AKTİF BİR DİRENİŞ: SABIR
07 Mayıs 2024

AKTİF BİR DİRENİŞ: SABIR

Şüphesiz Filistinli Müslümanların dünyaya öğrettiği imanî meselelerden biri de sabırdır. Topraklarının işgal edilmesinden bu yana ve özellikle yedi aydır devam eden şiddetli katliamlara rağmen onlardaki sabır tüm dünyaya örnek olmuştur. Allah Subhanehu ve Teâlâ sabredenlerin ortaya çıkması için insanları belâlarla, korkudan, açlıktan yana ve mallardan, canlardan ve ürünlerden yana eksiltmekle imtihan eder. Oradaki kardeşlerimizin bu imtihanının sonucunda ağızlarından hep “İnna lillahi ve inna ileyhi raci’un” sözlerinin döküldüğünü duyduk. Rablerine karşı bir isyan değil, kendileri için yazılmış olan bu duruma razı olduklarını gördük. Allah’a (svt) ait olduğumuzu ve en sonunda O’na döneceğimizi bizlere hatırlatan; zaferi de, kurtuluşu da yalnız Allah’tan (svt)bekleyen ve imanlarının bir semeresi olarak Allah’a karşı her zaman ümitli ve iyimser, düşmana karşı da hep onurlu ve izzetli olduklarına şahit olduk. Sabır göstergesi olan bu tutumlarıyla beraber de Allah Subhanehu ve Teâlâ onlara lütfunu ve rahmetini vereceğini bildirmektedir. (Bakara 155, 156, 157)

Sabır, yalnızca nefsin kötülüklerine, acılara, hastalıklara ve felaketlere katlanmak değildir. Müslümanlar arasında zamanla gerçek anlamından uzaklaşan sabır, haksızlığı sineye çekip hakkını savunmamak, zulüm karşısında sakince oturmak değildir. İçinde bulunduğu kötü duruma sebep olanlara karşı sus pus olmak, hoşnutsuzluğunu dile getirmemek de değildir. Sabır, böylesi pasif bir tablo değildir. Reaksiyon göstermeme, korkaklık, acizlik ve alçalma değildir.

Büyük azim gerektiren sabır; sahip olunan değerleri yaşamada ve müdafaada zor koşullara rağmen gayret, tahammül, direnme gücü demektir. Cihad anında kaçmayıp ayak diremektir. Kötülük ve yıkıma sebep olan olaylar karşısında sebat etme ve karşı koyma gücüdür. Aktif bir direniştir.

Kur’an-ı Kerîm’e baktığımızda ayetlerdeki “sabredin” gibi ifadelerin hepsinin, içinde bulunulan olumsuz şartlara rağmen bunlara tahammül göstererek tebliğden ve mücadeleden vazgeçmemek anlamında kullanıldığını görürüz. Mesela:

“Ey iman edenler, sabredin, direnin. Savaşa hazırlıklı, uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki başarıya eresiniz.” [Âl-i İmran, 200]

“Senden önce de peygamberler yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler. Nihayet onlara yardımımız yetişti. Allah’ın kelimelerini (kanunlarını) değiştirebilecek kimse yoktur.” [En’am,34]

“Evet, sabreder, takva sahibi olursanız, onlar hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz size nişanlı beş bin melekle yardım eder.” [Âl-i İmran, 125]

Böylesi bir sabırdan sonra Allah Subhanehu ve Teâlâ sabredenler üzerinde nimetini tamamlar, düşmanlardan intikamını alır. Sabredenlere kâfirlerin hiçbir hilesi zarar veremez. (Âl-i İmran, 120)

İşte görüyoruz! Gazzeli Müslümanların ve mücahitlerin sabretmesiyle Rabbimiz dünyada nelerin değişmesine yardım ediyor... Normal şartlarda ulaşıp tebliğ yapamayacağımız Batıdaki birçok gayrimüslim İslâmla şerefleniyor. Kendi sonlarının da geleceğini gören zalimler artık ateşkes yapılmasının gerektiğini dillendiriyorlar. Kurdukları tuzaklar onların aleyhine dönüyor, kendi halkları asıl teröristlerin kimler olduğunun farkına varıyor. Müslüman halkların işbirlikçi hain yöneticileri gün yüzüne çıkıyor.

ABD’de 18 Nisan’dan bu yana New York’ta prestijli üniversiteler arasında Gazze’ye destek protestoları düzenleniyor. “İsrail”in yok edilmesi çağrısında bulunan yüzlerce öğrenci polisle çatışarak gözaltına alınıyor. Gelişmelerden rahatsız olan gasıp Yahudi varlığının başbakanı Netenyahu federal hükümete protestoları durdurma çağrısında bulunuyor. Vicdanlı gençler kendi öğrenim hayatlarını dünyanın bir köşesindeki zulme uğrayan Müslümanlar için tehlikeye atıyor. Gazze’de tutuşturulan bu kıvılcım dünyayı sarıyor. İnsanlar zalim devletlerin diktiği korku bariyerlerini aşmaya ve hak davasında sabır gösterenlerin yanında yer almaya başlıyorlar.

Tarihte dünyayı etkileyen hareketleri ders kitaplarında hep okumuşuzdur. İşte o olaylardan biri gibi yaşadığımız şu günler de Gazze’nin dünyada değişime ve dönüşüme yol açtığı günlerdir. Öyle ki “İsrailli" bir yazar bu durum hakkında “Öyle bir şey yaşanıyor ki şu anda, gelecek nesiller ortaokullarda, liselerde Fransız İhtilâli’nden daha çok bunu okuyacaklar. Gazze’nin dünyayı değiştirdiği Gazze İhtilâli’ni...” açıklamalarında bulunuyor.

Biz inanıyoruz ki zaman ne kadar uzarsa uzasın, zalimlerin zulmü ne kadar artarsa artsın bizlere düşen Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in hak davasında sabrettiği gibi sabretmek, acele etmemektir. O’nun (sav) öğrettiği metottan ayrılmamaktır. Muhakkak ki her şey Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın dilemesiyle olur. Rabbimiz vakti geldiğinde sabredenleri ortaya çıkardıktan sonra Müslümanlara nusretini gönderecek ve ABD, gasıp Yahudi varlığı, İngiltere, Çin, Rusya gibi müstekbirlerden intikamımızı alacaktır. Bu da ancak nübüvvet metodu üzere kurulacak olan Raşidi Hilafet Devletiyle olacaktır.

“Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit tut. Kâfir kavme karşı bize yardım et.” [Bakara, 250]