Şeyh Said Hain Mi Mücahit Mi?
17 Şubat 2024

Şeyh Said Hain Mi Mücahit Mi?

Bizler Şeyh Said’in ismini daha ilkokuldan itibaren duymaya başlıyoruz. Tertemiz zihinlerimize bir hain olduğu yerleştiriliyor. Gerçekten bize bahsedildiği gibi bir hain mi yoksa laik sistemin karaladığı biri mi?

Onu bize vatan haini, Kürt ırkçılığı yapan, İngilizlerle işbirliği yapmış biri olarak tanıttılar ancak kendisi o dönemde bölgesinde bulunan medreselerde müderrislik yapan, fetvalar veren bir alimdi. Yani kendisi ırkçılığın ne olduğunu bilmeyen ilimsiz biri değildi. Yaşadığı bölgedeki sorunlara İslami çözümler getiren, Allah’ın davası uğruna kanını, canını, ailesini dahi gözden çıkaran birinden ırkçılık yapmasını beklemek ancak ona iftira atmaktır. Ayrıca kendi döneminde vermiş olduğu mücadeleye bölgedeki Türklerden de destek olduğu tarihi kayıtlarda yer alırken onun davasının ırkçı bir zemine dayandığını söyleyemeyiz.

Onların isyan dediği yalnızca İslam’ın hakimiyeti için ortaya konulmuş bir kıyamdır. Bu yalnızca ırkçılık davasıyla ortaya konulmuş bir isyan ise neden üzerinden 99 yıl geçmesine rağmen hala İslam düşmanlarının kalbine Şeyh Said ismi korku veriyor?

Şeyh Said idam sehpasındayken kendisine son isteği sorulur. Bunun üzerine davasını açıkça ortaya koyan, sonraki nesillere mücadele ruhunu aşılayan şu sözleri miras bırakır: “Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir.” Darağacındayken söylediği bu son sözler bile Şeyh Said’in ne için mücadele ettiğini ortaya koymaktadır.

Bugün dahi onu bize Kürt ırkçılığı yapan biri olarak tanıtmak istiyorlar çünkü eğer onu Hilafet davası için canını ortaya koyan bir mücahit olarak tanıtırlarsa Müslümanların yeniden Hilafet istemesinden korkuyorlar. Müslümanların kalbinde yeniden Hilafet aşkının doğmasından korkuyorlar.

Şeyh Said, 3 Mart 1924’de kaldırılan Hilafet makamının ardından ilk tepkiyi verip hızlıca harekete geçen ve küfür sistemine karşı duran kişilerden biridir. Ankara Hükümeti’ne çağrıda bulunmuş, İslam’a aykırı kanunların çıkarılmamasını ve Hilafetin kaldırılmamasını istemiştir. Ancak laik zihniyet bu istekleri görmezden gelip küfür hükümleri çıkarmaya devam edince o güne kadar medreselerde hocalık yapan Şeyh Said bir İslam alimine yakışır şekilde hareket ederek Hilafet makamı için kıyama kalkmıştır.

Şeyh Said yıllarca medreselerde dersini verdiği Kur’an’ın ne emrettiğini çok iyi anlamıştı. Şunu çok iyi biliyordu ki eğer İslami bir yönetim yoksa, Allah’ın hükümleri yerine küfür hükümleri uygulanmaya başladıysa kıyam Türk, Kürt bütün Müslümanlara vaciptir. Okuduğu ayetler ve hadisler Şeyh Said’e Allah’ın şeriatını kaldırıp küfür hükümleriyle hükmeden yöneticilere baş kaldırmanın sorumluluğunu yüklemiştir. O, “Hilafet varken itaatimiz vacipti, Hilafet gidince kıyamımız vacip oldu.” demiştir. Kılıf kıyafet için değil, sarık cübbe için değil, medresesi için değil, Kürt devleti kurmak için hiç değil; yalnız ve yalnız Hilafeti tekrar hayata döndürmek için mücadele vermiştir. Sadece bu dertle dertlenmiş ve Müslümanlara birlik olmaları için çağrıda bulunmuştur.

Bugün namaz kılın, şu kadar zikir çekin, güzel ahlaklı olun, kızlarımız başörtüsüyle okullara giriyorken biz daha ne isteriz diyen, İslam’da siyaset yoktur biz siyasete karışmamalıyız diyen bir takım hocalar gibi oturup sadece Allah Rasulü’nün (sav) ahlakını anlatmakla yetinmemiştir. O Allah Rasulü’nün (sav) ne için yıllarca işkence çektiğini çok iyi anlamış ve bunun için ailesini geride bırakmayı göze almıştır. O Allah Rasulü’nün (sav) bir İslam Devleti kurmak için yaptığı mücadeleyi kendisine örnek almış ve küfür hükümlerine karşı mücadele vererek yeniden Allah’ın şeriatını hâkim kılmaya çalışmıştır.

Şeyh Said’e destek verenler, onun haklı bir davası olduğunu söyleyenler hala Kemalist zihniyetin bir parçasıyken, Şeyh Said’in yaptığı gibi küfür hükümlerine karşı tek bir söz edemezken gerçekten Şeyh Said’in mücadelesini anlayabilirler mi? O Hilafet için canını ortaya koymuşken bugün Hilafetin adını dahi anmaya korkanlar, seçim dönemlerinde küfür sistemini desteklemek için vaazlar verenler Şeyh Said’i nasıl savunabilir? Onun düşman olduğu sisteme düşmanlık besleyemiyorsak nasıl onun hakkını arayabiliriz? Laik sisteme karşı çıkmaya korkan dillerimiz ve ellerimiz nasıl onun haklılığını söylemeye cesaret edebilir?

Soruyorum sizlere, Kur’an’ı ve Sünnet’i yaşama gayretinde olanlar, Kur’an’ı ve Sünnet’i anlatanlar Şeyh Said’in İslam’ı yeryüzüne hâkim kılma mücadelesinin neresindesiniz? Lüks arabalarla lüks medreselerine, vakıflarına giden ve kitlelere hitap edenler Şeyh Said’in söylediği hakikatleri ne zaman söylemeye cesaret edeceksiniz?

Laik sistemin okullarında bir kavram inşası yapılıyor. İslam adına mücadele vermek bize vatan hainliği olarak tanıtılıyor. Halbuki asıl isyan Allah’ın (svt) hükümlerini kaldırıp Batı’nın küfür hükümlerini, laikliğini hâkim kılmaktır. İsyan, Allah’ın yarattığı yeryüzünde Allah’a (svt) kafa tutmaktır.

Eğer Şeyh Said savunulacaksa bu ancak onun yolundan giderek yapılabilir. Onun uğrunda kıyam ettiği Hilafet davasını kendimize dava edinerek, onu idama götüren zihniyetin bir parçası olmadan, küfür hükümlerinden korkmadan onun mirasına sahip çıkabiliriz.

Ayşegül Akpınar ÖZTÜRK