ARZI TİTRETEN SAPKINLIK ANCAK İSLAM’IN OTORİTESİ İLE YOK EDİLİR
10 Haziran 2023

ARZI TİTRETEN SAPKINLIK ANCAK İSLAM’IN OTORİTESİ İLE YOK EDİLİR

Lut kavminden bu yana varlıkları bilinen eşcinsellik ve LGBT birçok toplumun mücadele sebebi olmuşlardır. Eski kaynaklarda M.Ö . 2000-3000 yıllarına dayanan eşcinsellik son dönemlerde İstanbul Sözleşmesi, Medeni Kanun, CEDAW gibi projeler sayesinde özgürlük kazanmış ve “onur” adı verdikleri yürüyüşle meşruiyet kazanmaya çalışmışlardır.

Birçok araştırmada eşcinselliğin genetik olduğu her ne kadar vurgulansa da doğuştan olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur. En son yapılan araştırmalar aksine sonradan çevresel ve zihniyet yönlendirmesiyle meydana geldiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu konuda yapılmış en kapsamlı çalışma 2019 yılında Science Dergisi’nde yayınlanan; Amerika, İngiltere ve Kanadalı bilim adamları öncülüğünde 477 bin kişinin genetik verileri ve cinsel yönelimlerinin incelenmesidir. İnceleme sonucu “Eşcinsellik geni diye bir şey yoktur. Genetik faktörler cinsel yönelimler ve cinsel davranışlarda belirleyici değildir. Çok minimal bir etkileri vardır, %1’lik bir nüfusta bazı etkiler var ama o %1’lik nüfusta bile etkili olamıyor.” şeklinde ifade ediliyor. Yine aynı araştırmanın ortak liderlerinden Finlandiya Moleküler Tıp Enstitüsü’den biyolog Andrea Ganna açıkça “Eşcinsel geni yoktur” diyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan bu konu ile ilgili olarak şunları ifade etmiştir: “Eşcinsellik insanda doğal olarak var olan bir yönelim değildir. Sosyal öğrenme ve yanlış eğitimle gelişmiş bir durumdur. Biyolojik doğaya uymayan bir sapmadır. Heteroseksüelliğin yani erkeğin kadına, kadının da erkeğe ilgi duymasının geni vardır ancak eşcinselliğin geni yoktur.”

Eşcinselliğin ilk ortaya çıkışıyla ilgili en net ve kesin bilgi Kur’an’ı Kerim’de geçmektedir. Dinimizde eşcinsellik Lut kavminin helakına sebep olan büyük günahlardandır. Hz.Peygamber (sav), kadına benzemeye çalışan erkekleri ve erkeğe benzemeye çalışan kadınları lanetle anmış (Buhari, Libas 61-62), yine livata olarak tabir edilen homoseksüellik Kur’an’ı Kerim’de şiddetle yasaklanmıştır.

“Hani Lut kavmine şöyle demişti: Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasızlığı/ çirkinliği mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz.” [Araf, 80-81]

“Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da insanlar arasından erkeklerle mi birlikte oluyorsunuz? Doğrusu siz haddini aşan bir kavimsiniz!” [Şuarâ, 165-166]

Allah (svt) insanı en güzel şekilde yaratmıştır. Neslin devamı için karşı cinse karşı bir meyil koymuştur. İslam neslin devamını ve korunmasını önemsemekle beraber bunun fıtrata en uygun şekilde olması için sınırlar koymaktadır. Bu da yalnızca kadın ve erkeğin meşru yolla yaşayacakları birliktelikten ibarettir. Dolayısıyla karşı cinsler arası çekim fıtratından dolayı normal bir durum iken hemcinsler arasındaki çekim asla normal bir durum olmayıp fıtratın bozulmasıdır. Bu anormal durumun genlerle alakası yoktur. Doğuştan bazı organlarında gelişim bozuklukları olan kişiler dahi ya erkek ya kadındır. Bunların cinsiyetleri uzmanlar tarafından tetkiklerle netleştirilir ve tedavi edilir. Zira Allah (svt) insanı erkek ve dişi olarak yaratmıştır. Bunun dışında üçüncü bir cinsiyetin varlığı kesinlikle söz konusu değildir. Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Biz sizi erkek ve dişiden yarattık.” [Hucurat ,13]

Türkiye’de eşcinsellik ve LGBT:

İstanbul Sözleşmesi ile beraber gündeme tekrar gelmiştir. Bu sözleşme “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adı altında her bireyin cinsiyetsiz yaratıldığı, erkek ve kadın kavramlarının toplum baskısı tarafından dayatıldığı, çocukluktan itibaren kişilerin özgürlük adı altında cinsiyetlerini kendilerinin tercih etmesinin ve tüm bunların meşru olarak görülüp kanunlarla güvence altına alınması gerektiğini savunuyor. Bu bağlamda dizi, film, çizgi film, moda, eğitim vs. gibi kadın-erkek ayrımı yapan her alanda değişikliği savunup bu değişikliğin önündeki en büyük engel din ve kültürün yasalarla devre dışı bırakarak bu sapkınlığın yaygınlaştırılması İstanbul Sözleşmesi ile tüm dünyada korunuyor. Allah ve Resulü’nün koruduğu kale yani ailelerimiz her geçen gün bu saldırılara maruz kalıyor. İstanbul Sözleşmesi ve maddelerin uygulanabilmesi için konulan kanunlar, bunların yaygınlaştırılması için düzenlenen projeler; aile, nesil ve toplumun yıkılmasına zemin hazırlıyor.

Bu konuda değinilmesi gereken bir diğer nokta ise eşcinsellik ve LGBT'nin Türkiye ve batıdaki varlığı arasındaki farktır. Çünkü batı toplumları her ne kadar akidelerine ters düşmüş olsa da benimsedikleri laiklik, demokrasi ve özgürlük anlayışları neticesinde insani ve ahlaki değerlere sahip olmayan toplumlardır. Ancak Türkiye toplumu ise devletin benimsediği ideoloji sebebiyle her ne kadar gayri İslami bir toplum olsa da halkı Müslüman olan bir toplum olup konumu itibariyle Allah’ın hükümlerini tatbik eden İslam Hilafet Devleti’nin aynı zamanda son kalesidir. Dolayısıyla bu bölgede kafir batı, Müslümanların içlerinde ukde kalan İslam Hilafet Devletinin yeniden hayat sahasına hükmedebileceğinden korktukları için toplumu ifsat etmeye yönelik çalışmalarını fertlere indirgeyerek aile, nesil ve toplumu ayak altı etmişlerdir.

Sonuç itibariyle her ne kadar eşcinsellik ve LGBT’nin genetik olduğu inandırılıp sempati kazanılmaya çalışılsa da bizler biliyoruz ki bizi yaratan yaratıcımız, fıtratımızdan gelen meyilleri bizden daha iyi biliyor ve bu doğrultuda koymuş olduğu hükümlerle bizi koruma altına alıyor. Kâfir batı bu tür sapkınlıkları meşrulaştırıp toplumu bozarak İslam’ın yeryüzünde tatbikini engellemeye çalışsa da Allah’ın (svt) yardımı ile pek yakında kurulacak olan Raşidî Hilafet devleti ile İslam yeryüzüne hakim olacak ve bu tür sapkınlıkları sona erdirecektir. Müslümanlara çağrımız sapkınlığı ortadan kaldıracak İslam’ın hakimiyetini tekrar hayat sahasına indirmek için var güçleriyle çalışmalarıdır. Zira Allah Subhânehû ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” [Muhammed, 7]

Hilal Adak