Kur’an-ı Kerim insanlara yol gösterici olarak gönderilmiştir. Onda, insanın dünya ve ahiret hayatını ilgilendiren ve insanın her iki âlemde de hak yolu ve asıl mutluluğu bulmasını sağlayacak olan hükümler ve bilgiler mevcuttur. İkinci sure olan Bakara suresinde Allah Subhanehu ve Teâla Kur’an’ın takvâ sahipleri için bir hidayet kitabı olduğunu bizlere bildirir. Kur’an-ı Kerim bu hükümlerle birlikte insan hayatı için gerekli olan bütün konulara da yer vermektedir.
Nitekim Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Biz Kur’an’ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik.” [Nahl/16-89]
Kur’an Müslümanlara bir nur ve İslam yolunda bir ışıktır. Müslümanlara Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın emanetidir.
Nitekim Rabbimiz bir başka ayet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
“Biz, emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik. Onlar onu yüklenmeye yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi. O cidden çok zalim, çok cahil bulunuyor.” [Ahzâb, 33/72]
Ayetteki emanet; farzlar, mükellefiyetler, Allah’a (svt) itaat, akıl ve düşünme kabiliyeti olarak tefsir edilmiştir. İnsan bu emaneti koruma hususunda bir imtihana tabi tutulmuştur. Bunun sonucu ise ya ebedî bir saadet yahut sonsuz bir azaptır.
Kıymetli Müslümanlar! Gün geçmiyor ki İslam’a saldırının olmadığı bir gün olmasın. Ve yine gün geçmiyor ki İslam ümmetinin yöneticileri bu duruma sessiz kalmasın.
Ne acı ki 100 yıldır Kur’an’ın hükümleri yeryüzünde tatbik edilmiyor. Üzerimize adeta karabulut gibi çöken insanlığı ve insan hayatını bataklığa sürükleyen kapitalist nizam, yani Batı’dan ithal edilen kanunlar tatbik ediliyor.
Bizler biliyoruz ki bu yaşanan bütün problemlerin, sorunlar ve krizlerin tek çözümü İslam’da. Yani Kur’an ve Sünnettedir.
Bu noktada en önemli vazife elbette ki Müslümanların yöneticilerine düşmektedir. Fakat ne yazık ki milyonlarca askere, ordulara ve devasa kaynaklara sahip olmalarına rağmen “57” ülke olarak sadece kınama mesajları için toplanıyor ve dağılıyorlar!
Bu ne acı bir tablo, ne vahim bir durumdur. Bu kâfirleri durduracak, onlara hadlerini bildirecek bir halife, bir devlet, bir Abdûlhamid , bir Selahaddin yok mu?
Veyl olsun.
Kur’an-ı Kerim’i ve bütün değerlerimizi korumak için yöneticiler harekete geçmeli ve bu kâfirlere hadlerini bildirecek somut adımları derhal atmalıdır.
Atılacak olan ilk adım ise Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini hayatın her alanında tatbik etmek ile olur. Kur’an-ı korumak ancak böyle olur ki bu ise ancak ve ancak Hilafet devleti ile mümkündür!
Ey Müslüman! Kur’an sana emanet, İslam düşmanlarına karşı mücadeleden cayma!
Bu İslam ümmetini aşağılamak ve hor görmek için hazırlanmış kaçıncı plandır saysak bitmez. Ama unutmayalım ki onlar 2 milyar İslam ümmetine meydan okusalar da Allah Subhanehu ve Teâlâ 1400 yıldır kâfirlere meydan okuyor.
Ey kâfirler! Sizler ne yaparsanız yapın asla Allah’ın (svt) nurunu söndüremeyeceksiniz. Ve yine sizlerin batıl olan inancınız asla İslam’a galip gelmeyecek! Allah’ın (svt) dini muhakkak ki bütün dinlerden üstündür!
Ve sizler şu sözleri aklınıza kazıyınız ki; Bizler asla İslam’ın yolundan dönmeyeceğiz ve Allah’ın (svt) dini yeryüzüne hakim olana kadar mücadele edeceğiz. Dün olduğu gibi bugün de sizler yenilecek ve cehenneme sürüleceksiniz !
قُلْ لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ اِلٰى جَهَنَّمَۜ وَبِئْسَ الْمِهَادُ
O kâfirlere de ki: “Yenileceksiniz ve cehenneme sürükleneceksiniz. Orası ne kötü bir mekândır.” [Âl-i İmran, 12]
Rabia Karadaş