Çağdaş cahiliyeye açtım gözlerimi ben. Kulağıma ezan okunurken demokrasi, laiklik enjekte edildi damarlarıma. O gün bugündür kapitalizm gibi fasit bir nizamın estiği havayı soludu ciğerlerim. Anayasası Kur'an ve Sünnet olmayan, menfaatçilik, bencillik üzerine kaim olmuş ideolojiler ciğerlerimi(zi) tüketti. İslami akidenin olmadığı, mülkünde sözün Allah'tan (svt) alındığı helallerin haram, haramların helal sayıldığı bir dünyada her geçen gün biraz daha tükeniyoruz. Ciğerlerimiz oksijensiz kalıyor.
Allah Rasulü (sav) cahiliye döneminin karanlığını aydınlığa çevirmiş, cahiliyede kömür gibi olan insanlar elmas, yakut olmuştu ilahi vahiy ile. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, kadınların meta olarak görüldüğü, zina, içki ve putperestliğin zirve yaptığı karanlık cahiliye Allah'ın (svt) Cebrail vasıtasıyla indirdiği hükümlerle aydınlanıyor, o dönemin insanları iman edip imanlarını salih amellerle taçlandırarak adlarını tarihe asrı saadetin yıldızları olarak yazdırıyorlardı.
Hayatlarını okurken dalıp gittiğimiz, dersler çıkardığımız ve Rasul'ün (sav) “Ashabımın hepsi gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız doğru yolu bulur karanlıkta kalmazsınız.” dediği Sahabeyi güzin efendilerimiz bizler için örnek alınacak şahsiyetlerdir. Öyleyse tutunalım onlara ve kurtulalım ahir zamanın karanlıklarından.
İmanı elde tutmanın kor ateşi elde tutmaktan daha zor olduğu bu zaman zarfında bize çok iş düşüyor. 3 mart 1924’te Hilafetin ilga edilmesi ile birlikte hepimiz pusulamızı şaşırdık. İktisadi, içtimai, eğitim-öğretim ve yönetim nizamları baltalandı yerlerine cumhuriyet, laiklik, demokrasi nizamları ekildi ve her geçen günde o kadar güzel büyütüldüler ki hayatımızın her anını kapladılar. İslam ile büyümüş Ayşe teyzem, Hasan amcam ne olduğunu bilmeden şeriat diyerek İslam’ı karaladılar, yobazlaştırdılar onu ve fasit ideolojilerle hemhal oldular.
Her şey ilmek ilmek işlendi hayırlı Ümmetin hafızalarına. Ne güzel demişti şair; bize ne olduysa azar azar oldu. Hakikaten bize ne olduysa Hilafetin yokluğunda azar azar oldu. Tam yüz yıl. Yüz yıldır hayatımızda olmayan İslam ve geldiğimiz nokta. Kayıplar, yıkımlar. Ne kadar acı ne kadar can yakıcı.
İfsat olmuş gençlik, yıkılmış yuvalar, ötekileştirilmiş erkekler, özgürlük adı altında yalnızlaştırılmış kadınlar, LGBT, zina, fuhuş ve daha birçokları…
Ne farkımız var cahiliyeden? Aslında var! Yanlış duymadınız, evet var. Çok daha çağdaşça modernce yapılmıyor mu her türlü fuhşiyat? Üstelik nüfusunun %90’ı Müslüman olan bir toplumda.
İstanbul Sözleşmesi, Paris İklim Anlaşması... Ekini ve nesli ifsat etmek isteyen sömürgeci kâfirler… Onlarla el sıkışan sözde Müslüman yöneticiler.. İktisadi kriz… İçtimai kriz... Yönetim krizi... Eğitimde kriz… Velhasıl saymakla bitmeyecek kadar çok iç karartan durumlar.
İşte böyle karanlık bir zamanın genciyim ben. Lâkin derdim bu karanlıktan aydınlığa çıkabilmek için cehd etmek. Biliyorum ki, karanlığın en koyu hali şafağa en yakın olan halidir. Hilafet ikame olacak, zillet yerini izzete bırakacak. Allah'ın (svt) vadi Rasul'ün (sav) müjdesi biiznillah gerçekleşecek. Sancılı süreçlerden geçerken karınca misali safımı(zı) belirlemek adına “Furkan” olacağız. Hak ve batıl yolunda seçimimizi haktan yana kullanacağız ve inşaAllah kazananlardan olacağız.
Davetçiyim ben! Hakkı hak bilir, batıla “LA” derim. Yıldırmaz ne kapitalizmin fasitliği, ne laikliğin kokuşmuşluğu, ne cumhuriyetin karanlığı.
Vazifem; emri bi’l maruf nehyi ani’l münker yapmaktır. Zira davet Peygamberimin (sav) mirasıdır. Bizler o kutlu Nebi'nin (sav) yeryüzünde yürüyen halifeleriyiz.
Saptırıcı yollara kapılmadan, ana caddeden ayrılmadan, dinim ve davam uğrunda sırat-ı müstakim üzere haktan ayrılmadan yürümek istiyorum. Hakikate susamış yüreklerimiz, sürekli hakikati araştırır, İslamı öğrenmek, anlamak, anlatmak ve amel etmek için gece gündüz çalışırız. Peygamber (sav) önderimiz, Kur'an kılavuzumuzdur.
Arştan gelecek yardım; arzın üstündekilerin uzatacağı ele bağlıdır.
Ablalarım, abilerim, kardeşlerim! Davanın salih ve salihaları! İşte o el bizlerin olacak inşaAllah.
لِمِثْلِ هَٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَٰمِلُونَ Çalışanlar böylesi için çalışsınlar! [Saffat 61]
وَفِى ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ ٱلْمُتَنَٰفِسُونَ İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. [Mutaffifin 26]
Öyleyse ciğerlerimizin İslamı soluma zamanı gelmedi mi?
İrem DUMAN