“Ben tek başıma zaten neyi değiştirebilirim ki, diyerek hiçbir şey yapmamak kadar büyük bir yanlış yoktur.” demiş bir yazar. Zulmün tavan yaptığı, Müslüman kanlarının çok kolay bir şekilde akıtıldığı, ümmetin masum evlatlarına kıyıldığı, anaların feryatlarının arşı titrettiği şu zamanlarda diğer Müslümanların hiçbir şey yapmadan oturmaları elbette beklenemez. Gözlerin Filistin’de olduğu şu günlerde diğer ülkelerdeki müslüman halklar yaşananlara seyirci kalmayıp oradaki kardeşleri için meydanlara çıkıyor; Gasıp Yahudileri protesto ediyor ve Allah Azze ve Celle’ye nusret için dua ediyorlar.
Hamas’ın silahlı direniş örgütü Kassam Tugayları gaspçı terörist Yahudilere misliyle karşılık veriyor... Filistinli çocuklar boylarından büyük cesaretleriyle Yahudi askerlerine ellerindeki sapanlarıyla taş atıyorlar... Çünkü ellerinden bu kadarı geliyor ve bunu yapabiliyorlar.
Oraya giden vicdan sahibi gazeteciler yapılan zulümden dünyanın haberdar olması ve bunun sona erdirilmesi için haberi ekranlara taşıyor... Elinden başka bir şey gelmeyen âciz insanlar imkânları dâhilinde “Zulmü engelleyemiyorsanız en azından onu herkese duyurun.” düsturuyla sosyal medyadan bu zulümleri paylaşarak duyurmaya çalışıyor...
Bir hoca Müslümanlara birlik olma çağrısı yapıyor... Bir yazar hakkı ve doğruları yazarak elinden geleni yapıyor... Bir ev hanımı evladına Mescid-i Aksa’nın önemini ve Müslümanların kutsallarını anlatarak onu yetiştirmeye çalışıyor... Bazı müslümanlar Hilafet’e çağrı yapıyor... Bazı cesur âlimler ve müslümanlar ise yöneticilere “Orduları Aksa’ya gönderin” çağrısı yaparak kardeşlerinin kurtarılmasını istiyor...
İran, ‘‘İsrail’’’i kara harekâtına karşı tehdit ediyor. Peki, diğer müslüman halkların yöneticileri ne yapıyor?
Karşı tarafta ise gasıp yahudileri destekleyen İngiltere iki savaş gemisini ‘‘İsrail’’’e gönderme kararı alıyor. ABD Başkanı Biden: “Benim yönetimimin ‘‘İsrail’’’e desteği kaya gibi sağlam ve sarsılmazdır.” açıklamasını yaparak ‘‘İsrail’’’in arkasında duruyor. Yine Amerika’da, tüm dünyanın tanıdığı eğlence sektörünün 700’den fazla yıldızı(!) ‘‘İsrail’’’e desteklerini dile getiren ve Hamas’ı kınayan ortak bir bildiri yayınlıyor. Bildiride aynı zamanda eğlence sektörünün liderlerine Hamas'a karşı güçlü bir şekilde seslerini yükseltmeleri ve terör örgütü olarak gördükleri Hamas’a masum rehineleri ailelerine iade etmeye teşvik etmek için onlara ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulunuluyor.
Fransa Adalet Bakanı, Gazze’ye karşı sempati gösterenleri 5 ila 7 yıl arası hapisle tehdit ediyor. Almanya, İsrail bayraklarının yakılmasını yasaklıyor. Türkiye’nin girmek için can attığı kâfir Avrupa Birliği’nin Komisyon Başkanı ise “İsrail’’’in bu tür hain saldırılara karşı kendini savunma hakkı vardır.” diyor. Ukrayna, askerî desteğe hazır olduğunu söylüyor.
Evet, görüyoruz ki kâfir devletler Müslümanlara karşı birbirlerini destekleyerek Yahudilere yardım elini uzatıyorlar. Buradaki sıkıntı Filistin’in haklı direnişinde müslüman devlet liderlerinin kâfir devletler gibi somut adım atmıyor oluşlarıdır. Bu tıpkı Yahudilerin Musa Aleyhisselâm’a “Ey Musa! Onlar orada durduğu müddetçe biz oraya ebediyen giremeyiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın, biz burada oturacağız” demeleri gibidir. Güçlü ordularına rağmen yerlerinde çakılıp kalmaları bu işin imkân meselesi değil iman meselesi olduğunun açık kanıtıdır.
Ancak şunu unutmasınlar ki; tarih korkakları değil, cesurları yazar! Ve bu liderler eğer kâfirlerden değil de Kahhar olan Allah Azze ve Celle’den gereği gibi korksalardı Müslüman kardeşlerinin yardımına koşar ve gasıp yahudilere dünyayı dar ederlerdi. Mescid-i Aksa davası sadece Filistinlilerin değil tüm ümmetin davasıdır. Kafkasya Kartalı rahmetli Şeyh Şamil Basayev’in dediği gibi “Bir dava, uğrunda ölünecek kadar değerli değil ise, yaşanacak kadar da değerli değildir.”