Türkiye, yeni bir döneme adım atmak üzere 14 Mayıs 2023 seçimlerini beklemekte. Yıllardır hedef 2023 diyerek insanlara 2023 yılında yapılacak olan seçimdeki hedefe karşı merak uyandıran Cumhurbaşkanı seçim faaliyetlerini devam ettiriyor. Seçim öncesi adayların halka vaatlerde bulunması, halkın oylarına karşılık göz boyama amacı ile olsa da imkânlar sunması beklenilen hamlelerdir. Adeta “Eteği tutuşup telaşa düşmek” atasözümüzün hayata geçtiğini görmekteyiz.
Cumhurbaşkanı adayları akla gelen her vaadi yalan, doğru demeden dile döküp halka sunuyor. Bu menfaatçilikten başka bir şey değildir. Bütün dil dökmeler, halkın içerisinde halk ile iç içe olmalar, sorunlarına çözümler bulmaya dair sözler vermek göstermelik ilgidir. Seçim sonrası hayat halk için aynıdır ancak seçilen yönetici için çok farklı olmaktadır. Seçilen aday makam sahibi olurken o yöneticiyi bulunduğu makama getiren seçmen ise standart ekonomik krizlerle dolu zor hayat şartları ile yaşamını devam ettirmeye çalışır.
Hasılı şu an adaylar seçimi kazanıp makamlarına kurulabilmek için büyük vaatlerle halkı kendine inandırma girişimlerinde bulunuyorlar.
Cumhurbaşkanı, Zonguldak Filyos’ta Karadeniz Gazı Denize İlk Boru İndirme ve Kaynak Töreni’ne katıldı. Burada yaptığı konuşmada: “Bugün Türkiye’nin şu ana kadar en büyük doğal gaz keşfi olan Karadeniz gazında kritik bir safhaya daha ulaşmanın heyecanını yaşadıklarını belirten Erdoğan, 2 yıl önce müjdeyi açıkladıklarında bir hedef belirlediklerini ve yerli gazın 2023’te milletin hizmetine sunacağını açıkladı.
İlk girişim olarak doğal gazın bir ay boyunca konutlarda ısınma dahil 19 Nisan’da kesilen faturadan sonra ücretsiz fatura dönemi 19 Mayıs olarak belirlendi. Yani 20 Nisan tarihinden sonra gelen ilk doğalgaz faturasının 0 TL olacağını açıkladılar.
Ücretsiz doğalgaz kullanımı olmasına rağmen bir çok kişiden şu sözleri duyduk: “Bunların işi belli olmaz, ay sonu faturalarda sürpriz olabilir. Seçim sonrası fatura gelecek iktidar kazanamazsa doğalgaz kullanımı faturaya yansır” gibi bir çok güven duyulmayan cümleler...
Seçim zamanı gelince dünyada hayatın gidişatı değişiyor. Ekonomik krizleri hafifletme çabaları da bunlardan bir tanesi. Bazı insanlar ücretsiz doğalgaz kullanımının sevincini yaşıyor diyebiliriz. Kış aylarında derecesi yükselemeyen kombilerin derecesi hava sıcaklığına rağmen belki de hiç olmadığı kadar yükseltildi. İşte Ümmetin ortak mallarını ücrete tabi olmadan kullanmak bu denli güzel bir duygu ve hayatı kolaylaştıran bir ganimettir. Kapitalist sistemde bir ay ücretsiz kullanılmasına izin verilen yeraltı kaynağı olan doğalgaz, İslam Devletinde ise ücretsiz insanlara verilir.
Nitekim yeraltı ve doğal kaynaklar kamu mülkiyetidir. Kamu mülkiyeti, şeriatın insanlar arasında ortak olduğunu şeriatın nassla belirlediği hususlardır. Allah (svt) doğal kaynakları insan hayatına fayda vermek için var etmiştir. İnsanın akıl yoluyla elde etmiş olduğu ilim ile bu kaynakları insanların kullanımına hazır hale getirmesi yine Allah’ın (svt) yardımı iledir. Zira O (svt) dilemezse bir yaprak dahi kıpırdayamaz. Bu kaynakların ferdi olarak sahiplenilmesi de yasaktır. Bunlar tüm insanlara ait bir mülktür. Yaşayan herkes ve kıyamete kadar gelecek tüm insanlar bundan faydalanır.
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ فِي الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّارِ
“Müslümanlar şu üç şeyde ortaktırlar: Suda, merada ve ateşte.” (Ebu Davud)
Ümmetin ortak mülkü olan doğal kaynaklar ne yazık ki insanların haklarını koruyacak bir devlet olmadığı için sömürgecilik üzerine kurulu olan kapitalist sistemde fahiş bir fiyat karşılığında Ümmete verilmektedir. Bu da bir zulümdür.
Şu soru aklımıza gelebilir. İslâm Hilafet Devleti kurulduğunda su, elektrik, doğalgaz kullanımına fatura kesilmeyecek mi ? Cevaben şunu diyebiliriz ki; cep yakacak kadar yüksek faturalar gelmez, gereksiz vergiler faturalara yansımaz, kullanılan enerjinin maliyeti göz büyütecek kadar insanları şaşırtmayacaktır. En önemlisi de insan olması hasebiyle insana hak ettiği değer verilecek. Allah’ın (svt) hükümleri ile yöneten yöneticiler geçici vaatlerde bulunmaz, Ümmetin haklarına tecavüz etmez, hakkın yanında haksızlığın ise karşısında durur.
Hak ve bâtılın farkı işte budur. Bâtılın hükmünde ifsat etmek, sömürmek vardır. Hakkın hükmünde ise adalet vardır.
Öyleyse düşünelim Müslümanların ortak mülküne el koyup insan haklarını sömüren bir sisteme destek vermek yapılan zulme ortak olmak değil midir?
Ey Müslümanlar gelin bâtıldan yüz çevirelim, özümüz İslam’a dönelim. Yeryüzünde Allah’ın (svt) hükümlerinin ikamesini sağlayacak olan “Raşidi Hilafet Devletinin yeniden hakim kılınması için çalışalım.
De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah (svt) iken, O (svt) doyurur ama (kimse tarafından) doyurulmaz iken Allah’tan başkasını mı veli edinecekmişim? [En’am 14]
Sadiye Güneş