Cumhuriyet Ve Gençlik
30 Ekim 2021

Cumhuriyet Ve Gençlik

Asırlar boyu dünyaya hâkim olan İslâm Hilâfet Devleti 97 sene evvel yıkıldı, Ümmetin beldeleri tarumar edildi. Hilafet Devletinin yıkılmasının ardından İslâmi atmosferin dağılması ile hayatlarımız beşeri nizamlara daha da esir olmaya ve onların bozuk sistemlerinin bir parçası haline gelmeye başladı. Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne genç nesiller bataklığın kurbanı oluyorlar. Bu bataklıkta çırpınıp duranları; sosyal medyada, televizyonlarda görüyor, sokaklarımızda, parklarda olanlara üzülerek de olsa şahit oluyoruz. Gençler günah olan ne varsa onu hayatlarının bir parçası haline getirmiş durumda. Uyuşturucu, alkol, hırsızlık, adam öldürme ve daha nicesi…

Cumhuriyet ilk günleri itibariyle acı meyvelerini verdi her geçen gün de vermeye devam ediyor. Ve maalesef gün be gün gençleri günah bataklığına ortak kılıyor.

Cumhuriyetin kurucusu “bütün ümidim gençliktir” demiş. Cumhuriyetin vaat ettiği gençliği kast ediyorsa, durum ortada. Gençler kayıp gidiyorlar. Sosyal medyada yaptıkları akımlar onları günaha sürüklüyor. Beğenilme arzusuna kapılıp özgürlük ve çağdaşlık rüzgârında savrulup gidiyorlar. Çoğu aile evlatlarını okula eğitim alsınlar diye gönderirken farkında olmadan Cumhuriyetin kara bulutları altında hiç tahmin etmediği günahlara bulaşıyor çocukları… Tüm bunlar Cumhuriyetin kendisinden ve eğitim anlayışından olsa gerek! Cumhuriyet, onları özgürlükçü bireyler olarak yetişmelerinin önünü açarken bir taraftan da ailesine, büyüklerine karşı terbiyeyi ve ahlakı da söküp alıyor!..

Cumhuriyet belki de en ağır darbeyi dindar gençliğe vurmuştu. Dindar ailelerin evlatları, adeta “Cumhuriyet Avcıları” olup çıkıvermişti. Genç kızlar başörtülü ancak bir o kadar özgürlük ve çağdaşlık naraları atan günahkarlardı. Tesettür onlar için bir farziyetten çıkmış, adeta moda için takılan bir süs olmuştu!

Din için, İslâm için mücadele veren dedelerin, nenelerin torunları Cumhuriyetin estirdiği rüzgar ile İslâm’dan çok uzak kalmışlardı. İslâm’ın rahmetiyle ıslanan bu topraklar artık Cumhuriyetin zulümlerine ev sahipliği yapıyor…

Demokrasi ve Cumhuriyet topraklarımıza geldiğinden beri hayâyı, edebi, ahlakı dahası İslâm’ı unuttuk. Allah-u Teâlâ’nın hükümlerinden uzaklaştırıldık. Haramlarla kol kola gezmeye başladık.

Cumhuriyet bir olan Ümmeti, milliyetçilik fikri ile parçaladı. İslâm’da yeri olmayan fikirleri bu Ümmete dayattı. Cumhuriyetin tek gayesi Müslüman Ümmetin değerlerini hiçe saymaktı. Tam da Necip Fazıl’ın dediği gibi; “Ne yaptık ne yaptılar mukaddes emaneti? Ah! Küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap. Bir şapka, bir maymun ve inkılap.”

Peki bu girdaptan bu gençlik nasıl çıkacak? Nesillerimizi nasıl kurtaracağız? Bu gençliği özümüze nasıl döndüreceğiz? Cumhuriyet bataklığını kurutmak mümkün mü? Hayatımızın her alanına nüksetmiş durumda iken, bizi sürekli içine çekiyorken, hala bir kurtarıcımız olabilir mi? Bataklığı gül bahçesine çevirebilmek mümkün mü? Evet, kuşkusuz Cumhuriyet nizamı yıkılmaya mahkûmdur. Değerlerimizi hiçe sayan bu sistemin kökünü kazımanın ve yerine yeniden kurulacak olan Raşidi Hilâfet Devletinin çatısı altında yaşamanın tam zamanı.

Haydi o vakit, değerlerimize sahip çıkalım, nesillerimizi ve gelecek nesilleri o karanlık çıkmaz sokağa mahkum etmemek için Cumhuriyeti de, onun bozuk nizamlarını da geldikleri gibi gönderelim. Beşeri nizamlardan sakınarak emanetlerimize sahip çıkalım… Tıpkı Rasulullah’ın (sav) müjdesine mazhar olmuş Fatih gibi bugün de Roma’nın fethine talip olan gençlere çağrımız var! Allah’ın (svt) dini için birlik olmanın vakti gelmedi mi? İçimizde Roma’yı İslâm diyarı yapacak Fatihler yok mu? İçimizde hakkı haykıracak Ömerler kalmadı mı? Düzenlerini başlarına geçirecek Abdülhamidler yok mu? İçimizde takvalı gençler ve nesiller yetiştirecek Esmalar, Haticeler, Aişeler yok mu? Var! Tekrardan İslâm’ı yeryüzüne hâkim kılabilecek gençler var elhamdülillah… Haydi, gençler Cumhuriyet yerine Raşidi Hilâfeti kurmanın ve beşeri nizamlardan kurtulmanın vakti, saati gelmiştir. Satırlarıma Necip Fazıl’ın bir şiiri ile son vermek isterim: Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün “dikeyleri” “yatay” hale getirecek bir nida kopararak “Mukaddes emaneti ne yaptınız” diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan gençlik… Her bir ferdi “benim olmadığım yerde kimse yoktur” duygusuna sahip bir dava ahlakını pırıldatıcı bir gençlik… Emanetlerimize sahip olacak olan gençlere selam olsun...

Zeynep İMAMOĞLU