YÜZ YILDIR MAHİYETİNDEN UZAK KALMIŞ RAMAZAN AYINA GİRERKEN
09 Mart 2024

YÜZ YILDIR MAHİYETİNDEN UZAK KALMIŞ RAMAZAN AYINA GİRERKEN

Hamd, Müminlere mübarek Ramazan Ayını lütfedip, Ümmeti bu ayla şereflendiren Allah Subhanehu ve Teâlâ’ya aittir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (sav) binlerce salât ve selâm olsun. Geçmiş yıllarımızın kirlerinden arınmamız, gelecek yıla takva ve salih amel azığıyla başlamamız için Rabbimizin kullarına lütfu ve keremi olan bir Ramazan’a daha erişmiş bulunuyoruz. Ramazan ayına ulaşıp onu hakkıyla ihya eden ve cehennem ateşinden kurtulanlara müjdeler olsun.

Rasulullah (sav) bu ayın bağışlanmak için bir fırsat olduğunu şöyle bildirmektedir:

“Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur. Cehennem kapıları kapanır ve hiç biri açılmaz. Cennet kapıları açılır ve hiç biri kapanmaz. Sonra bir melek şöyle seslenir: “Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel. Ey şer isteyen günahlarından vazgeç.” Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu, Ramazan boyunca her gece böyledir.” [Tirmizî]

Rahmet rüzgârlarının estiği seçili günlerden oluşan bu kutlu ayın değeri paha biçilemez. Müslümanlara has kılınan özel bir ay olmasına rağmen İslami bir devlet olmadığı için insanlar bunun bilincinde değiller. Bu mübarek ay ne yazık ki diğer günlerden bir farkı yokmuş gibi yaşanıyor. Hem de tam bir asırdır.

Kayıp bir asır... Evet, tam 1 asırdır, mübarek Ramazan ayı asıl mahiyetinden uzak kalmıştır. 3 Mart 1924 tarihinde Hilafetin ilga edilmesi ile üzerimize lâik sistem hakim oldu. O günden bugüne de Ramazan ayını ve oruç ibadetini buruk bir sevinçle karşılamaktayız. Şu bir gerçektir ki, İslam’ın hayat sahasında olmadığı bir dünyada Müslümanlar artık Ramazan ayını kendisinde indirilmeye başlanan hidayet kaynağı Kur’an’dan uzak bir vaziyette karşılıyorlar. Allah’ın (svt) rahmeti ve ahkâmlarının altında bu aya girmek yerine zulmün, fesadın ve beşeri egemenliğin hükümleri altında giriyorlar.

Ramazan Ayına girerken bu mübarek ay bizlere bazı hakikatleri unutturmamalıdır. Meselâ milyonlarca insan tarafından yetim bırakılmış, dünyanın gözü önünde mahzun kalan Gazze’deki zulmün hakikati gibi... İçinde bulundukları açlığa rağmen oruç ibadetinin ecrini Allah’tan (svt) alacağına inanarak tutulan oruçların, dolu dolu kurulan sofralarla tuttuğumuz oruçlarımız ile kıyas etmemek gibi... İftar vaktinin geldiğini ses bombaları ile duyarken hissedilen korku ve ezan ile iftar etmenin arasındaki farkı hatırlamak gibi. İçerisinde olduğumuz rahatlıkta Gazze’deki zulmü unutmamalı ve dualarımızda kardeşlerimizi eksik etmemeliyiz.

Allah Rasulü (sav) Ramazan’ı duayla karşılar, Rabbinden bu ayın hayırlarına muvaffak olmayı ve rıza-ı İlahi’ye ulaşmayı dilerdi.

Abdullah ibni Ömer (ra) anlatıyor: “Allah Rasulü (sav), Ramazan hilâlini gördüğünde: “Allah’ım bu ayı bizim üzerimize iman ve eman, İslam ve selamet üzere doğur. Bizi sevip razı olduğun işlere muvaffak kıl. Benim ve senin Rabbin Allah’tır.” diye dua ederdi.” [Müsned, Sünen Darimi]

Ramazan Ayı zafer ve nusret ayıdır. Bizler de Rabbimizden tüm zulümleri bitirecek, dünyayı yaşanabilir hâle getirecek olan nusretini talep ediyoruz. Hilâfet Allah’ın (svt) vaadi, Rasulullah’ın (sav) müjdesidir.

Hilâfetsiz ve halifesiz geçirdiğimiz son Ramazan Ayı olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyoruz. Gelecek yüz yıl İslam’ın olacaktır. İslam’ın hakim olduğu nice izzetli günlere ve Ramazanlara erişmek duası ile...

Sadiye GÜNEŞ