İlk insan Hz. Adem’in (as) yaratılışından beri Allah’a (svt) ve emrine karşı isyan, kibirlenme ve küfür şeytanın önderliğinde başlamış ve Sünnetullah gereği de kıyamete kadar devam edecektir.
Tüm noksanlıklardan münezzeh olan alemlerin Rabbine; “Ben ateşten yaratıldım, daha üstünüm” diyerek isyan eden şeytan gibi aciz insan da “Ben tüm sorulara cevap verebilirim, her şeyin en iyisini bilebilirim, kendi kanunlarımı kendim koyabilirim, kendi kendimi yönetebilirim” diyerek kibirlendi, kendini âlemlerin Rabbi olan Allah’tan (svt) üstün kıldı ve isyan etti. Allah’a (svt) ve dinine karşı savaşma küstahlığını gösterdi.
İnsan kibirlendi kibirlenmesine ama gerçekten de dediği gibi kendisi hakkında her şeyin en doğrusunu bilip kendi için en doğru kararı verebildi mi?
Başına bir musibet geldiği zaman onu kendinden uzaklaştırmaya muktedir olamayan bu aciz varlık, bütün bir hayatını kendi kanun ve kurallarına göre idame ettirebilir mi? Böylesi bir hayat nasıl sıkıntısız, huzurlu olabilir?
Bu soruların cevabını bulmak için yaşadığımız hayata, topluma, ülkeye ve dünyaya bakmamız yeterli olacaktır.
Allah’ın (svt) kanunları hayat sahasından kaldırıldığı günden beri bir grup insanın ürünü olan kanunlarla hayatımızı idame ediyoruz. Yaşadığımız bu hayata baktığımızda gayri insani bir hayatımızın olduğunu anlamak hiç de zor değil.
Cinayetler, haksızlık, gasp, hırsızlık, ahlaksızlık, istismar, zina, faiz, ekonomik krizler, sömürü savaşları vs… Bu mu insanın kibirlendiği, Allah’a (svt) isyan ettiği, “Ben kendimi Allah’ın (svt) koymuş olduğu kanunlardan çok daha iyi kanunlarla yönetebilirim; daha iyi, daha huzurlu, daha mutlu bir hayat yaşarım” dediği hayat!
Meclis kürsüsünden Allah’ın (svt) kanunlarını küçümseyerek alaya alıp insanın fıtratına uygun ve insana hak ettiği değeri veren İslam Nizamının geri gelmesine izin vermeyeceğiz diye çığırtkanlık yapanlara bazı gerçekleri hatırlatmak istiyorum.
Beğenmediğiniz, alaya aldığınız, gericilik ile suçladığınız İslam Nizamı, “Ortaçağ Avrupasında kadın insan mı? Yoksa şeytan mı?” tartışmaları yapılırken kadına hak ettiği değeri vererek onu korunması gereken değerli bir hazine olarak vasıflandırmış; anne olduğunda da ayaklarının altına cenneti sererek, kadını izzetlendirmiş ve şereflendirmiştir.
Yine bu nizam hüküm sürdüğü 1300 küsür sene boyunca insanın; canını, malını, namusunu ve onurunu devlet tarafından tatbik edilen caydırıcı cezalarla koruma altına almıştır.
Peygamber Efendimiz (sav) Vedâ Hutbesinde “Bugün, bu ay ve bu belde nasıl kutsal ve masun (korunmuş) ise, canlarınız, mallarınız ve ırzlarınız da öylesine masundur” buyurmuştur. [Buhari, İlim 37, Müslim, Hac 147]
Müslümanlar İslam Nizamını tatbik ederek 3 kıtaya birden adalet ile hükmetmiş, farklı ırkları İslam akidesinin çatısı altında Ümmet bilinci ile birleştirerek döneminin süper gücü olan Osmanlı Hilafet Devletinin tebasını oluşturmuşlardır.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor:
“Allah indinde en şerefliniz takvaca en ileri olanınızdır. Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Beyaz derili olanın siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, siyah derili olanın da beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir.” [İbn Hanbel, 5/411]
Topraklarımızda son 100 senedir hüküm süren Kapitalizm nizamına ve uygulanış biçimi olan demokrasiye baktığımızda ise adaletsizliğin, cinayetlerin, özelde kadın cinayetlerinin, hırsızlığın, zinanın, ahlaksızlığın gün geçtikçe arttığını, düşük fikrin sonucu olan milliyetçiliğin hat safhada olduğunu, suç oranlarının çok yüksek olduğunu ve ekonomik krizlerin kıskacında bir hayat yaşadığımızı görürüz.
Şimdi sormak istiyorum. Kimmiş ve neymiş asıl gerici olan? İnsanın, hayatın ve kainatın yaratıcısı olan Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın koymuş olduğu kanunlar mı? Yoksa hayatını hiç kimseye muhtaç olmadan sürdüremeyecek insanın koymuş olduğu kanunlar mı?
Verilen bu kısa örnekler bile asıl gerici olanı göstermeye yetmektedir.
Hiç şüphesiz asıl gerici olanlar; Allah’a (svt) isyan eden insanın koymuş olduğu kanunları benimseyenler, fasit ve kokuşmuş olan kapitalizm nizamına tabi olanlardır. İnsanın fıtratına uygun olmayan ve sorunlarına kalıcı ve köklü çözümler sunamayan, çözümünü vakıadan alan kapitalizm nizamı da yok olmaya mahkumdur.
Allah Subhanehu ve Teâlâ İslam Nizamının yeniden hayata hakim olacağını vaat etmiştir:
وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْاَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۖ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ د۪ينَهُمُ الَّذِي ارْتَضٰى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ اَمْنًاۜ يَعْبُدُونَن۪ي لَا يُشْرِكُونَ ب۪ي شَيْـًٔاۜ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذٰلِكَ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
“Allah, sizlerden iman edip sâlih ameller işleyenlere yeminle şunları vadetti: Kendilerinden önceki mü’minleri kâfirlerin yerine geçirip hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacaktır. Kendileri için seçip râzı olduğu İslâm dinini mutlaka yerleştirecek ve onlara bu dîni hayatlarında uygulama güç ve imkânını verecektir. Ayrıca içinde bulundukları korkulu dönemin ardından onları tam bir emniyete kavuşturacaktır. Çünkü onlar yalnızca bana kulluk ederler, hiçbir şeyi bana ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim nankörlük edip inkâra saparsa, işte onlar doğru yoldan çıkanların tâ kendileridir.” [Nur 55]
GAMZE DENİZ