Acz, Fakr ve Alınmayan İbret/ler!
17 Mart 2023

Acz, Fakr ve Alınmayan İbret/ler!

6 Şubat 2023 Pazartesi gece 04.17’de, Kahramanmaraş merkezli 11 ilde meydana gelen depremle sarsıldı tüm Türkiye. Depremin ardından çok şeyler yazıldı, çizildi. Deprem sonrası bölgeye müdahalede devletin geç kalmasından (muhalifler), böylesi büyük bir yıkıma sebep olan depreme devletin eş zamanlı ve eşgüdüm bir şekilde müdahalesinin imkansız olduğuna (iktidar yanlıları) kadar birçok sözler edildi. İnsan/can derdinden ziyade kendilerini ait hissettikleri siyasi cenahın hassasiyetleriyle konuşan tarafların havanda su döven tartışmalarına hiç girmeden birkaç hakikatin altını çizmeye çalışalım.

Acz!

Acz, “insanın bir şeyi mutlak manada yerine getirme gücünden yoksun olması, var olmak ve varlığını devam ettirmek noktasında kendisine yetmemesi, asla yetemeyecek olmasıdır.” Deprem bağlamında; evler zemin etüdü sağlam yerlere yapılmalıydı, binalar demir beton altın oranına uymalıydı, çok yüksek olmamalıydı vs. Hepsine eyvallah! Geçiştirmek için değil, gerçekten “eyvallah”! Bu hususta sorumluluklarını yerine getirmeyen herkes sigaya çekilmeli en şiddetlisinden. Buna da eyvallah! Peki, bunları kâmilen ve şamilen yerine getirmiş olsa idik, elimizden gelen her şeyi yapmış olsa idik biz tamam mıydık yani? Depreme karşı burnumuz dik mağrur mağrur gezebilir miydik ortalıkta? Kimiz biz; kim, kim? Yalnız başına bırakılsa aldığı soluğu veremeyecek, verdiği soluğu alamayacak Allah’ın aciz kulları değil miyiz? Daha düne kadar korona virüsle sınanırken korkudan evlerinden çıkamayan, bugün de depremle sınanırken korkudan evlerine giremeyen küçücük varlıklar değil miyiz? Depremin ilk gününden itibaren öğlen saatlerinde meydana gelen 7.6 büyüklüğündeki depreme enkazın üzerinde yakalanmış biri olarak benden, insanların içinde bulunduğu hali birkaç kelime ile tasvir etmem istenseydi “acz-u fakr” derdim, tereddütsüz. “Âlemlerin Rabbi ne kadar büyük, biz ne kadar küçüğüz!” derdim.

Öyle bir acz ki bırakın dirilerinizi, eli-kolu, başı-gövdesi dışarıda olan ölülerinizi dahi beton blokajların altından almaya ancak dünya kadar say-u gayretten sonra muvaffak olabiliyorsunuz!

Fakr!

Fakr, insanın Allah’a muhtaçlığını ifade eder. İnsan acz-u fakr içerisinde olan bir varlıktır. İnsan bu gerçekten uzaklaştığından dolayı yeryüzünde böbürlene böbürlene yürüyor. Arzın sahibinin davetinden yüz çeviriyor. Sıcak yatağında, lüks arabasında yahut kendisini güvende zannettiği yerlerde acze düşmeyeceğini, fakrın kendisine değmeyeceğini zannediyor. Heyhat! Oysa İbni Kudame’nin dediği gibidir gerçekte olan: “Evinde ailesiyle güven içerisinde oturan kimse, Allah Teâlâ’ya ve lütfuna, denizde bir tahta parçası üzerinde olan kimseden daha az muhtaç değildir.”

Ve alınmayan ibretler!

Bütün acz-u fakrına rağmen insanlar, kendilerine maalesef çekidüzen vermeyi ağırdan alıyorlar. Bela ve musibet anında dini yalnız Allah’a has kılan/yalnız O’na yönelen birçok insan, üzerindeki bela hali izale buyurulunca hemen gerisin geriye eski isyan yahut da gaflet haline dönüyor.

[اِنَّا كَاشِفُوا الْعَذَابِ قَلٖيلاً اِنَّكُمْ عَٓائِدُونَۘ] “Biz bu azabı kısa bir süre kaldıracağız, siz de yine eski hâlinize döneceksiniz.” [Duhan Suresi 15]

Şuan ülkemizin gündeminde ne var? Yaşanan felaketlerden ders alıp maddi-manevi halimize çeki düzen vermeye çalışmak mı? Hayır! Ne var peki gündemimizde? Seçim! Hani tüm acz-u fakrına rağmen yasama yetkisini kendilerinde görenleri seçme işi var ya; işte o seçim! Düşünebiliyor musunuz; “hayatlarımızın nasıl şekil alacağı hususunu bizim gibi acz-u fakr içerisindeki insanların aklından çıkacak yasalara bırakmak” demek olan bir seçimle meşgul koca bir ülke! Yaptıkları anayasa ve kanunlarla insanların hayatını mahveden bu laik demokratik düzeni kimin devam ettireceğini tartışmakla meşgul yurdumuz. Allah ve Rasulü’nü, Kitap ve Sünnet’i arkasına atan adamları seçmek, dahası onlar için kavga etmekle meşgul ülke! Yani oturup “dünya-ahiret saadetini, İslâm’ı hayatımıza hâkim kılarak tekrar nasıl elde edebiliriz”i düşünmesi gereken memleket, bunun dışında ne kadar dalalet münadisi ve davetçisi varsa onların peşine takılmış durumda. Rabbimiz Celle ve Âla ibret almayı, dünya-ahiret saadetinin temini olan İslâm’ı hayatlarımıza egemen kılmak için gece-gündüz çalışmayı, menfaatperest, halkın umurlarında olmadığı liderleri, Allah’ın şeriatıyla hükmeden sadık liderlerle değiştirmeyi bizlere nasip eylesin…

[وَقَالَ اللّٰهُ لَا تَتَّخِذُٓوا اِلٰهَيْنِ اثْنَيْنِۚ اِنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌۚ فَاِيَّايَ فَارْهَبُونِ وَلَهُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلَهُ الدّٖينُ وَاصِباًؕ اَفَغَيْرَ اللّٰهِ تَتَّقُونَ] “Allah buyurdu ki: ‘İki ilah edinmeyin, O ancak tek bir ilahtır. Şu halde yalnız Benden korkun!’ Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, itaat de daima ve yalnız O’na yapılır. Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?” [Nahl Suresi 51-52]