FARZLARDAN BİR FARZ
28 Haziran 2022

FARZLARDAN BİR FARZ

İçinde yaşadığımız zaman diliminde İslami değerlerin toplum hayatından günden güne silikleştiğine ve bunların yerini bâtıl değerlerin almaya başladığını görüyoruz. Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın haramları helalleştirildi, helalleri haramlaştırıldı; kâfirler, zalimler dost, Müslümanlar ise düşman kabul edilir oldu. Marufu emredenler cezalandırıldı, münkere davet edenler el üstünde tutuldu. Müslümanlar mevcut düzenden korkup sustukça meydanı boş bulan kâfirler ve şeytanın dostları daha da azgınlaştı. Hakkı söylemekten imtina eden âlimler yüzünden âlem bozulmaya yüz tuttu. Durumun ciddiyetinin farkında olan az sayıdaki samimi Müslümanlar ise imanlarının gereği olarak Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın emr-i bi’l-maruf nehy-i an’il-münker emrini yerine getirmeye devam ediyorlar. Çünkü Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz.” (Âl-i İmran,110) Ayetteki hayrın sebebi emr-i bi’l-maruf nehy-i an’il-münker yapılmasıdır.

Maruf, İslâm’ın (şeriatın) güzel gördüğü fiil, söz ve davranışlardır. Münker ise İslâm’ın hoş görmediği her şeydir. Bununla alakalı bir hadiste Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır: “Emr-i bi’l-maruf nehy-i an’il-münker yapmadığınızda hâliniz nasıl olur?” Ashab (ranhum) şaşkına dönmüş bir şekilde diyor ki: “Bu mümkün müdür (yani böyle bir şey olabilir mi) ya Rasûlallah?” Rasûlullah (sav) ise: “Ondan daha şiddetlisi bile olacak!” buyuruyor. Ashab: “Ondan daha şiddetli olan da nedir?” Rasûlullah (sav): “Kötülükleri emredip iyiliklerden sakındırdığınız zaman acaba hâliniz nasıl olur?” Ondan daha kötüsü nedir diye sorulduğunda Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Eğer iyilik kötülüğe ve kötülük de iyiliğe dönüşürse, o zaman ne halde olursunuz?” Bu ikazdan da anlaşılacağı üzere bizler için en tehlikeli şey, değerlerin yer değiştirmesidir. Bunun olmaması için yukarıdaki ayette ve daha pek çok ayette Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın namaz emrini yerine getirdiğimiz gibi marufu emredip münkerden sakındırma emrini de yerine getirmemiz gerekmektedir.

Hz. Ömer (ra) bir şaire sırf söylediği şu beyitten dolayı hapis cezası vermiştir:

“Bırak, vazgeç erdem peşinde koşturmaktan, Otur yerinde çünkü sen ancak yiyip içicisin.” (el-Hutay’a)

Bu devirde ne yazık ki çoğu insan belki de böyledir. Kendisini ve içinde yaşadığı toplumu ilgilendiren meselelerden yüz çevirmesi bir Müslümanın yapacağı en büyük hatadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırma görevi terk edildiği için toplum bozulursa İslâm yaşanmaz hale gelir. Peki, bir düşünelim… Bizler İslâm’ı tam olarak yaşayabiliyor muyuz? Bu kadar münker hayatımıza nasıl girdi? Değerlerimiz nasıl değiştirildi?

Öncelikle şunu bilelim ki en büyük münker, laik kapitalist sistemin ta kendisidir. Çünkü bu sistem diğer tüm münkerlere kapı aralamaktadır. Hilafetin kaldırılmasından sonra Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın şeriatı tatbik edilemez dolayısıyla da İslâm yaşanamaz hale gelmiştir. Bugün sokaklarda yarı çıplak kadınların “çağdaş kadın!” olarak dolaşması, tesettürlü hanımların değersizleştirilmesi; hayvanların bile yapmadığı sapkınlığı yapan onursuzlara sanatçı kisvesi ve yöneticiler tarafından değer verilmesi, sahip çıkılması münkerlerin ne derece yayıldığını göstermektedir. Elhamdulillah bu onursuzlara tepki verip meydanlara inen Müslümanlar oldu. Ancak bu sapkınların dernekleri var, otelleri var ve toplum içerisinde kanser hücresi gibi yayılmaya devam ediyorlar. Artık evlatlarımızı yetiştirirken korkar hale geldik. Ve işin kötüsü bu sapkınlar bağıra bağıra “bize alışacaksınız” diyorlar. Bu aşağılık onursuzlar bu cesareti nereden alıyorlar?

Bizler imanlarımızın gereği olarak bu münkerlere ve fahşaya hiçbir zaman alışmayacağız. Marufu emredip münkerden nehyetme görevimizi hakkıyla yerine getirmek için azami gayret göstereceğiz. Bunu yapmadığımız takdirde Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın bir farzını terk etmiş olacağımızın bilincinde ve O’nun (svt) azabına da duçar olacağımızın farkındayız. Efendimiz (sav) hadisinde şöyle buyurmuştur: “Nefsimi elinde tutan Allah’a andolsun ki ya marufu emreder ve münkerin önüne geçersiniz, ya da yüce Allah’ın katından üzerinize bir azap göndermesinden korkulur ki, o zaman O’na dua edersiniz de sizin dualarınıza icabet edilmez.” [Tirmizi]

İslam Ümmetinin bir varlık olarak marufu emretmesi ve münkerden nehyetmesi ise ancak bir devlet şeklinde olur ki o devlet de Raşidi Hilafet Devleti olacaktır. Köklü bir şekilde münkerlerden kurtulmak istiyorsak gelin bunun için çalışalım…

“Muhakkak ki Allah kendisine (dinine) yardım edene yardım edecektir, onu muzaffer kılacaktır. Şüphesiz ki Allah pek kuvvetlidir ve izzetlidir. Onlar ki yeryüzünde kendilerine imkân ve yönetim verdiğimiz zaman namazı (dinin ahkâmını) ikame ederler, zekâtı verirler, marufu emreder ve münkeri nehyederler. İşlerin sonucu Allah’a aittir.” [Hac, 40-41]