فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ اِنّٖٓي اَرٰى فِي الْمَنَامِ اَنّٖٓي اَذْبَحُكَ فَانْظُرْ مَاذَا تَرٰىؕ قَالَ يَٓا اَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُۘ سَتَجِدُنٖٓي اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِرٖينَ شَٓاءَ اللّٰهُ مِنَ الصَّابِرٖينَ فَلَمَّٓا اَسْلَمَا وَتَلَّهُ لِلْجَبٖينِۚ وَنَادَيْنَاهُ اَنْ يَٓا اِبْرٰهٖيمُۙ قَدْ صَدَّقْتَ الرُّءْيَاۚ اِنَّا كَذٰلِكَ نَجْزِى الْمُحْسِنٖينَ
“O, kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca dedi ki: Oğulcuğum; doğrusu ben, rüyada iken seni boğazladığımı görüyorum. Bir bak, ne dersin? O da dedi ki: Babacığım; sana emrolunanı yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun. İkisi de teslim olunca, babası; oğlunu alnı üzere yatırdı. Biz, ona şöyle seslendik: Ey İbrahim; Sen rüyayı gerçekleştirdin. Elbette Biz, ihsan edenleri böylece mükafatlandırırız.” [Bakara 102-105]
Hz. İbrahim’in (as) ve Hz. İsmail’in (as) âlemlerin Rabbine olan imanları sonucu Hz. İbrahim (as) canından bir parça olan oğlu İsmail’i Allah için kurban etmeye karar vermiş; Hz. İsmail (as) ise Rabbi istediyse kurban olmayı kabul etmiştir. Rablerine teslim olmuşlardır. Hz. İbrahim’in (as) Hz. İsmail’i (as) Allah’a (svt) adamasıyla amele dönüşen kurban, Allah indinde en güzel amellerden biri olarak ifa edilegelmiştir.
“Ademoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha sevimli bir amel işlememiştir. O kurban kıyamet günü boynuzları kılları ve tırnaklarıyla gelecektir. Kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında hemen kabul olunur. Bu sebeple kestiğiniz kurbanlardan dolayı sıkıntı değil gönlünüz hoş olsun.” [İbn Mâce, Edaha: 3]
İslami terim olarak kurban Allah’a yaklaşmak ve Allah’ın rızasına ermek niyetiyle kesilen ve kurban edilen hayvan demektir.
Kurban Bayramı’nda Allah (svt) için kurban kesmek sadece İslamın şartlarından biri olarak görülmemelidir. Kurban çok daha genel bir adanmışlığı, Allah (svt) için bireyin her şeyini feda edebilecek olmasını, Allah’a (svt) teslim olmasını ve O’na karşı şükür içinde olmayı ifade etmektedir.
Allah (svt) için kurban kesmek öncelikle Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olmayı gerektirir. Çünkü kurban Allah’a hakkıyla teslimiyetin sonucunda ortaya dökülebilecek bir ameldir. Allah’a tam bir teslimiyet “La ilahe illallah Muhammeden Rasulullah”ın manasını çok iyi anlayıp onu hayata geçirmekle olur. La ilahe illallah’ın manasını anlamadan Allah’a (svt) teslim olmaktan söz edemeyiz.
Bizler İslam dinine giriş anahtarımız olan La ilahe illallah sözüyle Allah’tan (svt) başka hayatımıza hükmedecek, hayatımızı yönlendirecek herhangi bir ilahın -nefsimiz de dahil- varlığını reddederiz. Kelime-i tevhid ile hayatımızı Allah’ın emir ve nehiylerine göre düzenleyeceğimizin sözünü vermiş oluruz. Yani La ilahe illallah diyerek âlemlerin Rabbine teslim oluruz. Bu teslimiyet duygu ve düşüncelerimizi, iç güdü ve uzvi ihtiyaçlarımızı doyururken insanlarla olan ilişkilerimizde, kısacası hayatın her alanında Allah’ın rızasını kazanmak ve O’nun emir ve yasaklarını gözetmekle olur.
Allah Subhanehu ve Teâlâ Rasulü Muhammed (sav) ile bizlere bir hayat nizamı göndermiş ve bu nizamın tatbik edilmesiyle hem bu dünyada hem de ahiret hayatında saadeti vadetmiştir.
Bugün maalesef ki âlemlerin Rabbi ve tüm noksanlıklardan münezzeh olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın Rasulü aracılığıyla göndermiş olduğu İslam nizamı tatbik edilmemektedir. Kapsamlı ve esaslı olan, sınırlı ve aciz insan aklından çıkmamış bu nizamın yerine aciz bir grup insan aklından çıkmış, sorunlar karşısında vakıaya göre çözüm üreten, sermaye sahiplerinin kalkınmasını hedef alan; çürük, kokuşmuş, batıl ve fasit kapitalizm nizamı uygulanmaktadır. Bu nizamın fikri kaidesi olan laikliğin Allah Subhanehu ve Teâlâ’yı hayata karıştırmaması insanın ihtiyaçlarını başıboş bırakarak mutsuz ve huzursuz olmasına sebep olmuştur.
Yaşanılan ekonomik kriz, ahlâkî çöküntü, her fırsatta Allah’a ve Rasulü’ne yapılan hakaretler, kutsallarımızın çiğnenmesi, Müslümanların zulme maruz kalması İslâm nizamının hayata hakim olmayışından kaynaklıdır.
İnsana saadeti vadeden İslam nizamının tatbikiyle 13 asır boyunca olduğu gibi Müslümanlar canlarından ve mallarından emin, izzet ve şeref sahibiydiler. Bu onların Rablerine olan teslimiyetleri sonucu O’nun göndermiş olduğu hayat nizamına göre yaşamaları sebebiyle olmuştu.
Kurban Bayramı, bizlere kurban kesme ibadetinin anlamını, Allah’a (svt) olan teslimiyetimizi dolayısıyla Rabbimize verdiğimiz sözü hatırlatmalıdır. Sadece kurban kesmek ibadetini değil, Allah’a olan teslimiyetimiz sonucu, O'nun rızasını kazanmak için şer’i hükümlerin hepsini bir bütün olarak uygulamalı ve hayata geçirme gerekliliği fikrini de zihinlerimizde uyandırmalıdır.
Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın hükümlerinin bir bütün olarak uygulanmasının tek yolu, İslam nizamını tatbik edecek Raşidi Hilafetin yeniden kurulmasıdır.
Müslümanlar olarak bizler tekrar Rabbimize verdiğimiz sözü hatırlamalı ve O’nun göndermiş olduğu İslam Nizamını tatbik edecek İkinci Raşidi Hilafetin kurulması için çalışmalıyız.
لِمِثْلِ هٰذَا فَلْيَعْمَلِ الْعَامِلُونَ
Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar. [Saffat 61]
Gamze DENİZ