KUR’AN’I KERİM DÜNYAYA MEYDAN OKUYAN İLÂHİ BİR NURDUR
09 Eylül 2023

KUR’AN’I KERİM DÜNYAYA MEYDAN OKUYAN İLÂHİ BİR NURDUR

Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim, 610 yılında son Peygamber Hz. Muhammed'e (sav) Hz.Cebrail (as) aracılığıyla parça parça ve yaşanan olaylar vasıtasıyla indirilmiştir. 6236 ayet ve 114 sureden oluşan Kur'an-ı Kerim tüm insanlığa inen son ve tek hak kitaptır.

Kur’an insanlara bir hidayet rehberi olarak indirilen ilâhi bir nurdur. Allah (svt) onu kıyamete kadar koruyacağını şöyle bildirmektedir:

“Şüphesiz o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz.” [Hicr 9]

Ve şöyle buyurmaktadır:

”Onun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Ondan başka bir sığınak da bulamazsın.” [Kehf 27]

Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor; “Deki yemin olsun: Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın benzerini yapmak için bir araya toplansalar, hatta birbirlerine destek olup güçlerini birleştirseler bile, yine de onun gibi bir kitap meydana getiremezler. Muhakkak ki biz bu Kur’an’da insanlara (gerçekleri anlatmak için) her türlü misali verdik. Yine de insanların çoğu inkârcılıkta direndikçe direndiler.” [İsra 88,89]

Mekke ve Medine döneminde Kur’an’ın eşsiz bir kitap olduğu, tekrar edilen meydan okumalarında 4 safhada kanıtlanmıştır:

-Birinci safhada, müşriklerden Kur’an’ın tamamına benzer bir kitap getirmeleri talep edilmiştir . -İkinci safhada, saha biraz daha daraltılıp işleri kolaylaştırılarak Kur’an surelerine benzer on sure getirmeleri talep edildi. -Üçüncü safhada, inkârcılardan Kur’an’ın bir suresine benzer bir söz getirmeleri istendi. -Dördüncü safhada, Kur’an onları, tam misli olmasa da kısmen kendisine benzeyen bir söz söylemeye dâvet etti. Ve Kur’an’a karşı çıkanlar müşrikler bunu başaramadı, hüsrana uğradılar. Kur’an-ı Kerim’in 1400 yıldır dünyaya, âleme meydan okuduğunu ifade eden bir çok ayetler vardır.

Allah( svt) bu meydan okuyuşu, aşama aşama insanlığın önüne sunarak âdeta Yaratıcının karşısında mahlûkun zayıflığını, Aziz olan Allah’ın (svt) karşısında âciz olan insanın durumunu gözler önüne seriyor.

Bu meydan okuyuşa karşı cılız bazı sesler karşılık vermek istemişler, ancak Kur’an’ın eşsiz belâgâti karşısında sus-pus olmuşlar, hâlihazırda söyledikleri edebi cümleleri dahi söyleyemez duruma gelmişlerdir.

Oysa Kur’an bu meydan okumayı, ciddi bir iddia ortaya atarak ve ciddi bir yöntem göstererek ortaya koyuyor. “Elif, Lâm, Mim…” İşte harfler… İşte kuracağınız heyetler… Bütün sosyologlar, psikologlar, edebiyatçılar, anayasa profesörleri, siyaset bilimciler, insanlardan, cinlerden ne kadar topluluk varsa hepsini bir araya getirin! Bu işi ciddiye alın; bilim adamlarınızı, ilim adamlarınızı toplayın. Kur’an’ı tetkik etsinler, tahkik etsinler, etüt etsinler. Onda alaya alacak, hakaret edilebilecek bir şey asla bulamazlar. Alaya alıyorsanız öyleyse sizde Mekkeli müşrikler gibi onun bir benzerini getirebilir misiniz? Bütün insanlar düşünsünler, kafa yorsunlar. Eğer ciddi ve objektif bir şekilde Kur’an’ı incelerlerse onun mükemmelliğini, eşsizliğini göreceklerdir. Kur’an’ın kendine olan güveni tamdır, onun bu meydan okuyuşu hem kendine güveninden, hem de düşünen, akleden insanlara Kur’an’ın tesir edeceğine güvenden kaynaklanmaktadır.

İnsan bir defa Allah’ın (svt) ve Kur’an’ın karşısında acizliğini anlamaya görsün; o zaman aslında çok şeyi anlamış olduğunun farkına varacaktır. Araplar meşhur bir atasözlerinde; “Aczi kenzi” yani “acziyetimi anlamam en büyük kazancımdır” derler. İşte Kur’an’ın karşısında durmanın acziyet hali, insanı zamanla Allah’a (svt) yaklaştıracak ve Kur’an’ın hayat tasviri olduğunu anlamaya muktedir kılacaktır. Velid bin Muğire, Ahnes bin Şerik, Ebu Cehil gibi İslam düşmanlarına Kur’an’ın dinletilmesi, onları bile kendine hayran bırakması onun eşsiz belâgâtindendir. Ömer Bin Hattab (ra) asabi, öfkesine yenik düşen bir adam iken Kur’an’ın ayetlerini dinlerken kalbi yumuşuyor ve iman ediyor.

Ne yazık ki günümüzün Ebu Cehillerinin sayısı artmış ve iyiden iyiye azmışlardır. Kalpleri taş kesilmiş, İslam’a olan kinlerinden saldırgan vahşi bir hayvandan daha aşağı bir hale gelmiş durumdalar. Kur’an’a yapılan saldırı ve hakaretler bir oyun haline gelmiş. Buna seyirci kalan cılız ve sadece kınama ile icraatsız gösteriş yapan yöneticiler de bu saldırıya ortak olmuşlardır. Biliniz ki İslam’a ve İslam’ın değerlerine saldıran herkes Allah’ın (svt) dünya ve ahiretteki azabını tadacaktır. Kur’an’ı Kerim’i yakan insanların yanarak öldüğü, Kur’an ile alay edenlerin kömürleşmiş yüz simasına büründüğü ve daha nice gözle görülen ibretlikler mevcuttur.

Kur’an, Peygamberimizin (sav) en büyük mucizesidir. Kur’an, Rabbimizin (svt) katından gelen eşsiz bir kitaptır.

Ümmetin dirilişini ise ancak Kur’an’a yeniden sahabe nesli gibi sarılan, ondan beslenen ve tüm meselelerde prensiplerini, kriterlerini ondan alan Allah’ın (svt) dinini ve kitabını koruyan bir Halife ve İslâm tebaasında yetişen bir nesil sağlayacaktır.

Yüce Kitabımız Kur’an azimuşan asırlar boyunca dünyaya hükmetmiş her kavme her insana, batıl olan fikirlere meydan okuyan ilahi bir nurdur... Kâfirler, münafıklar her ne kadar İslam’a olan kinlerini kussalarda bir gün kendi kusmuğunda boğulacaklardır. O gün işte Kur’an’a hadim olan kazanacak, karşı çıkan da kaybedecektir. Kur’an’a sahip çıkanları dünya ve ahirette koruyacak olan Rahman ve Rahim olan Allah’tır. Peki ya sizin akıbetiniz ne olacak İslam’a değerlerine saldırırken bunu düşünüyor musunuz ?

“İnkâr edenlere ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince işte onlar cehennemliklerdir.” [Maide 10]

Sadiye Güneş