Amerika’nın İran Saldırısı ve “Batı’nın Pis İşleri”
23 Haziran 2025

Amerika’nın İran Saldırısı ve “Batı’nın Pis İşleri”

Amerika; İran ile Yahudi varlığı “İsrail” arasında devam eden karşılıklı saldırıların ilk haftasının sonuna denk gelen 22 Haziran gecesi, İran’a düzenlediği hava saldırısıyla bir anlamda dışarıdan seyrettiği iki tarafın birbirini kırma sürecini de sonlandırmış oldu. Taraflar arasında bir haftadır süren bu kontrollü savaşa neden olan husus, iki tarafın da ABD’nin yeni Ortadoğu çizgisine mutlak uyumunu sağlamaktır. Bunun için ABD; bir taraftan nükleer anlaşma bahanesiyle İran’ın uzun yıllardır bölgede örgütler üzerinden sürdürdüğü hâkimiyetini sonlandırmak ve bunu sağlayan kontrolü zor kadroları ortadan kaldırmak istemiş, diğer taraftan da aşırı sağcı Netenyahu yönetimindeki Yahudi varlığı “İsrail”i, Gazze ateşkesi ve bölgedeki başına buyruk hareketleri konusunda tamamen kontrolü altına almayı hedeflemiştir. Böylece iki tarafı zayıflamış bir vaziyette anlaşma masasına çekmiş olacaktır.

Özetle, konunun muhatapları açısından bölgede yaşanan son bir hafta içerisindeki gelişmelerin tahlilini bu şekilde yapabiliriz. Bizim asıl odaklanacağımız nokta ise Yahudi varlığının vakıası ve içinde bulunduğu mevcut durumdur. Nitekim onun vakıasını son dönemlerde en güzel anlatan ifade, Alman Şansölyesi Friedrich Merz’in, saldırılar başladığında Yahudi varlığı “İsrail”in İran’a yönelik saldırılarını savunmak için kullandığı “İsrail, Batı’nın pis işlerini yapıyor” ifadesi olmuştur. Öyle ki; Gazze konusunda bu “pis işler” Batı’nın çıkarlarıyla ters düşmeye başladığında da yine kendisinin en büyük destekçileri olan İngiltere, Almanya ve Kanada, Netanyahu ve çetesini sert şekilde uyarmıştı.

Oysa biz yıllardır; bu habis varlık ümmetin bağrına saplandığından beri, O’nun bölgede Batı’nın ileri karakolu olduğunu ve İslam’ın yeninden hayat sahasına dönmesinin önüne bir engel olarak yerleştirildiğini anlatmaya çalışıyoruz. Bugün artık netleştiği gibi sömürgeci kâfir Batı, işgalci gasıp Yahudi varlığını bölgeye çöreklendirerek şu üç temel amacı gerçekleştirmiş oldu:

1- Müslümanların birbirlerine kavuşmalarını engelleyecek ve birlikteliklerinden uzaklaştıracak şekilde bölgedeki Müslümanların arasına yabancı bir cisim yerleştirdiler.

2- Bölgeyi Yahudi karşıtı çatışmalarla meşgul ederek, asıl çatışmalarının Hilâfet’i ortadan kaldıran kâfir Batı ile olması gerektiğini Müslümanlara unutturdular. Zira bölgede Yahudiler için bir devlet kurmadan önce çatışma, Müslümanlar ile kâfir Batı arasında idi. Yahudilerin Filistin’i işgal etmesinin ardından bu gasıp varlık ile yapılan mücadele, merkezî bir konum aldı ve onu kuranlar ile mücadele hafifledi.

3- Onlar kendi ülkelerindeki Yahudi probleminden kurtuldular. Çünkü Yahudiler her nerede bulundularsa fesatları ve ifsatları ile toplumları bozuyorlardı.

İşte bu işgalci habis varlığı bu amaçlarla bölgeye yerleştiren Batı, onu bölgedeki 57 işbirlikçi hain yönetici eliyle korumaya aldı. “6 Gün Savaşları” gibi tertiplenen onlarca ihanet hadisesiyle onun bölgedeki imajı güçlendirildi ve işgal alanı genişletildi. Bu hainler yüzünden, Gazze soykırımıyla zirve yapan katliam, işgal ve tehcire rağmen 80 yıldır hiç kimse, bu varlığa “dur” diyemedi. Halklar susturuldu ve ordular kışlalara hapsedildi.

Nihayet bu Yahudi varlığı; şımarıklığının bir neticesi olarak hizaya getirilmek amacıyla, çok güvendiği Batı ve bölgedeki işbirlikçiler tarafından, tarihte ilk defa İran saldırıları sırasında sadece bir hafta korumasız bırakıldı. Yahudi varlığı İran’a saldırırken, bölge devletleri uçaklarına hava sahalarını açtılar, uçakların yakıt ikmali yaparak İran’a ulaşmasını ve bombalayıp geri dönmesini sağladılar. İran ise bu saldırılara yalnızca füze ve dronlarla karşılık verebildi ve aynı bölge ülkeleri İran saldırı araçlarını “İsrail” ile birlikte önlemeye çalıştılar.

Buna rağmen üzerlerinde zillet damgası vurulmuş korkak Yahudiler bir hafta dayanamadılar. Yahudi halkı savaş korkusuyla işgal ettikleri topraklardan kaçmaya başladı. Bu tersine göç hükümet tarafından yasaklanmasına rağmen, kaçış teknelerle gizlice devam etti. İnsanlar sokaklarda hükümet karşıtı gösteriler yaparken, Gazze ve İran’dan özür dilediler. ABD Başkanı Trump’a, İran’a müdahalede bulunması için yalvardılar. Sürekli çalan sirenler sebebiyle halk sığınaklardan çıkamaz bir hale geldi. Çok güvendikleri “Demir Kubbe” onları korumaya yetmedi ve sadece bir haftada Yahudilerin bütün toplumsal dengeleri alt-üst oldu.

Neredeyse iki yıldır Gazze’de Batı’nın tam desteğiyle bütün teknolojik imkânlarını ve gücünü kullanarak soykırım yapan bu habis varlık hiçbir sonuç elde edememiştir. Batı ve ajanları tarafından bir savaş oyunuyla İran’a karşı bir hafta korumasız bırakılınca da gerçek gücü ve bölgede bu kadar cürmü işleyip de hâlâ nasıl ayakta kaldığı netlik kazanmıştır.

“Yahudilerin dünyaya hâkim olduğu”, “ABD’yi Yahudi lobisinin yönettiği”, “dünya ticaretini ellerinde tuttukları”, “teknolojinin onların kontrollerinde olduğu”, “çok güçlü bir istihbaratlarının bulunduğu”, “yenilmez bir orduya sahip oldukları” gibi onları insanların gözünde yücelten hususların da aslında bir yalan olduğu, görmek isteyenler için net şekilde ortaya çıkmıştır. İşte bu, Yahudi varlığının gerçek vakasıdır. Bugün medya araçları sabah akşam savaşın teknik detaylarından bahsederlerken bu gerçeği ise kısa cümlelerle geçiştirmektedirler.

Yahudi varlığının en büyük teminatı olan 57 İslam Beldesinin başındaki işbirlikçi yöneticilere gelince; onlar bu gelişmeler karşısında içişleri bakanları düzeyinde İslam İşbirliği Teşkilatı’nı (İİT) İstanbul’da toplamış “İsrail'in Gazze'de yürüttüğü aç bırakma politikasına dikkat çekilerek, bölgeye insani yardım girişinin sağlanması ve derhal ateşkes yapılması gerektiği bildiren” bir deklarasyon yayınlamayı başarmışlardır(!).

Hem “Aksa Tufanı” ve beraberindeki Gazze hezimeti, hem de bir hafta içinde İran saldırıları karşısındaki çöküş, bu işgalci varlığın insanların gözündeki konumunu netleştirmiştir. Bu varlığı, Müslümanların bağrında ayakta tutan şeyin bölge rejimleri olduğu artık iyice anlaşılmıştır.

Özetle; son günlerde duyarlı ve siyasi bilince sahip Müslümanların sıkça dillendirdiği gibi, bugünkü vakıada Yahudilerin “Demir Kubbesi” ya da “Gargat Ağacı”, 57 İslam Beldesinin başındaki yöneticilerdir.