Yıllardır bitmeyen zulüm…İslam ümmetinin üzerine adeta bir sis bulutu gibi çökmüş bitmek bilmeyen kan, acı ve gözyaşı… Müslümanlar sahipsiz ve korumasız. Akıllarda ve dillerde tek soru… Bu zulüm ne zaman bitecek? Ne zaman bu katliamlar son bulacak? Ne zaman kundaktaki bebeklerin, küçücük bedenlerin çığlıkları duracak? İçerisinde bulunduğumuz bu mübarek ay sebebiyle milyonlarca Müslüman, sahur yapmak üzere uyandığında, Gazze'de kardeşlerinin şehit olduğu haberlerini izlemek zorunda kaldı. Sahur sofrasına oturduk oturmasına ama lokmalar boğazımıza dizildi. Yaşanılan bu vahşete artık yüreklerimiz dayanmıyor. Gazze her bombalandığında her izlediğimiz şehit haberlerinde Rabbimize sığınıyoruz. Kardeşlerimiz için dua ediyoruz. Ama şunu çok net görüyoruz ki sadece sözlü dua etmek bu zulmü sonlandırmaya yetmedi, yetmiyor. 100 yıldır bunu çok iyi tecrübe ettik. 100 yıldır sadece sözlü duayla yetindiğimiz için İslam ümmetinin üzerindeki bu vahşet son bulmadı. Oysaki Atalarımız 110 yıl öncesinde tam da bugünlerde düşmanı sadece sözlü dua ederek değil fiili duada bulunup yapılması gerekeni yaparak Müslümanların topraklarına göz diken kâfirlerle savaşıp topraklarımızdan sürmüştü. Düşmana ve tüm kâfirlere Çanakkale geçilmez dedirttiler. Peki ya bugün? Bugün de Gazze geçilmez dedirtmemiz gerekmiyor mu? Müslümanların topraklarına göz diken, bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden sivillerle sözde savaşan bu lanetli kavmi Gazze topraklarından 17 aydır neden süremedik? Ne zaman “Çanakkale Zaferi” gibi tarihe “Gazze Zaferi’ olarak geçecek bir zaferi konuşur olacağız? Sadece bir grup mücahit, kısıtlı imkanlara rağmen canla başla mücadele veriyor. Gazze halkı onurlu duruşlarıyla tüm dünyaya meydan okuyor. Maalesef bunların hiçbiri zulmü durdurmaya yetmedi, yetmiyor. Bizler kardeşlerimiz için el açıp Rabbimize yalvararak üzerimize düşen sorumluğu yerine getirmeye çalıştık. Alemlerin Rabbinin Ali İmran suresi 104.ayetinde buyurduğu “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” emrini yerine getirmek için defalarca kez meydanlara indik. İyiliği emredip kötülükten nehyetmek için Ümmete, güç ehline ve yöneticilere nasihat ettik. Ümmet defalarca kez Gazze'deki kardeşlerinin yanında olduğunu gösterdi. Meydanlarda kâfirler lanetlendi. Gazze'ye yardım etmesi için güç ehline seslendik. Yöneticileri sadece kınamakla yetinmeyip orduları harekete geçirmeleri için uyardık ama heyhat! Gazze’deki Müslümanların çağrılarını duymayan bu yöneticiler nasihatlerimize nasıl kulak versinler! Gazze'de ve diğer İslâm coğrafyalarında yaşanan bu zulümler ne kadar sahipsiz olduğumuzu iliklerimize kadar hissettirdi. Müslümanların ordularını harekete geçirecek bir lidere ne kadar da ihtiyacı olduğunu çok net bir şekilde anladık. Çünkü başımızda 57 tane lider olmasına rağmen hiçbirinin bu zulümlere dur demek için kılını dahi kıpırdatmadığını gördük. Sadece ve sadece kınadılar. Devasa ordulara sahip olmamıza rağmen Gazze ye yardım edilmedi. Aksine Gazze'nin aleyhine olacak şekilde Yahudileri güçlendirecek bütün ticari alışverişler devam etti. Ordular kışlalarda çürürken bu vahşeti, katliamı izlemekle yetindiler. Orduları harekete geçirip mazlumların feryadının son bulmasını sağlayacak olan yalnızca İslâm devletinin halifesidir. İslam ümmeti kendilerini koruyacak bir halifesi olduğunda tarihte olduğu gibi bugün de zulme maruz kalmadan izzetli bir hayat yaşayacaktır. İslâm coğrafyasına göz diken kâfirleri yalnızca 2.Raşidi Hilâfet Devletinin ikamesiyle topraklarımızdan sürebiliriz. Allah Resulünün (sav) buyurduğu gibi: “İmam (Halife) kalkandır ve ancak onun arkasında korunulur ve onun arkasında savaşılır.” Sömürgeci kâfirlerin zulmünün son bulması ve Müslümanların gözyaşının dinmesi için sözlü dualarımızın yanında fiili duada bulunup 2. Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması için çalışalım. “Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a (Allah'ın dinine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” [Muhammed 7] GAMZE DENİZ