Her yere Allah Subhanehu ve Teâlâ hâkim. Her yeri görüyor. O’nun kudreti herkesin, her şeyin üzerinde; O’nun sözünün üstüne söz söyleyebilecek yok. Yeryüzünü, dünyayı, kâinatı yaratan da O. İnsanı yaratan da O.
İnsan dışında tüm canlılar, tüm sistemler Allah’ın dilediği şekilde, razı olduğu şekilde seyredip duruyor. İnsan, acizliğini, eksikliğini, geldiği yeri, gideceği yeri düşünmeyi reddedince bazen fıtratına aykırı, yaratılış amacına aykırı şekilde hareket edebiliyor, yaşam sergileyebiliyor.
Son zamanlarda bir de şunu fark ettim ki, İslâm’ı reddetme, hafife alma, hatta bazı hükümleri ile alay etme gibi tavırlar elit geçinen insanlar arasında dolaşıyor. Bu güruh kendisinin her şeyi bildiğini, iyi olan şeyleri kendilerinin hak ettiğini falan düşünüyorlar. Oysaki aklı başında olan adam, hakikate ulaşmak için çaba sarf etmez mi? Aciz olduğunu anlamaz mı? İşte bu insanlar, aciz olduklarını anlayamayacak kadar acizler. Bu bir gaflet halidir. Şeytan bunları büsbütün kandırmakta, yaptıklarını, söylediklerini süslü göstermektedir. Seni değerli yapan paran, mevkiin, şöhretin, ırkın, ailen, mesleğin değil, seni değerli yapan Allah’ın seni ahirette nasıl karşılayacağıdır. Sen bunu düşün!
Gerçek akıl sahibi acizliğini bilir, Rabbine yönelir. Yapması gerekenleri yapmakta gayret gösterir, yapmaması gereken şeylerden uzak durur.
Allah’ın emir ve yasaklarından, yapmamız gerektiği halde yapmadıklarımızdan ve yapmamamız gerektiği halde yaptıklarımızdan dolayı Allah’ın gazabını/cezasını hak ederiz. Allah’ın bu gazabından bizi kurtarabilecek olan hiçbir şey/kimse/makam da yoktur. Bu durumda sadece O’nun engin merhametine sığınarak bizi affedip bağışlamasını isteyebiliriz. İşte O’ndan yine O’na sığınmamız böyle olur.
Allah Rasulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bu konuda hadis-i şerifine kulak verelim:
اللَّهُمَّ إِنِّي أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَأَعُوذُ بِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ
“Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına ve senden yine sana sığınırım…” [Müslim, Salât]
Nasıl bir çocuk, annesi ona kızsa dahi gider yine ona sarılır. Bilir ki annesinin merhameti, öfkesinden büyüktür. Annenin merhameti böyle ise, Allah’ın merhameti düşünün, ne kadar yücedir.
Elit geçinen arkadaşım, sen de gel Allah’ın merhametine sığın, bulunduğun halden tövbe et, yapman gerekenleri yapmaya başla. Nasıl ki iş yerinde amirinin gözüne girmek için elinden geleni yapıyorsun, onun tepkisini çekmemek için yanlış adımlar atmamaya çalışıyorsun… İşte böyle, seni yaratan Rabbini razı etmek için daha fazla çalışacaksın. Unutma! Sen de bir gün tüm insanlar gibi öleceksin.
Bir de şöyle bir durum var. Müslümanların devletlerinin başında bulunan yöneticiler, İslâmi öğeler kullanarak konuştuğu, giyindiği ve o imajı vermeyi kastediyor oldukları için bu elit arkadaşlar, onların İslâm için mücadele ettiklerini, şu anki bozuklukların bu yöneticilerin İslâmi hassasiyetlerinden olduğunu vs. düşünürler hem yöneticiye hem de İslâm’a cephe alırlar. Bu konuda da diyorum ki: sakin olun arkadaşlar, şu anda Müslümanların devletlerinin başındaki yöneticilerin hiçbirisinin düşündüğünüz gibi bir gündemi yok. Onları ve yaptıkları icraatları sevmiyor, beğenmiyor, eleştiriyor olabilirsin ama bu sana İslâm’ı, İslâm’ın hükümlerini eleştirme, beğenmeme yolunu açmaz. Zaten biz de diyoruz ki, problem bu yöneticilerin İslâm’dan, Allah’ın hükümlerinden uzak olmaları, demokrasi ile hükmetmeleri. Sen ne kadar onlara kızsan da onlar aslında laikliği, demokrasiyi, kapitalizmi senden daha fazla sahipleniyorlar. Asıl problem bu. Sen de sabahtan akşama eleştirel konuşuyorsun, başka da hiçbir şey yapmıyorsun. Ama sorsan, çok güçlü bir muhalifsin. Fare dağa küsmüş konusu yani.
Sen bu iki konuyu ayır, kızacaksan yöneticilere kız, İslâm’a bağlan, onları da İslâm üzere değiştirmeye, düzeltmeye çalış.
Ve unutma ki dönüş Allah’adır.