Genç kelime olarak“Hazine, yere gömülmüş define, altın, gümüş ve mal saklanan yer” manalarına gelmektedir. Sadece bu tanımdan hareketle bile insanın gençliği insanın kıymet vermesi gereken en önemli ve değerli dönemidir, diyebiliriz. Nitekim gençlikte kişi dinç-kuvvetlidir, ancak yaş ilerledikçe zayıf düşer. Gençlik insana dünya hayatının maksadı olan ahireti kazanması için verilir. İnsan, önemli işlerini en verimli vakitte yapmalı ve hiç bitmeyecek olan ebedi hayatı için gençliğinde çalışmalıdır. Sonu olmayan ahiret hayatının hangi seviyede devam etmesini istiyorsak gençliğimizi ona göre değerlendirmeliyiz. Çünkü dünyada insanlar için zenginlik ve fakirlik söz konusu olduğu gibi ahirette de aynı şey geçerlidir. Dünyada zengin olmak isteyen insanlar, genç- yaşlı demeden büyük bir hırsla çalışıyor, gece-gündüz koşturuyorlar. Ahiret hayatında zengin olmak isteyen insanların da vakitlerini aynı şekilde değerlendirmeleri gereklidir.
Nitekim Allah Rasulü (sav) hadisi şerifte insanoğlunun ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede yıprattığı ile ilgili hesaba çekileceğini bildirmektedir. Günümüzde mevcut olan kapitalist sistem ne yazık ki gençleri birer umutsuz vaka haline getirmiş durumdadır. Genelde insanların özelde ise gençlerin geleceğe dair bir umut ve hedefi yok! Çünkü sistem gençleri hedefsiz, ruhsuz bir varlık hâline getiriyor. Örneğin, tıp fakültesi okuyan bir öğrenci eğitim süreci bittikten sonra bir iş bulamama, emeğinin karşılığını alamamak gibi endişelere kapılıyor ve sonuç öyle de oluyor. Bu da bize sistemin gençlere değer vermediğini ve haklarını gözetmediğini göstermektedir.
“Sistem gençliği ihya etmek değil, ifsat etme projeleri düzenliyor.” Kapitalizmin hedeflediği gençlik modeli; madde tuzağına itilen, sürekli tüketen, üretken olmayan, düşünemeyen, ırkçı, milliyetçi, ateist, deist ve İslam fıtratından uzak bir hayat yaşayan bir gençliktir. Ne yazık ki toplumda değerli varlıklar olan gençlerin kıymeti bilinmiyor. Şu bir gerçektir ki gençlerin ifsat edilmesine sebep olan ana unsur sistemin bozuk olmasıdır ve davetçi Müslümanların gençliği ihya etme çalışmalarında aktif olmaması da büyük bir eksikliktir. Zira hakkı bilen her Müslüman haktan habersiz olan Müslüman kardeşine dini tebliğ etmekle mükelleftir.
Davetçiler Ümmetin hâlini kendilerine dert edinmezse, bu memleketin gençlerine hak olan davalarını gürleyerek anlatmazlarsa meydanı boş bulan bâtıl fikirlerin savunucuları cesaret bulurlar. Bu durumda gençlerimizi onlar etkiler. Biz onlardaki bu cesareti yakinen yaşamış bir Ümmetiz. Zira bu memlekette 1924 yılından itibaren başlayarak günümüze kadar uzayan ve insanları ideolojileriyle zehirleme gayretlerinin başarıya ulaşması, maalesef Müslümanların meydanı boş bırakmalarının sonucudur.
Tarih boyunca Peygamberler ve ıslah erbabının umumiyetle gençlerden olduğu görülür. İbni Abbâs’ın (ra) “Allah her peygamberi mutlaka genç olarak göndermiş, bir âlime de ilim ancak gençken verilmiştir” dediği rivayet edilmiştir. İslam tarihinde İslam’ı yaşayan ve yaşatanların çoğunluğu gençlerden oluşurdu.
Rasulullah (sav) İslam’ı tebliğ ederken gençlere çok önem verirdi. İman edenlerden 10 yaşındaki Hz. Ali (ra), 15 yaşındaki Zübeyr bin Avvam ve Zeyd bin Harise, 16 yaşındaki Erkam bin Ebil Erkam, 17 yaşındaki Cafer bin Ebu Talib, Sad bin Ebi Vakkas ve Abdurrahman bin Avf, 18 yaşındaki Mus’ab bin Umeyr ve Said bin Zeyd, 20 yaşındaki Osman bin Affan ve Osman bin Huveyris, 25 yaşındaki Ebu Ubeyde bin Cerrah, 25 yaşındaki Habbab bin Eret (ranhum) gibi sahabeler ve daha niceleri davayı genç iken yüklendiler. Rasuller havarilerini ve ashabını hep gençlerden seçmiştir. Bu gençler ihya edildiği için gelecekleri de ihya edildi ve yetişmekte olan nesillere birer örnek oldular. Kendileri olmasa da isimleri hâlâ anılmaktadır.
Öyleyse ey Müslüman Genç! Sahabeler gibi cesur ve yiğit ol. Peygambere (sav) itaatine bak, Ashab-ı kiramın genç yiğitlerine bak, ecdadının kahramanlarına bak, hâlâ cesaretini toplayamadıysan hiç olmazsa bâtılı savunanların cesaretine bak ve istikrarlı ol! Bil ki sen hakkın temsilcisisin. Hakkı savunanlar bâtılı savunanlardan daha cesur olmazsa, hak bâtılı nasıl zail eder?
Ey genç kardeşim! Öyleyse bu örnekleri gözünün önüne koymalı ve düşünmelisin! Ben neredeyim? İslam tarihinin örnek verdiği yerde mi, yoksa günümüzde ifsat eden sistemin tuzaklarına düşülen yerde mi? İslam tarihini ihya eden öncü olan gençlerden biri neden sen olmayasın! Heyecan, güç, cesaret, merak ve atılganlık her insanda olan duygulardır, mühim olan bunları nerede kullandığın ve bu duygularının sana neler kazandırdığıdır. Hz. Ali ve Mus’ab (ranhuma) gibi sen de gençliğini, atılganlığını hayra kullanabilir, bu çağda yetişen nesillerin modeli olabilirsin. Veya atılganlığını anlayıp-anlamadığın, fayda-zarar kaidesini önemsemeyerek hezimete uğrtyabilir, hayata dair şevkini kırabilirsin. Sen de Zübeyr (ra) gibi dinini dert edinerek onun için hazırlık yapıp yola koyulabilirsin. Ya da sokak kavgaları, ağız dalaşlarıyla gençliğini ziyan ederek de geçirebilirsin. Akıl ve irade sahibi olmak, insanı diğer canlılardan ayıran ve Allah’ın (svt) insana bahşettiği en büyük nimetlerdir. Kur'an-ı Kerim'de geçen ayette şöyle buyurulmaktadır: “Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.” [Zümer 18] Hadis-i şeriflerde ise gençliğin önemi şöyle bildirilmektedir: “Bir genç, ilim ve ibadet içerisinde yetişir, olgunlaşırsa Allah Subhanehu Teâlâ kıyamet günü ona yetmiş iki Sıddık sevabı kadar sevap verir.” [Taberani] “Cömert ve güzel ahlâklı bir genç, Allah (svt) katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür.” [Deylemi] Gençliği ve geleceği hakkıyla ihya edecek olan Raşidi Hilafet Devletinin en yakın zamanda kurulması duasıyla...
Sadiye Güneş