VERİLEN VAATLER, DEĞİŞMEYEN GERÇEKLER!
26 Nisan 2023

VERİLEN VAATLER, DEĞİŞMEYEN GERÇEKLER!

Mübarek Ramazan ayının manevi atmosferinden çıkıp Ramazan Bayramı’nın sevincini yaşadıktan sonra seçim gündemini değerlendirmek insana; kendini yeşil bitki örtüsü ve mavi suların bulunduğu ruhu dinlendiren doğal bir hayattan çıkıp kalabalık, karmaşık, trafik ve insan yoğunluğuyla boğucu beton yığınlarının bulunduğu bir şehir hayatına sürüklendiğini hissettiriyor. Türkiye’de seçime yirmi günden az bir zaman kaldı. Gündem, parti yöneticilerinin vaatleriyle dolup taşıyor. Her gün haber bültenlerinde ve sosyal medya platformlarında pek çok vaatler duyuyoruz. İnsan, verilen vaatleri duyunca nasıl da güzel hayaller diye düşünmeden edemiyor. Özellikle bazı TV kanallarındaki haberler “Anlatılan ülke bizim yaşadığımız Türkiye’den başka bir yer mi?” diye düşündürüyor.

Malumunuz bayram öncesi herkes kendi bütçesine göre bayram alışverişi yaptı. En ucuz bir tişörtün bile yüz elli liradan fazla olduğu kıyafet alışverişinden bahsetmiyorum. Sadece market alışverişlerini ne kadar sınırlı bütçeler içerisinde en aza indirerek almak zorunda kalan insanlar oldu. Yaşlı bir teyze ile amca, marketten birkaç parça gıda malzemesi aldılar, kasadan geçen malzemelerin fiyatını duyunca kasiyere dönüp “Bizim aldıklarımızı iki kere mi geçtin” diye sormak zorunda kaldılar. Kasiyer “hayır” deyince teyze ve amca ikisi birden cüzdanlarında ve ceplerinde olan paralarını orada boşaltıp hesabı ödeyerek düşünceli bir yüz ifadesiyle evlerine doğru gittiler. Bu tür olaylara ve buna benzeyen pek çok örneklere şahit olunca siyasilerin anlattıkları hayat tasviri, verdikleri vaatleri nerede; hayatın gerçekleri nerede diye sorgulamadan geçmek mümkün değil. Ucuz olmasıyla ünlenmiş üç harfli marketlerde bir koli yumurtanın yüz TL’ye dayandığı, bir kutu sütün yirmi beş TL’yi bulduğu bir zaman diliminde zorunlu ihtiyaçları karşılamakta büyük sıkıntı çekenler var. Seçim öncesi atılan nutuklar, çizilen pembe hayat tablosu ile halkın hayatı birbirinden oldukça uzakta. İnsanlar yemek, barınma, sağlık, eğitim, ısınma ve benzeri zorunlu ihtiyaçlarının karşılanması konusunda ciddi problemler yaşamaktalar. Gündeme yeni gelen doğalgaz faturası konusunda sağlanacak kolaylıklar belki bir nebze olsun halkı rahatlatabilecektir ama kalıcı bir çözüm değildir. Bu ve buna benzer vaatlerin seçim yatırımı olduğunu anlamak zor değildir. Üstelik doğalgaz faturalarının en yüksek geldiği dönem kış aylarıdır. Halk düşünülseydi bu uygulama kış aylarında yapılırdı. İlkbahar geldiğinde zaten doğalgaz kullanımı düşmektedir.

Seçim öncesinde hayatın pek çok alanında verilen vaatler; aynı bu doğalgaz örneğinde olduğu gibi kışın soğuk günlerinde halka yüksek fatura ödetip ilkbahar ve yaz döneminde indirime gitmek gibidir. Kapitalist sistemin değişmeyen sömürme özelliği halka huzur, mutluluk ve refah vermekten fersah fersah uzaktır. Yalan üzere inşa edilmiş sahte vaatler ise günden güne halkı daha da dibe çekmektedir. Ta ki bu vaatlere inanan, emekli maaşından nelerin kesildiğinden habersiz olan bir amca çıkıp “Devlet benden muayene parası da ilaç parası da almıyor, bana bedava bakıyor ilaçlarımı bedava veriyor” diyecek kadar olan bitenden habersiz yaşıyorsa o ve onun benzerleri verilen vaatleri büyük bir lütuf gibi görmektedirler. Zaten kapitalizmin değişmeyen gerçeği budur. “Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek”.

Yöneticiler, halkın hayatla ilgili yaşadığı sıkıntılarına karşı seçim yaklaşırken duyarlıymış gibi durup seçimden sonra rafa kaldırmaktalar. Bu durum azınlıkta olan zenginlerin zaten umurunda değildir. Kapitalizm zengini daha zengin, fakiri daha fakir eden bir sistem olduğundan onlar fırsat kollayıp servetlerine servet katmanın hesaplarını yapmaktadırlar. Yoksulluk sınırının on bin lira civarında olduğunu ilan edip halka sekiz bin beş yüz lira asgari ücret verirken bunun büyük bir refah artışı olduğunu iddia edenler, seçim zamanlarında aynı halkın sadece oylarının peşindedirler. Halk aldığı o maaşla ayın sonunu nasıl getireceğini hesap ederken yöneticiler ve zenginler sahip oldukları servetlerin vazgeçilmez konforlu hayatlarından taviz vermemektedirler.

Dünyadaki yer altı ve yerüstü kaynaklarının çoğunluğu Müslüman beldelerde bulunduğu halde Müslüman halkların yokluk ve sefalete sürüklenmesinin sebebi, üzerlerine tatbik edilen gayri İslami nizam ve yöneticilerin uyguladığı gayri İslami siyasettendir. Hiçbirinin de derdi ümmetin kalkınması değil, zenginliklerine daha çok sermaye katmak, makamlarının sefasını sürmek ve pastadan en büyük payı kapabilmektir.

Siyasetçilerin vaatlerinden hiç biri, asla bu Ümmet için Allah’ın (svt) hükümlerinin yeryüzünde uygulanmasından daha hayırlı, adaletli, bereketli, huzur ve mutluluk verici değildir. Bu değişmeyen ve değişmeyecek olan tek gerçektir. Verilen ve verilecek olan hiçbir vaat, seçime yaklaşılan şu günlerde bize bu gerçeği unutturmamalıdır.

De ki: “Çalışın! Allah çalışmanızı görecektir. Allah’ın elçisi de, Müminler de görecektir. Sonra görünen ile görünmeyen her şeyi bilen Allah’ın huzuruna vardırılacaksınız. O size, yapmakta olduklarınızın (mahiyetini) haber verecektir.” [Tevbe 105]