TEPKİLER VE TEPKİSİZ KALANLAR
26 Eylül 2023

TEPKİLER VE TEPKİSİZ KALANLAR

Son günlerde Müslüman kadınların başörtüsüne yönelik fiziksel şiddete varan saldırılar ve nefret dolu söylemler dozunu artırarak devam ediyor. Özellikle televizyon ekranlarında, toplu taşımalarda ve kamuya açık alanlarda tesettür üzerinden Müslüman kadınlara yönelik hakaret ve psikolojik baskı hat safhaya ulaşıyor. Her gün farklı şehirlerden farklı kişilerden bu tür haberler kamuoyuna yansıyor. Halkın çoğunun Müslüman olduğu bir ülkede yaşanan bu saldırganlık vakıaları Müslümanların hepsini rahatsız ediyor.

Tepki nedir, insanlar nelere tepki gösterir?

Organizmada uyarıcılara karşı meydana gelen davranışlara tepki denir. Örneğin; Soğuk uyarıcının, titreme ve üşüme davranışını ortaya çıkarması gibi. Tepki sadece olumsuz durumlarda ortaya çıkan bir davranış değildir, olumlu gidişatlarda da duruma uygun tepkiler görülebilir. İnsanın mutlu bir haber aldığında sevinmesi olumlu bir tepki örneğidir. İnsanın, kendisini etkileyen olumlu veya olumsuz gidişata gösterdiği reaksiyonlar onun tepkisini ortaya koymaktadır.

Başörtüsü konusunda saldırgan tepkiler veren şahıslara baktığımızda genelde kendilerini Atatürkçü, Kemalist, demokrat, çağdaş, modern insanlar olarak tanımlamaktadırlar. Onların bu tanımı ne tür bir zihniyetin ürünü olduklarını gayet net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu düşük davranışları aynı zamanda onların cehaletlerini ve ettikleri hakaretlerden de medeniyet denilen canavardan ne kadar nasiplendiklerini sergilemektedir. Saldırganların tavırlarına bakınca “cehaletin cesareti” olarak yorumlayabiliriz. İnsani ilişkiler gereği bu tür sözlü ve fiziksel saldırganlıklar genel görgü kurallarına aykırıdır ve çirkin hareketlerdir. Kendilerini modern insanlar olarak tanımladıkları halde bu şahıslar insanlığın kabul ettiği genel görgü kurallarına dahi uyamayacak kadar insani vasıflardan uzaktırlar. Tepkiler, turnusol kâğıdı gibi insanın kişilik yapısını ortaya çıkaran bir tür kimlik göstergesidir. Başörtüsüne veya diğer İslami değerlere çirkin tepkiler gösterenler, kendi kimliklerini ve içlerindeki İslam kinlerini ortaya dökmektedirler.

Özellikle çarşaflı ya da başörtülü kadınlara karşı birden bire artan bu saldırılara vazgeçirici bir ceza uygulanmadıkça mantar gibi her yerden türemeye başladılar. Bazen cesur Müslüman kardeşlerimiz onlara gereken cevabı veriyorlar. Ama çoğu zaman da onların yaptıkları bu hadsizlik yanlarına kâr kalıyor. İnsanın koruması gereken değerlerinin olması hayattaki pek çok şeyi anlamlı kılar. Samimi olan Müslümanlar, İslam’a karşı yapılan bu çirkin sataşmalara fiziksel müdahalelere tepkisiz kalamaz, kalmamalı!

Bu topraklar İslam beldesi ve üzerinde yaşayan Müslümanların İslami yaşantılarını idame ettirmeleri en doğal haklarıdır. Başörtüsü de Allah’ın (svt) Müslüman kadına giymesini farz kıldığı kıyafetindendir. Karşısında Allah’ın (svt) ayetini taşıyan bir Müslümanı görünce nefreti galeyana gelen modern tanımlı insanlar, öfkelerini yenemiyor ve saldırganlaşıyorlar. Aslında bu onlara esas kulluk edilmesi gereken Allah’ı(svt) hatırlattığı için ve kendileri de kibirlerinden bunu reddettikleri için çılgına dönüyorlar. Onlar da gayet iyi biliyorlar ki İslam ve değerleri insanın iç ve dış dünyasına güçlü etkiler yapmaktadır. Bilinçli bir şekilde Müslümanların hayatına yansıyan iman ışığı, onun hayatının her alanını aydınlatır. İslam’ın bu özelliği Müslümanları aydınlatırken kâfirleri, fasıkları ve iman etmeyenleri zifiri karanlıklarda bırakır. Onlar da içlerinde boğuldukları karanlıklarıyla her gördükleri Müslüman’a saldırarak içlerinde alevlenen tedeyyün içgüdüsünü ötelemeye çalışıyorlar.

Halkın içinde saldırılar ve tepkiler ne kadar çirkin boyuta ulaşabilir bilinmez. Toplumu rahatsız eden, bölücülüğe, ayrımcılığa, kaosa götüren bu davranışlara halktan ziyade tepki göstermesi gerekenler yöneticilerdir. İnsanları kin ve nefrete, saldırganlığa sürükleyen bu tür davranışların önüne geçilecek çözümler üretilmelidir. Oysa iktidardakiler muhalefeti sorumlu tutuyor ve suçluyor, muhalefet de iktidarı suçluyor. Karşılıklı suçlamalarla bu mesele çözülmüş olmuyor. Sadece problemler öteleniyor ve artıyor. Öyleyse problem üreten bu köhne sistem değişmeli ve yerine dakik çözümler üreten İslam Devleti gelmelidir.