Artık insan, hayatın anlamının saçının renginde, kıyafetinin şeklinde, mülkiyetinin miktarında, kilosunda, dış görünüşünde, kullandığı eşyalarda, lüks arabalarda, evlerde, müzikte, eğlencede, şehevi arzularda aramaması gerektiğini idrak etmeye başladı. Çünkü insan Gazze gibi bir hakikati görmezden gelemez artık.
Hayatın anlamının İslam’ın vizyonunda olduğunu görmezden gelemez. İman eden takva sahibi Müslümanların her şeye rağmen mutlulukları ve özgür ruhları, İslam’ın özünü kavrayamayanların beyinlerini yaktı. Kâfirlerin İslam Ümmetine çektirdikleri acıları kendilerini korkuttu… Onlar, bu batıl, vahşi, barbar ideolojinin sebep olduğu zulümleri, katliamları, açlıkları, kaosları evlerinde güven içinde izlerken bir avuç iman etmiş genç dünyanın bu müstekbirlerine kafa tutup, dünyanın esaret zincirlerini kırarak, kalbinde zerre kadar vehn hastalığı bırakmadan selim bir kalp ile mücadele ediyor…
İşte Gazzeli Müslümanları kahramanlaştıran; riskler, kan, gözyaşı, kayıplar, yıkımlar, açlık ve temel ihtiyaçlardan mahrumiyet… İslam’ın, dünyanın en aşağılık varlıklarının karşısında dahi çare üretebiliyor olmasıdır. Umut olmasıdır. Müslümanların inancını tazeleyebiliyor olması, ne olursa olsun insanı davasından hiç vazgeçirmemesi ve hızla yayılması, onun dosdoğru bir ideoloji olduğunun kanıtıdır.
Hem de henüz yeryüzünde İslam’ı temsil eden bir Hilafet devleti olmamasına rağmen nasıl dinamik bir ideoloji olduğu apaçık ortadadır.
Sahip olduğu ideolojiye dönüp bakmadan hala İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık yapanlara, onlara bir lokma ekmeği çok görenlere gelince…
“De ki Allah’ı bırakıp taptığınız şeylere de bir bakın! Yeryüzünde ne yaratmışlar, göstersenize bana! Yoksa onların göklere ortaklıkları mı var? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.” [Ahkaf 4]
Ey zalimler! İnandığınız ideolojinize de bir bakın!
Ey zalimlerin uşakları, Ümmetin başına musallat olmuş ajan yöneticiler! Peşinden gittiğiniz yol arkadaşlarınıza da bir bakın! “Eserlerine”, düşüncelerine, tercihlerine, tutumlarına, söylemlerine, duygularına, İNSANLIĞINA bir bakın!
Acaba onların size de aynı muameleyi yapmayacaklarından emin misiniz? Allah’a (svt) iman eden, takva sahiplerini dost ve kardeş edinmek, onların acılarını paylaşmak, kâfirlere karşı maddi manevi onların yanında olmak varken sizler zalimleri mi dost ediniyorsunuz?
Orta çağda bir katedralin inşaatında çalışan iki işçiye ne yaptıklarını sormuşlar. Biri, “sürekli taş taşıyorum” demiş. Diğeri ise, “bir katedral inşa ediyorum”, demiş.
Sömürgeci kâfirler ideolojilerinin inşasına devam ederken siz de onların hizmetinde katedrale taş mı taşıyorsunuz? Sizler hangi zihniyetle, hangi duygularla ne yaptığınızın farkında mısınız, Allah aşkına?
Beldelerimizi kiminle ve ne gibi yol ve yöntemlerle dizginlemeye çalıştığınızı biliyoruz. Biz direncimizi imanımızdan alıyoruz. İslam Ümmeti, nerede ne yapacağı belli olmayan, vizyonsuz, gayesiz, köle zihniyetli, imposter sendromlu yönetimlerinin Gazze’de yaşanan soykırımı çözemeyeceğini gördü…
Bu yüzden başta İslam beldeleri olmak üzere insanlığın, sömürgeci vahşi kapitalizmden ve onun bekçiliğini yapan hain yönetimlerden acil olarak kurtarılması gerekiyor ve kurtarılması da ancak Hilafet Devletinin yeniden kurulması ile mümkündür.
Akidesi ve yönetim şekli İslam olan Hilafet Devleti ile insanın özgürce tek bir adım bile atamadığı, dünyayı hapishaneye çevirmiş bu insanlık düşmanı servet avcısı ideolojinin kaldırılması gerçekten mümkündür. Bu konuda İslam Ümmeti sabırlıdır. Ve bizim için sabır pasif bir tutum değil, aktif bir mücadeledir. Hilafet kurulana kadar yeryüzündeki tüm zalimlerin ideolojileri devrilene kadar sabrımız devam edecektir.