وَلْتَكُن مِّنكُمْ أُمَّةٌ يَدْعُونَ إِلَى ٱلْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِٱلْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ ٱلْمُنكَرِ ۚ وَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْمُفْلِحُونَ
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” [Al-i İmran 104]
1953 senesinden bu yana Allah-u Teâlâ’nın Müslümanlar üzerin farz-ı ayn olarak yüklemiş olduğu sorumluluğu omuzlayan, İslam Devletinin olmayışını kendine dert edinmiş, Hizb-ut Tahrirli Müslümanlar laik-demokrat yönetim tarafından yapacakları her amelde kısıtlanmış ve hukuksuz yargılanmalara maruz kalmışlardır.
Bugün gündemimize konu olan hiçbir gerekçe gösterilmeden haksız, hukuksuz bir cezanın infazı! 2017 yılında düzenlenmesi planlanan “Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç?” adlı konferans ve Abdullah İmamoğlu, Mahmut Kar, Osman Yıldız, Musa Bayoğlu gibi kıymetli konuşmacıların yer alacağı program valilik tarafından iptal edilmiş ve Hizb-ut Tahrir cebir ve şiddete başvurmadan programı iptal etmişti. Bunun üzerine açılan dava 2022 Mayıs ayında sonuçlandı ve bahsi geçen Müslüman dava erlerinin toplam 31 yıl 6 ay hapis cezaları resmen onandı.
Yapılamayan bir program, konuşulamayan bir konu ve cebir ve şiddete asla başvurulmayan bir amel sebebiyle 31 yıl ceza vermenin gerekçesi ne?
Bunca fücurun işlendiği, haramın helalleştirildiği, kötülüklerin normalleştirildiği, ahlaksız olayların haddi aştığı, Kur’an-ı Kerim’in saygı görmediği, gençleri bir bir kapitalizme kurban ettiğimiz bir asırda Allah’ın (svt) dinini yeryüzüne hakim kılmak, izzetli bir şekilde yaşayabilmemiz için çaba gösteren mümtaz gençlerin cezalandırılması akıl işi değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 26. Madde; Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Kapitalist, komünist iktidar istemek suç değil! Bilâkis özgürlük. Fakat konu İslam olunca, Hilafet olunca özgürlük yerini, zulme bırakıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!
Zalimler ve onların zulmüne destek verip ortak olan yandaşları pek yakında bilecek, görecek ve idrak edecekler ki onlar koltuk sevdasından yanıp tutuşsalar da, Allah’ın (svt) dinini yeryüzüne hakim kılmak isteyen muvahhidlere zulmetseler de, zalim yöneticilerin zulüm düzeni, mazlumların dik duruşları karşısında direnemeyecek ve onların zulme, sömürüye dayalı bâtıl düzenleri yıkılacaktır.
Esasen bütün peygamberlerin tevhid mücadelesi insanları her türlü zulümden, kötülükten kurtarma, izzetli ve refah içinde yaşayacakları bir devletin çatısı altında yaşam sürmeleri içindir ki o İslam Devletidir. Zira Peygamberlere ilk karşı çıkanlar o toplumun içindeki zalimler, peygamberlere ilk inanan ve onların yanında yer alanlar ise mazlumlar olmuştur. Hz. İbrahim’in (as) karşısına Nemrut, Hz. Musa’nın (as) karşısına Firavun ve Haman, Hz. Muhammed’in (sav) karşısına Ebu Leheb ve Ebu Cehil gibileri zulmün ve zalimliğin bel kemiği olmuş, Peygamberler ise hep mazlumların yanında yer almak suretiyle zalimlerle mücadele etmişlerdir.
Zalim yöneticiler tarafından bilinmesi gereken bir gerçek var ki davamız batıl olmadığı gibi yapılan herhangi bir zulüm dolayısıyla davamız zarar görmeyecek aksine yaptıkları zulüm bizlere bu davayı omuzlama noktasında güç verecektir. Ve yine bilinmelidir ki canımız pahasına da olsa bizler bu dava uğruna her koşulda daima önde olan, hakkı haykıran bir Ümmet olarak Allah’ın (svt) vaadi olan Rasulullah’ın (sav) müjdesi olan devlet kurulana dek üzerimize farz olan davet çalışmamızı sürdürecek ve nesillerimize aktaracağız. Rasulullah (sav), bizlere İslam’ın sadece tek bir hükmünün uygulanmasının paha biçilemez olduğunu açıkça ifade etmiştir:
حد يعمل في الأرض خير لأهل الأرض من أن يمطروا ثلاثين صباحا
“Adaletin tahakkuku için yeryüzünde uygulanan bir had (şer’i ceza), yeryüzü halkı için, 30 sabah yağmur yağmasından hayırlıdır.” [Ibn Hanbel, Müsned, II / 402]
Niyazımız o dur ki Müslümanlara verilen haksız cezaların ve yapılan zulmün son bulacağı, insanlığın huzurlu, izzetli bir şekilde yaşayacağı, adil yöneticiler tarafından yönetileceği Raşidî Hilâfet Devletinin en yakın zamanda biz Müslümanların eliyle kurulmasıdır. Rabbim muvaffak eylesin.
قُلِ ٱعْمَلُوا۟ فَسَيَرَى ٱللَّهُ عَمَلَكُمْ وَرَسُولُهُۥ وَٱلْمُؤْمِنُونَ ۖ وَسَتُرَدُّونَ إِلَىٰ عَٰلِمِ ٱلْغَيْبِ وَٱلشَّهَٰدَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
“De ki: “Çalışın, yapın. Yaptıklarınızı Allah da, Resûlü de, mü’minler de göreceklerdir. Sonra gaybı da, görülen âlemi de bilen Allah’ın huzuruna döndürüleceksiniz. O da size bütün yapmakta olduğunuz şeyleri haber verecektir.” [Tevbe 105]
EVİNDAR GÜRGÜN... #GerekçeYokZulümVar