Babacan Amerikalılar ile görüşmeden adım atmaz, yola koyulmaz.
Herkes bağlı olduğu uluslararası tarafın kim olduğunu iyi biliyor, bakın CHP’nin gelecek vadeden Cumhurbaşkanı adayı ve parti başkanı Ekrem İmamoğlu Londra ve Berlin’den hiç geri gelmiyor. Avrupa parlamentosunda konuşuyor ve AB’li yetkililer ile görüşüyor.
Hülasa Türkiye’de siyaset böyle işte, içerde görüştüklerin değil dışarda görüştüklerin senin siyasi geleceğin hakkında belirleyici oluyor.